Yeni bir öyküye ihtiyacı vardı o da savaşı seçti… Erdoğan, başta kalmak için yeni senaryolar devreye sokarken, ne yazık ki adına ‘muhalefet’ denilen o partileri de etkisiz kıldı ve savaş arabasına bindirmiş oldu. Adına “Barış Pınarı” dedikleri savaş politikalarıyla bölgeyi yeniden ateşe veriyorlar.

 

 

 

Yeni bir öyküye ihtiyacı vardı o da savaşı seçti…

Erdoğan, başta kalmak için yeni senaryolar devreye sokarken, ne yazık ki adına ‘muhalefet’ denilen o partileri de etkisiz kıldı ve savaş arabasına bindirmiş oldu. Adına “Barış Pınarı” dedikleri savaş politikalarıyla bölgeyi yeniden ateşe veriyorlar.

HDP, EMEP, ÖDP, Halkevleri, TİP vb. demokrasi ve barış güçleri ise bugüne kadar olduğu gibi yine barışta ısrar ediyor.

Daha birkaç hafta önce Suriye Konferansı yapıp onca laf eden, barıştan söz eden CHP’nin hali içler acısı. Milyonlarca insanın barış talebini dile getiren, savaşa karşı duran, bölge halklarının barış içinde bir arada yaşamasına hizmet edecek politikaları savunması gerekenler, AKP politikasının esiri oluyorlar. AKP’nin tükenişini savaşla durdurma hesabına kendiliğinden katkıda bulunuyorlar.

Hasılı savaş politikasıyla, aranan ‘başarı’ öyküsü bulunmuş oldu. Kan ve gözyaşı üzerinden iktidarın ömrünü uzatmaya bakacaklar şimdi.

Akacak kan ve dökülecek göz yaşı ‘teferruat’ şimdi! Tükenişin durdurulması hesabına endekslenmiş bir savaşa sürüklendi Türkiye. Vatan, millet hamaseti, iktidarı sağlamlaştırmanın bir unsurudur artık.

Halk çocukları savaşa sürülürken, ülke kaynakları AKP iktidarının ömrü uzasın diye savaşa harcanıyor.

Savaşa karşı durmak, tezkereye hayır demek, bölge halklarının barışa ihtiyacı olduğu gerçeğinde ısrar etmek yerine, başta İyi Parti olmak üzere adeta, “Buyur gir, arkandayız” dediler AKP’ye…

CHP ise bir kez daha tutarsız…

Daha önce yaptığını tekrar yapınca bir süredir az çok edindiği olumlu intibaı yerle bir etti kısa sürede. Gerekçeleri kimseyi ikna etmeye yetmiyor. Muhalefet adına söylediklerinin de fazlaca bir kıymeti kalmıyor böyle olunca.

Askerin burnu kanamasın, askerin tırnağına taş değmesin…

AKP’nin esiri olmanın argümanları…

Böyle bir şey mümkün mü?

Oyun parkı mı girilen yer? Askerin burnu kanamasın… Bu kumdan bir oyun değil ki! Başka bir ülkenin sınırlarıysa söz konusu olan. Yanına İhvancı, el Kaideci IŞİD döküntülerini Milli Ordu adıyla yanına iliştirip girilen savaşta askerlerin nasıl çıkacağını kestirmek zor değil.

“Toprak bütünlüğünden yanayız” denilen Suriye topraklarıdır girilen… Tankla, topla, jetle, obüsle girilen başkasının toprağı olunca, nasıl olacak da kimsenin ‘Burnu kanamayacak, tırnağına taş değmeyecek’?!

Daha ilk günden ölüm haberleri gelmedi mi? Kan ve göz yaşı akmadı mı?

Savaş bu beyler; şaka değil. Halk çocukları için hiç değil! Onların temenni ve dileklerden başka şeylere ihtiyacı olsa gerek. Dini ve milliyetçi savaş edebiyatı yıkıma, acılara, ölümlere deva olabilir mi? Halkı gerçek yaşamın sorunlarından uzaklaştırmaya, yeni bir beka sorunu yaratmaya çalışmaktan başka? İşsizlik, açlık ve sefaletin üzerini sis bulutuyla örtmekten başka?... Gözleri görmez, kulakları duymaz etmekten başka?..

Konu Kürtler olunca, Fırat’ın çevresi olunca akan sular duruyor. AKP masaya bu kozu sürünce muhalefet partileri muhalefeti unutuyor, dümen suyuna giriyor.

Daha önce “Zeytin Dalı”ydı, bu defa “Barış Pınarı”.

Oysa barış dediğin tankla, topla, savaş uçağıyla, obüslerle, ateşle mümkün müdür? Göz yaşı pınarları barışa akar mı?