GEÇTİ BOR’UN PAZARI
İlleriyi ve olacakları tahmin etmeyen toplumlar için önemli olan günü kurtarmaktır!
Gün kurtarılmışsa yarına “ Allah kerimdir” mantığı bu tür toplumların değişmez umut kapısıdır ve o umut hiç bir zaman gerçekleşmez!
Çünkü o umudun içinde tembellik vardır, çalışmamak vardır, bahtına ne çıkarsa gibi şans kovalayan bir anlamsızlık vardır!
Kısacası bu saydıklarım bir orta doğululuk sendromudur!
Bizim de ülke sınırlarımız tam örtüşmese de, zihniyetimiz Ortadoğu’nun ta kendisidır ve hata artık fazlamız da var!
Ortadoğu yönetimleri aile yönetimleridir!
Ürdünü, Suudi’si, Suriye’si, hatta kuzey Irak’ın Barzani yönetimi dahil!
Hepsini saymadım ama kimisinde seçim varmış gibi, kimi ayak oyunları ile yönetimler değişse de, gelen zihniyet değişmez ve bu aile zihniyetidir!
Bu devletler aile aklıyla ve tüm devletin kendi malları olduğu bir inanmışlıkla yönetilir ki hesap sormak ve hesap vermek zaten yoktur!
Peki bizde neler oluyor?
Kurbağa tenceredeki soğuk suya atıldığı gün, akıbet beliydi ve kısık ateşte ısıtılan su artık fokur, fokur kaynıyor, geriye kalan tek şey, ölen kurbağayı bacağından tutup atmak!
Bu ülkenin bir parlamenter sistemi vardı ve iyi kötü bir şeyler yapmaya çalışıyordu!
Şimdi o parlamento fiili olarak yok!
“Başkanlık” denilen sistem o parlamentoyu yuttu!
Tüm kurumlar, tek bir merkezin buyruğuna bağlandı ve o buyruk olmadan kimsenin bir şey yapma şansı yok!
Bunun en acı örneği adalet mekanizmasıdır!
Artık adalet dağıtmak, ya da dağıtmamak da iki dudak arasındaki ince çizgide yatıyor!
“ Bırakın” derse bırakılıyor, “ bırakmayın” derse bırakılmıyor ve bu işin icracılarının tek işi bu buyruklara kılıf hazırlayıp yazmak ve ötesi uzun bir hikaye!
Yani benim ülkemin güzel insanları; keyfinizi bozmayın ve kafanızı gereksiz söylemlere takmayın!
Yok, “ erken seçim var mı, yok mu” diyerek az buçuk kafatasımızın içinde kalan akıl sınırları ile uğraşmayın!
Mesela dünyada yaşanan iflaslardan dolayı şu anda birinci olduğumuzu ve borçlanmakta da ikinci olduğumuzu hiç düşünmeyin!
Bunları düşünmek karnımızı doyurmaz ve güzel şeyler düşünün!
Kafayı yastığa koyunca ayın yüzeyinde domates, biber ve karpuz yetiştirdiğinizi düşünün!
Vallahi hiç bir masrafı yok, bir ipek halı düşünün ve üstüne oturup galaksiler arası turu düşünün! Öyle güzel oluyor ki kuş gibi hafif oluyorsun ve bu dünyadan uzaklaştıkça yer yüzündeki hiç bir pislik görünmüyor ve dünya mavi bir boncuğa benziyor ki kolye yapıp boynuna asasın geliyor!
Yani güzelim benim, şairin dediği gibi “ bir mendil neye kanar?”
Ya da yılda iki bayram arası enişte bizi öperken, neden gün üç yüz atmış beş gün öpmeye başladı?
Acaba enişte mi yoldan çıktı, yoksa biz mi yolluyduk?
Hadi çık işin içinden!
Bana kalırsa biz artık Ortadoğu’nun bütün ruhunu alıp içimize üfledik!
Artık ötesi berisi yok!
“ Geçti Bor’un pazarı” ve artık eşeğe de karışma, bırak canı nereye istiyorsa oraya gitsin!