İnsan yıkılıp dökülmüyormuş gibi, insan insanı yakıp, yıkıp,  dökmüyormuş gibi, birbirimize merhametimiz, hoşgörümüz, anlama çabamız, empatimiz varmış gibi yapalım…

HADİ GELİN YİNE, BİR DAHA, TEKRARDAN YOK SAYALIM!!!

İnsan yıkılıp dökülmüyormuş gibi, 
insan insanı yakıp, yıkıp,  dökmüyormuş gibi,
birbirimize merhametimiz, hoşgörümüz, anlama çabamız, empatimiz varmış gibi yapalım…

İnsanca, insan gibi yaşıyormuşuz gibi inanalım.

Kırgınlıklarımız yokmuş gibi,
hasarlarımız, hayal kırıklıklarımız, kendimize kızgınlıklarımız yokmuş gibi sayalım.

Olduğumuzdan farklı anlaşılmamış, gerçekten olduğumuz şekilde görülmüş gibi yapalım.

Kolayca yargılanmamış, kolayca mahkum edilmemiş gibi, görmezden gelelim. 

İnsanın tek bir hatayla bile, hemen kestirilip atılmadığına inanıyormuş gibi,
birbirimizi kaybetmemek için, gösterdiğimiz çabamızın, görmezden gelinmediği gibi,
ikinci bir şans verilmiş gibi,
anlaşıldığımızı, dinlenildiğimizi hissederek, samimiyetimize inanılıyormuş gibi, samimiyetimizi ifade edebilmiş gibi, kandıralım kendimizi.

Kaybetmemiş gibi.
Kaybımıza kahretmiyormuş gibi.
Hiç kimsemizi kaybetmemişiz gibi devam edelim.

Herkesin kendine göre doğrusu olsa da, diğerinin doğrusunun da doğru olabileceğinin kabul edildiğini sanarak, yolumuza bakalım.

Sevenler sevdiğine kavuşuyormuş gibi.
Kimse kimseyi kırmamış, kimse kimseyi terk etmemiş, yarı yolda bırakmamış gibi sürdürelim.

Yalnız değilmişiz gibi…

İnsanın kötülük dolu olduğunu görmemiş gibi.
İnsanın insana kurt olarak değil, insanın insana yurt olarak yaşadığını farz edelim.

Varlığımız, yok sayılmamış gibi,
kimse kimseye zulm etmiyor, herkes birbirine yaşam hakkı tanıyormuş gibi hayal kuralım.

Ya da, sanki şu hayatta asıl önemli olan, güç, dünya malı edinmekmiş gibi, önüne geleni ezip geçen, insanı yok eden bir sistem, düzen yokmuş gibi davranalım. 
Ve ezenin, zulm edenin, ezdiği, zulm ettiği tarafından, alkışlanmadığını sanalım.

Şu üç günlük ömrümüzde, sanki hiçbir kahırın olmadığı bir dünyaya doğmuşuz gibi davranalım.

Bir de dönüp bakmayalım kendimize sakın…

Bu dünyadaki düzenin karşısında olup, mücadele eden olsan da, bizi yine de çarkının içine çektiğini, ne hale getirdiğini görmezden gelelim, 

Yok sayalım…

Önceki tecrübelerimizden dolayı, iyi niyetimizi kaybetmemişiz gibi, o tecrübelerden dolayı hak etmeyene de haksızlık etmiyormuşuz gibi, 
sadece kendi bakış açımızın en doğru olduğuna inanmıyor, kendi çizgimizi en doğru saymıyor gibi,
karşımızdakine de sanki, o hakkı tanıyormuşuz gibi davranalım.

Hata yaptığımızda, telafi şansı tanınsın istediğimizi, bir hata yaptığımızda hemen olduğumuzdan kaybetmediğimizin, sadece insan olmaktan gelen bir hata olduğunu anlatabilme, inandırma şansı tanınmasını istediğimiz halde, bunu karşı taraf için yapıyormuşuz, haksızlık etmiyormuşuz gibi inandıralım kendimizi.

Sanki bizim hiç yanılma ihtimalimiz yokmuş gibi, asıp kesmiyormuşuz her şeyi, herkesi, gibi kendimize pek çok paye biçelim.

Yaşamda bizi biz yapan inançlarımızdan eksilerek yol almaya çalışmıyormuşuz gibi, yaşamaya devam edelim.

Ve en, hep haklı olduğumuza çok inanarak, gözlerimizi kapatıp kendimize, kandıralım kendimizi.


Belki olur…
Belki -mış gibi yapınca yaşayabiliriz kolayca…

Ya da, başka nasıl olur?