ÖZGÜRLÜĞÜN DİLİ, GÖZÜ, KULAĞI GAZETECİLER…

Gazetecilik dediğin, idealist bir alan benim baktığım yerden bakınca. Bir tutku vardır işin içinde, şehvetli bir merak barındırır gazeteci dediğin, toplumu doğruya, gerçeğe ulaştırmanın besleyici bir hırsı vardır gazetecide. Bir gazetecinin derdi; bazen belki isim yapmak olsa bile, bu isteğin içinde sadece maddi tatmin yoktur, manevi tatmin arayışı da vardır. Gazeteci dediğin her pisliği, adaletsizliği, haksızlığı bilmek, görmek, fark etmek ve onların gerçekliğini doğrulamak zorunda hisseder kendisini, çünkü bunların ifşasının peşinde koşar. Gazeteci toplum adına, kamuyu denetler, ülkeyi yönetenleri denetler, kamu adına, toplum adına görev yapar. Ve bunu idealist bir yerden yapar. Elbette ki bunları yok sayan, aslında gazeteci olmayan ama kendine gazeteci unvanını takanlar da var. Onlar bahsini ettiklerimizin arasında sayılmazlar zaten. Kirlenen, pisliğe bulaşan, gazetecilikle uzaktan yakından ilgisi olmayanların, bahsini edip de değer atfetmeye hiç gerek yok. 

 Sorumluluğu büyüktür gazetecinin, halkın sözcüsüdür çünkü. Hak, özgürlük, sorumluluk, yükümlülük bunların hepsinin önemini, altı en dolu ve değerli yerden anlayarak hareket etmek zorundadır gazeteci. Okur, dinler, araştırır, sorgular, sürekli kendini yeniler, sağduyuyu hep elde tutmaya çalışır.
Fikir işçisi, düşünce işçisi ve toplumun avukatıdır.  Bireyin ve toplumun hak ve özgürlüklerinin korunabilmesi ve sürdürülebilmesi için ‘kral çıplak’ diyendir gazeteci.
Bağımsız gazetecilik, toplumun demokrasi adına temel sütunlarından biridir. Basının, gazetecinin özgürlüğü yoksa toplumun da özgürlüğü sarsılır, yıpranır ve yıkılır. Özgürlük yoksa demokrasi olmaz. Özgür bir top¬lum için, gıdası olan bağımsız gazeteciliğe ihtiyaç elzemdir. 
Gel gör ki, özellikle ülkemizde ve dünyanın dört bir yanında, basın özgürlüğünün tehdit altında olduğu ülkeler var. Öldürülen, işkence edilen, hapsedilen, baskı altında tutulan gazeteciler. Gelişmiş dediğimiz ülkelerde dahi, özgür basına karşı yaptırım artmaya başladı. Gazetecinin aslında kahraman olmaması gerekirken, kahraman olmak gibi bir zorunluluğu olmaması gerekirken, kahraman olmak zorunda bırakılıyorlar. Oysaki gazeteci korkuya kapılmamalı, özgürce hareket etmeli ve yüklendiği savunuculuğu en rahat yerden yapmalıdır. İşlerini yapabiliyor olmaları gerekir. Hem sözle, hem görüntüyle dünyayı anlatmak, betimlemek, analiz etmek, açıklamak ve yorumlama konusunda kendini kıskaçta hissetmemelidir. 

Dedim ya, özellikle ülkemizde bu çok daha baskıcı, net, gözle görülür bir şekilde kendisini göstermekte. Yaşadığımız şu topraklarda gazetecinin, toplumu bilgilendirmesine, halkı aydınlatmasına, insanlara yaşadıkları dünya hakkında bilgi vermesine, içinde yaşadığı dünyanın siyasal sisteminin işleyişi hakkında, içinde yaşadığı toplum ve sistematik hakkında insanları bilgilendirmesine maalesef ki izin verilmemektedir. 

Son iki gündür, baskına uğrayan, gözaltına alınan, tutuklanan gazeteciler de bunun en iyi örneğidir. Gözümüz kör, kulağımız sağır, dilimiz lal bırakılmaya çalışılmaktadır. Sadece işlerini hakkıyla yapmaya çalışan gazeteciler, susturulmaya çalışılmaktadır. 
 
O nedenle, şunu aklımızda hep tutmalıyız ki, gazeteciler kamuya hizmet sunan, özgürlüğün, bilginin, doğrunun ve gerçeğin çalışanlarıdır.

Bunu sürekli olarak dile getirmeli ve savunmalıyız, en yüksek sesle, çekinmeden…