YIKILMAZ BAĞ Tarihte hiç bir devlet başkanına olmadık bir üslupla mektup yazacaksın ve yazdığın muhatap sana “ Sevgili dostum” diyerek karşılık verecek! Dahası şu an Başkanı olduğun ülkede her on yılda bir darbe yaptıran Amerika’ya “ yıkılmaz bir bağımız var” diyeceksiniz! Bu bağın olduğunu hepimiz zaten ziyadesiyle biliyoruz! Biliyoruz da, isterseniz en sondan başlayalım! Son darbe girişiminde parmağı var dediğiniz adam şu anda Amerika’da ve siz onca dosya göndermenize rağmen bir türlü iade edilmedi! Bu ne biçim yıkılmaz bir bağdır ki günü birlik hakarete varan söz ve söylemlere bir tepkimiz olmuyor? Bu yıkılmaz bağın bir göz kırpmasıyla girdiğimiz Suriye’de nedense bir türlü çıkamıyoruz! Adam dün asıl niyetini belli etti” petrol sahaları kontrol altında” diyerek! Bu açık niyet bile Suriye’de birilerinin niye bulunduğuna net bir itiraftır! Biz ne yaptık? Beş milyona yakın Suriyeliyi üç beş kuruş verecekler diye ülkenin dört bir tarafına yaymakla kalmadık, onların yarattığı sosyal ve ekonomik travmanın faturası bize gün be gün kabararak dönüyor! Bu travma, cehalet sınırındaki çizgimizi daha da belirginleştirmiştir! Bir de bunları “ bak kapıları açar, size göndeririz” tehditi var ya; tam bizlik bir devlet yönetme anlayışı! Gerçi bana kalırsa tüm kapılar açılsın ve bırakın isteyen istediği yere gitsin! Onu sen değil, artık dünya düşünsün! Bu durumda biz bile hatırı sayılır bir nüfus oranına düşeriz ve geri kalanlar burada rahat bir nefes almakla kalmaz, gidenler de gittikleri yerde gün yüzü görürler! Çünkü gidecekleri ülkeler sanayi ülkeleri ve dünyayı çıkarları için karıştıranlardır! İşte bu karıştırdıklarının karşılığını mutlaka almalılar! Tabi burada tuzu kuru yıkılmaz bir bağımızın olduğu Amerika bundan hiç etkilenmeyecektir! Bu ne fiziken, ne de coğrafi konum olarak mümkün değildir! Amerika’nın tek görevi karıştırıp seyr etmektir! Karıştırdığı taraflara aynı silahları satıp keseyi doldurduktan sonra üstüne bir de puro keyfi yapmak kalır ki onu da zaten yüzümüze üfleye üfleye tüttürüyor! Anlatamadık! Anlatamıyoruz! Bu Amerika sevdamız öyle bir sevda ki hiç bir güç koparamaz! Geçmişte beyzbol sopasıyla bize ilanı aşk ediyorlardı, şimdi işi mektup üzerinden geliştirdiler! Ancak nedense “ Kestane kebap, acele cevap” babındaki mektuba bir türlü yanıt veremiyoruz! Hal böyle olunca Amerika’nın başındaki deli çıldırıyor! Bu da beni tedirgin ediyor! Ya ikinci bir mektup yazarsa? Vallahi inanın artık okumaya kimseyi bulamayız!. .
YIKILMAZ BAĞ
Tarihte hiç bir devlet başkanına olmadık bir üslupla mektup yazacaksın ve yazdığın muhatap sana “ Sevgili dostum” diyerek karşılık verecek!
Dahası şu an Başkanı olduğun ülkede her on yılda bir darbe yaptıran Amerika’ya “ yıkılmaz bir bağımız var” diyeceksiniz!
Bu bağın olduğunu hepimiz zaten ziyadesiyle biliyoruz!
Biliyoruz da, isterseniz en sondan başlayalım!
Son darbe girişiminde parmağı var dediğiniz adam şu anda Amerika’da ve siz onca dosya göndermenize rağmen bir türlü iade edilmedi!
Bu ne biçim yıkılmaz bir bağdır ki günü birlik hakarete varan söz ve söylemlere bir tepkimiz olmuyor?
Bu yıkılmaz bağın bir göz kırpmasıyla girdiğimiz Suriye’de nedense bir türlü çıkamıyoruz! Adam dün asıl niyetini belli etti” petrol sahaları kontrol altında” diyerek!
Bu açık niyet bile Suriye’de birilerinin niye bulunduğuna net bir itiraftır!
Biz ne yaptık?
Beş milyona yakın Suriyeliyi üç beş kuruş verecekler diye ülkenin dört bir tarafına yaymakla kalmadık, onların yarattığı sosyal ve ekonomik travmanın faturası bize gün be gün kabararak dönüyor!
Bu travma, cehalet sınırındaki çizgimizi daha da belirginleştirmiştir!
Bir de bunları “ bak kapıları açar, size göndeririz” tehditi var ya; tam bizlik bir devlet yönetme anlayışı!
Gerçi bana kalırsa tüm kapılar açılsın ve bırakın isteyen istediği yere gitsin! Onu sen değil, artık dünya düşünsün! Bu durumda biz bile hatırı sayılır bir nüfus oranına düşeriz ve geri kalanlar burada rahat bir nefes almakla kalmaz, gidenler de gittikleri yerde gün yüzü görürler! Çünkü gidecekleri ülkeler sanayi ülkeleri ve dünyayı çıkarları için karıştıranlardır!
İşte bu karıştırdıklarının karşılığını mutlaka almalılar!
Tabi burada tuzu kuru yıkılmaz bir bağımızın olduğu Amerika bundan hiç etkilenmeyecektir!
Bu ne fiziken, ne de coğrafi konum olarak mümkün değildir!
Amerika’nın tek görevi karıştırıp seyr etmektir!
Karıştırdığı taraflara aynı silahları satıp keseyi doldurduktan sonra üstüne bir de puro keyfi yapmak kalır ki onu da zaten yüzümüze üfleye üfleye tüttürüyor!
Anlatamadık!
Anlatamıyoruz!
Bu Amerika sevdamız öyle bir sevda ki hiç bir güç koparamaz!
Geçmişte beyzbol sopasıyla bize ilanı aşk ediyorlardı, şimdi işi mektup üzerinden geliştirdiler!
Ancak nedense “ Kestane kebap, acele cevap” babındaki mektuba bir türlü yanıt veremiyoruz!
Hal böyle olunca Amerika’nın başındaki deli çıldırıyor!
Bu da beni tedirgin ediyor! Ya ikinci bir mektup yazarsa?
Vallahi inanın artık okumaya kimseyi bulamayız!