Farklı olmayı ayrıcalık değil, eksiklik, yetersizlik, kusur olarak gören bir toplumda değerlerinle yaşamak zor. Vapurda sırılsıklam aşık çift her bahaneyle öpüşüyorlar.
Farklı olmayı ayrıcalık değil, eksiklik, yetersizlik, kusur olarak gören bir toplumda değerlerinle yaşamak zor.
Vapurda sırılsıklam aşık çift her bahaneyle öpüşüyorlar. Karşılarında oturan beyefendiyse
dehşet dolu bakışlarını üzerlerine yolluyor kesintisiz. Dilimin ucuna kadar gelen, sen aşktan ne anlarsın cümlesini yutuyorum.
Aşıkların söylemleri yenir yutulur cinsten değil.
" Evlilik nedir ki tabii ki toplum baskısı, hele bir çocuk getirmek dünyaya. Akıl tutulması bu olsa gerek. Burjuva özlemleri!
Üstelik burjuva da ne demek?
Hemen itiraf etmeliyim ki anlamını bilmediğim bu havalı kelimeyi sırf bilgili görünmek için kullandım..."
Samimiyet karşısında ciddi bir kahkaha atıyorum. Kahkahamla malum zatın mezarına eski bahçedeki taşlardan birini bırakmış oldum.
Aşıkların uzattığı tuzlu krakerleri yerken,
ciddiyetten ibaret beyefendiyle göz göze geldik.
Zamanı durduran bir Nihal'i olmuş mudur bu adamın acaba? Sevmesini, delice sevişmesini bilir mi mesela?
Ellerine bakıyorum, hayatı tutmaya yakalamaya çalışan eller değil bunlar. Cepte saklanmaya çalışılan, korunmaya alışılmış, alışkanlık sahibi türden. Gençlerin acemi ve tutkulu aşkı silah gibi görünüyor ona. Tarihi tahrik etmekle değil tahrip etmekle mükellef bu zihinler.
İdeolojik ve sosyolojik bagajında aşk dolu bir yüreğe ihtiyaç yok.
Acıdım birden keşke senin de kimseye zarar vermeyen bir günahın olsaydı.O günah sana
içten bir kadın gülümsemesi sunsaydı.
Ahval böyleyken, Tahir Amca'nın her derde deva beyaz güllerinden en güzeli aşk kazansın diye nasıl göz kırpıyor masamdan.
Selimsiz kalabalığın ar damarlarından birini çatlatan bütün aşıklar adına gün aydın ola.