Eylül çok varsıl, kanaatkar. Paramparça serildi şehir önüme, herkesten kaçıp gitmek istiyor sanki.
Uykusuz bir geceydi, zaten derin soluklu uykularım olmadı hiçbir zaman. Su içme bahanesiyle yataktan çıkışım, pencere seansları, göz kapaklarım düşünceye kadar şiirle verdiğim savaş.
Eylül'ün düş kurduğu ülkede uyananlar, bir sürgün duygusundan bahsederler. Durmadan ruhlarını kemiren bir yaşanmışlıktan. Eylül öncesi derin bir saygıyla sevdiği bir dostu vardı babamın. 90'larda tv de gördükçe şiiri kendinden vefalı derdi, eklerdi, sürgünlerin en acısı kendinden uzağa düşmektir.
Kostantiniyye'nin sokaklarında kimliği belirsiz çocuklar, kederi saçlarından akan düşkünler, hüviyeti jiletle kazınmış travestiler, kediler, köpekler, bilimum zelil zebun biraradayız.
Bir de Billie Holiday.
New York 1939 aylardan Eylül.
Yeni kurulmuş Cafe Society'de haftada üç gece yeni bir şarkıcı, Strange Fruit, adlı bir şarkı söylüyor. Şarkının sözleri, lise öğretmeni Sol aktivist Yahudi Abel Meeropol'a ait.
Strange Fruit, siyah şarkıcı ile beyaz seyirci arasındaki ilişkiyi ters yüz ediyor. Belki de ırkçılık gerçeğiyle ilk kez yüzleştiriyor.
Meeropol, Amerika' daki uzun sol-kanat Yahudi siyasal aktivizminin bir temsilcisi. Yahudiler erken dönem Amerikan toplumsal reform hareketlerinde, özellikle ırkçılığa karşı mücadelede çok büyük bir rol oynuyor.
Meeropol bu şarkıyla;
İrkçılıktan, linçten, adaletsizlikten ve bunları savunanlardan nefret ettiğini dünyaya haykırıyor. Blues türünü kendisine yaşam tarzı olarak seçen, ileride caz tarihinin en önemli seslerinden biri olarak kabul edilecek Billie Holiday'inse şarkıyı söylerken, Amerika'da İnsan Hakları Çağı'nı başlattığından haberi bile yok.
Yine Eylül'ün 8 ya da 9'uydu ;
Edebiyat öğretmeni Markaris'in başını alıp göğsüne yaslayarak,
" Petro bilmeni isterim halkım adına utanıyorum ve senden, Niko'dan, Simon'dan, Yorgo'dan, hepinizden özür dilerim..."
Eylül çok varsıl, kanaatkar. Paramparça serildi şehir önüme, herkesten kaçıp gitmek istiyor sanki.Tarihin yargısı yüzleşmek için bizi bekliyor...