20 aydır işinden ayrı olan, eşinin son anlarında bile tahliye edilmeyen Mehmet bey, tahliye edildi. Neye yarar söyler misiniz bana!? Şafak hoca mı geri gelecek? Geçtiğimiz gün bana gelen bir özel mesajda şunlar yazılıydı: "Şafak demir ismindeki ihraç öğretmen arkadaş aniden beyin kanaması geçirdi.
Geçtiğimiz gün bana gelen bir özel mesajda şunlar yazılıydı:
"Şafak demir ismindeki ihraç öğretmen arkadaş aniden beyin kanaması geçirdi. Silifkeden, Adana Şehir hastanesine götürüldü, 2 saat kadar oldu, durumu çok kritik eşi tutuklu, Tarsus cezaevinde iki küçük çocuğu var, eşi tahliye edilip ertesi gün yine tutuklandı, ne yapabiliriz Ömer bey, çaresiz kaldık."
Bu mesajı görür görmez cevap vererek son durumu sordum. 41 yaşında genç, eski bir öğretmen anneydi söz konusu olan. Yakınları, 16 yıllık çok başarılı bir Türkçe öğretmeni olan Şafak Hanım'ın yaşadıklarını anlattı. Şafak öğretmen üretken bir eğitimciymiş, yayımlanmış 2 çocuk hikaye kitabı da varmış. Ancak hukuksuz, zalim KHK'lar onun da hayatını bir anda alt üst etmiş.
Konuyu takip ettim, bana gelen cevaplar tıbben çok ağır bir beyin kanamasıyla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyordu. "Hiçbir müdahaleye cevap vermiyor, kanama çok fazla imiş beyin ölümü gerceklesmiş ama sanırım 24 saat beklenmesi gerekiyormuş" deniyordu bana gelen cevaplarda.
Hemen sosyal medyadan paylaşımlarla eşin tahliyesini istedim, 30 Haziran paylaşımım:
"ACİL ! @adalet_bakanlik KHK'lı Şafak demir aniden beyin kanaması geçirdi silifkeden Adana Şehir hastanesine götürüldü maalesef beyin ölümü gerceklesti. eşi Mehmet Demir tarsus cezaevinde tutuklu iki küçük çocuğu var, eşi tahliye edin" şeklindeydi.
Ancak halen tahliye haberi gelmiyor, küçük çocuklar şaşkınlık içinde, anneyi merak ediyor, psikolog görüşüyle yoğun bakımda beyin ölümü gerçekleşmiş anne gösteriliyordu.
Belli ki takip ettiğim bir çok KHK'lı dramının bir benzeri yaşanmıştı. Yaşanmaması mümkün değildi, çünkü bunca baskı ve zalimlikten sonra olacaklar bellidir. Bu denli köşeye sıkıştırılmış insanlarda ya ani beyin kanamaları, ya intiharlar gerçekleşiyordu. Bu zaten yaptığımız tüm OHAL,KHK bilimsel raporlarında karşımıza çıkan bir durumdu. Mağdurlar yoğun bir şekilde psikolojik sorunlar yaşamıştı veya tedavi alarak bunu dizginlemeye çalışıyorlardı.
Yakınından bu minvalde bilgi aldım "Arkadaş önce açığa alınıyor sonra iade ediliyor daha sonra şubat 2017 de ihraç ediliyor. Eşi zaten ihraç ve Kasım 2016 da tutuklanıyor geçtiğimiz ocak ayında sanırım ocak ayıydı, tahliye ediliyor ve henüz Silivri'den çıkmadan tekrar tutuklanıyor bu Şafak hocayı yıktı." diyordu.
Şafak hoca ve eşi tüm yakınlarının aktardığına göre çok mutlu bir evlilik sürdüren, evliliklerinin 14. yılında olmalarına rağmen halen birbirlerine sırılsıklam aşık bir çiftti. 16 ay boyunca Silivri cezaevindeydi Mehmet bey. Silifke'den Silivri'ye gitmek çok zordu, sayfalar dolusu mektup yazıyordu Şafak hoca. Yakınları bu mektupların 15 sayfayı bulan hasret mektupları olduğunu anlattı bana. "Mehmet Bey'den mektup geldiğini duyduğu anda nasıl sevinç çığlıkları attığını duysanız, şaşırırdınız" diyordu yakını.
"Ardından Mersin, Tarsus'a nakil oldu. Mehmet hoca daha sık eşini, çocuklarını görebiliyordu. Geçtiğimiz ay mahkemesi öğleden sonra iken sabah kimseden habersiz avukatın dahi haberi olmadan mahkeme görülüyor ve ileri bir tarihe atılıyor bununla yıkıldı zaten psikolojik tedavi alıyordu ilaçların dozu artırıldı. Yaşadığı sosyal baskı hepimizin de yaşadığı aile baskısı ve dışlanma sürekli suçlama yargıdan önce yargılama, ekonomik yokluklar iki küçük çocuk vardı."
İhraç öncesi kocasının memleketi olan Silifke'ye taşınma olayından dolayı, anne babasıyla ilişkileri bozulmuş. Bir daha da görüşmemişler, en sıkıntılı günlerinde ailesi de yanında değilmiş. "Kayınbabası ilgileniyor adamın, iki oğlu iki gelini ihraç iki oğlu ve kızının eşi yatıyordu şu anda yatan sadece Mehmet hoca kaldı, yaşlı adam o kadar insana çocuğa bakmaya çalışıyordu. Şafak hocanın ailesi ile ilgili sıkıntıları vardı sanırım görüşmüyorlardı. Yapayalnız kalmıştı iki çocukla, Henüz eşine söylenemedi çocukları bilmiyor" deniyordu gelen mesajlarda. Yoğun bakım kapılarında çaresiz bekleyiş sürüyordu.
"Ne yaptı, ne yedi, içti?" diye soruyorum yakınlarına "Yardım için başvurduğu bütün devlet kurumları tersleyerek reddetti Şafak hocayı, ben Aile, Sosyal politikalar Bakanlığından yardım talebinde bulunmuştum mersinde 3000 tl aldım, ona da söyledim o ilçede başvurdu terslemisler aşağılamışlar, alamadı, bunlar çok üzdü çok yıprattı onu, birde her an beni de alırlar tutuklarlar korkusu vardı" diyordu yakını. Dinlediğim binlerce KHK'lı dramından başka bir şey değildi yaşanan. "Bizlere KHK'lılar olarak sosyal cinayet işliyor toplum, Şafak hoca iki yıldır hepimizin yaşadığı şeyleri yaşadı, yazarken kendimi anlatıyormuşum gibi hissettim, toplumun yok saydığı, görmezden geldiği açlığa ve sefalete terkkettiği, düşene bir darbe de onların vurduğu bir grup olduk. Şafak'ın beyninde oluşan baloncuklar son 2 yılda oluşmuş, sinir, stres, sıkıntı sebep olmuş, Henüz ölmedi ancak doktorlar ex gözüyle bakıyorlarmış, müdahale dahi edilemiyormuş." Bu ifadeler ölümün neden gerçekleştiğini acı bir hikaye olarak anlatıyor bana.
Artık Şafak hoca için hayat basamaklarından iniş başlamıştı. Sonu alınamaz bir akıbetti beklenen. Son günlerde sık sık baş ağrısı, kusma gibi beyin içi basınçla alakalı şikayetlerle acillere başvuruyor ancak bir şey anlaşılmıyordu. En sonunda ani bir beyin kanaması...
Yaşadığı ruh hali rüyalarına yansımış. Artık o öte alemin haberini rüyalarında da almaya başlamıştı. Yakını anlatıyor. "Olaydan bikaç gün önce Şafak, rüyasında kendisini karanlık derin bir kuyuda görüyor, tırnaklarıyla tutunmaya çalışıyor, çıkmaya uğraşıyor, sonra bir melek geliyor peygamberimizin kuyunun başında olduğunu ismi Azam duasını okumasını onu orda beklediğini söylüyor, o anda çok güzel bir gül kokusu duyduğunu ve uyandığını anlatmış etrafına". Allah onu rahmetiyle yargılasın, inşaallah şu an cennet bahçelerindedir. Şu zalim dünyanın, hissiyatsız insanların elinden kurtulmuştur en azından. Peki vefattan sonra ne oldu? Yakını anlatıyor; "Kızın ailesi iki yıldır sahip çıkmıyordu kızı mahallelerine bile sokmamıslardı, şimdi gelmişler cenazesini de çocukları da alıp gidiceğiz, ne olduysa zaten kocası yüzünden olmuş diye ortalığı yıkıyorlarmış, Mehmet hocanın ailesini cenazeye dahi yaklastırmıyorlarmış." KHK'lının çilesi öldükten sonra bile bitmiyor maalesef.
Ardından tahliye haberi geldi. 20 aydır işinden ayrı olan, eşinin son anlarında bile tahliye edilmeyen Mehmet bey, tahliye edildi. Neye yarar söyler misiniz bana.!? Şafak hoca mı geri gelecek? Biri kız diğeri oğlan küçük çocuklar mı mutlu olabilecek artık? Söyleyin bana, böylesi bir zulmün bir başka örneği var mı? Göz göre göre öldürülme değil mi bu olay? Bir insanın bitirilişine imza atanların zerre miktarı vicdanı yok mu? Nasıl bu kadar hissizler, nasıl bu kadar öfke ve nefret dolular? Nasıl bu kadar tüm duyularını görünene kapatmışlar?
Defalarca KHK'lıların yaşadıklarına son verilmesi gerektiğini, dayanılmaz hale geldiğini yazdım. Maalesef yine çok acı bir dramı yazdım. Artık duysunlar, duymazlarsa sonuna kadar gayret edeceğiz, duyacaklar, görecekler, zulmü kabul edecekler ve gasp edilen tüm hakları iade edecekler.