Hukukçu ve yazar Eylül Yayla, bugünkü köşe yazısında "Siyasette Algı Yönetimi" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
SİYASETTE ALGI YÖNETİMİ
Algı yönetimi; bir ürün, hizmet, marka veya kurumun hedef kitleleri tarafından nasıl algılandığını kontrol etmek ve yönlendirmek anlamına gelir.
Siyasette algı yönetimi, kişilerin belirli durumlara karşı nasıl tepki vermesi gerektiğini şekillendirmektir. Yani, seçmenleri etkilemek, karar verme stratejilerine müdahale etmek ve durumu lehinize çevirmek için siyasal iletişim ve algı yönetimi tekniklerine başvurmak demektir.
Medya araçlarından gelen iletiler bireylerin bilgi yapılarını şekillendirmekte, kişinin algı yapısını oluşturarak yaşam deneyimlerini sınırlandırmaktadır. Günümüzde zihinlerin inşasının kaynağı konumunda olan medya aracılığıyla, ekonomiden siyasete, kültürden sosyal ilişkilere kadar yeni algı kalıplarının oluşması sağlanmakta, bu sayede düşünme ve eylem biçimlerimiz, kültürel ve sosyal hayatımız bu çerçevede oluşmaktadır.
Algı yönetimi çerçevesinde hedeflenen, kişi ya da toplumu ikna etmek amacıyla bir takım stratejilerden yararlanılmaktadır. Manipülasyon ve dezenformasyon bu aşamada sıklıkla başvurulan teknikler olarak karşımıza çıkmaktadır. (S. Utma)
İktidar sosyal medyada algı yönetimi ile ülke içinde ve dünya kamuoyunda farklı, maksatlı ve olumsuz algılar ile birçok elden oluşturulmakta, bu durum da ülke içinde ve uluslararası mecrada kanaat oluşturma konusunda etkili olmaktadır.
AKP’nin bu zamana kadar Türkiye siyaset tarihinde algıyı en iyi yöneten parti olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Zira “uzaya astronot gönderme” olayında bile yapmaya çalıştıkları, yerel seçime denk getirip bu durumu da bir siyasi ranta dönüştürmek olmuştur. Bir önceki seçimde de mesela TOGG araba üretimine ilişkin algı ile benzer bir sonuca hizmet edilmiştir
AKP, sistemin yapısının istisnasız her hücresine kuvvetle işlemiş bir tür yeni devlet partisi olmaktan kaynaklanan gücü nedeniyle korunaklı bir parti olma ayrıcalığını yaşamaktadır.
İletişim Başkanlığı, tamamen iktidarın algı yönetimi konusuna hizmet eden bir kurum haline gelmiştir. Gündem yaratmak, algı yaratmak gerektiğinde, sadece bu işlerle uğraşan devasa bir operasyon ekibi olduğu herkesin malumu. Televizyonları yönetme birimi ve bütün sosyal medya verilerini yönetme ellerinde olduğu için 24 saat çalışarak bir toplumu tamamen algıyla yönetmektedirler. Yani toplum, farkında olmadan bırakın siyasal tercihlerini, alışverişini bile artık yönlendirmeyle yapmaktadır. (S. Demirtaş)
"Amaca götüren her yol mubahtır" düşüncesinin hakim olduğu algı yönetimi yoluyla, farklı algılar oluşturularak inanılması asla mümkün olmayan bilgi ve durumların genele yayılması ve zihinlerde yer etmesinin sağlanması amaçlanmaktadır. AKP’nin düstur edindiği ilke, “halk için devlet değil, devlet için halk” anlayışıdır.
Hükümetin, halkın kendisinin arkasında duran kitleleri güdüleyen sözleri yalan, çarpıtma ve demagojiden ibaret olsa bile ne yazık ki bu sahtelikler okyanusundan iktidarını çıkarabilmektedir. Örneğin Gezi direnişine dair Erdoğan’ın, yandaş medyanın yalanları ve kitle psikolojisini ters yöne çevirme stratejileri de açıkça göstermiştir ki AKP’nin algı yönetimi halkı kandırmaya yöneliktir.
“Camide içki içtiler”, “eylemciler türbanlı kızlarımıza saldırdılar” şeklindeki sözlerle insanları kutsalları üzerinden manipüle etmişlerdir. (İ.G.Yılmaz)
Algı yönetiminin ilişkili olduğu toplum mühendisliği ile siyaset mühendisliği kavramlarına da değinmek gerekir;
Sosyal bir disiplin olarak Toplum mühendisliği; devletler ya da herhangi bir özel yapı/kurum/şahıs tarafından uygulanan, toplumsal davranışları, tutumları ve kaynakları büyük ölçüde etkilemek için sarf edilen çabaların tamamıdır.
Siyaset mühendisliği kavramı ise toplum üzerinde istenen bir etkiyi yaratmak amacıyla siyasi kurumların yeniden düzenlenmesi durumları için kullanılır. Buradaki amaç devlet toplum ilişkisine yeni bir şekil vermek, yeni bir rejim ortaya çıkartmak veya mevcut rejimde değişiklikler yapmaktır.
Siyaset mühendisliği yoluyla otoriterleşen sistemlerde başarı sağlanabilmesi için genellikle kısıtlanan özgürlüklerin kabulünü sağlama yönünde siyasi mühendisliğin toplum mühendisliği ile birlikte kullanıldığını görmekteyiz.
Sinema ve diziler, spor ve STK’lar tek başına dış politika aracı olmamakla birlikte ülkenin, algısını şekillendiren ve yumuşak güç üreten kamu diplomasisi çalışmaları için oldukça önemlidir. Devletin elini güçlendiren bu yumuşak güç kaynağı, orkestranın da en temel ve etken enstrümanlarındandır. (N. YAHŞİ)
Örneğin oyuncu Engin Altan Düzyatan’ın Azerbeycan’da çok izlenen dizisi nedeniyle, Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Konferansı'nda (Bakü’de) Türkiye'yi temsil etmesi gibi.
Uluslararası diplomaside de ilişkilerin algı yönetimi üzerinden şekillendiğini görebiliyoruz.
ü Rusya ve Ukrayna arasında gerçekleşen savaşın medyadaki yansımalarında ve dijital diplomaside algı yönetiminin ağırlıklı olduğu bir gerçektir.
ü Katil SİSİ’den dostum SİSİ’ye geçiş veya ESAT’tan ESET’e ve tekrar ESAT’a dönüş siyaseti de, yine aynı algı yönetiminin diplomasideki birer tezahürüdür.
ü Kobani ve Gezi davaları gibi kumpas davaları tamamen algı yönetimi ile temellendirilmiştir.
ü İktidar ekonomiyi de, siyaseti de, dış diplomasiyi de hep algı yönetimi ile yönetmiştir.
Çağ, algı çağı. Dolayısıyla iletişim ve bilişim çağı. Sosyal medyanın gücünü Narin Güran olayında gördük.
Bu iktidarın ne ekonomide ne siyasette ne diplomaside üretime dayalı bir yönetimi becermedikleri ve ülkeyi 22 yıldır algılarla yönettiği gelinen noktada tüm çıplaklığı ile ortadadır. Devlet çürümüş bütün kurumlarıyla hızla bir çöküşe doğru gitmektedir.
Algı yönetiminin sadece iktidarları için kendi lehine olacak şekilde kullanıldığı ama öte yandan hem içerde hem de dışarda bu yolla devlete büyük zarar verildiği bilinen bir gerçekliktir.
İktidarın algı yönetimi neticesinde insanların yıllarca cezaevlerinde tutulduğu, cezaevleri sayısının katlanarak arttığı, hak ve özgürlüklerin tamamen rafa kaldırıldığı, demokrasinin işlemediği günümüzde, sadece kendi iktidarlarının bekası için hala ısrarla aynı algı yönetiminin devam ettirildiğinin ve toplum olarak artık bunun ayırdında olunması gerektiğinin kabulü gerekir. 13/09/2024
EYLÜL YAYLACI