Başında Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yer aldığı AKP’li heyetin HDP’yi ziyaret etmesi günlerdir tartışılıyor. Oysa iktidar partisinin Meclisin üçüncü partisini ziyareti az çok demokratik bir ülkede vakayı adiyeden sayılacak olan bir durum. Ancak AKP-MHP iktidarına ve ırkçı şoven partiler kulvarına sıkıştırılmış Türkiye’de bu üzerinde fırtınalar koparılan bir konu haline getirilebiliyor.
Bilindiği üzere CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun, geçmişte yaşanmış sorunlara göndermede bulunarak, “CHP’nin başörtüsü ile ilgili bir sorunu yoktur” yönlü mesajı kapsamında başörtüsü konusunda yaptığı “Yasal düzenleme getirelim” açıklamasından sonra AKP’ye adeta gün doğdu. Bu sorunları kullanmakta oldukça mahir olan Erdoğan karşı bir atak yaparak “Yasal düzenleme yetmez, anayasal düzenleme yapalım, hodri meyden. O da olmazsa referanduma gideriz” diyerek başka bir hamle yaptı.
Ancak AKP oyları ve MHP’nin milletvekillerinin oyu bunun için yeterli değil. “Başörtüsü” üzerinden din istismarı yapma hesabı içindeki AKP’nin anayasa değişikliği için Meclis çoğunluğuna sahip olamayışı onu yeni arayışlara itti ve CHP, HDP ve İYİP’i ziyaretleri de bu ihtiyacından doğdu.
Bir de “100 Yıl Vizyonu” hesabı açıklanmışken yeni bir hamleye gerek vardı. Takiyeciliği ile ünlü bu gelenek için her şey mübahtı. Sahnede pragmatizmin tarihteki krallarına şapka çıkartacak liderler vardı. O halde dün ne dediğine, nasıl hakaret ettiğine bakmaksızın bir tur ziyaret yapılabilir ve böylece ortaya çıkacak tartışmalar ve dalgalanmalardan bir sonuç çıkarılabilir başörtüsü ve yeni hamleden ne denli ekmek yiyebilecekleri de ölçülebilirdi.
Ancak ziyaret bağlamından koparılarak HDP üzerinden yazılan yeni senaryolara vesilesi oldu.
Eski eş başkanları, milletvekilleri, belediye başkanları, yönetici ve binlerce üyesi hapse doldurulmuş ancak başta Kürt halkı olmak üzere, bileşeni olduğu Emek ve Özgürlük İttifakı ile yoluna kararlıca devam eden HDP, bu ziyaret vesilesi ile bir kez daha saldırıların hedefi oldu.
Halk iradesi gasbedilerek belediyelerine kayyum atanan; iktidarın talimatlarıyla kapatma davası ile karşı karşıya kalan, eski eş başkanları, milletvekilleri, belediye eş başkanları, yönetici ve binlerce üyesi hapse doldurulmuş, Kobanê kumpas davası ile ağır cezalarla karşı karşıya olan, yüzlerce yöneticisi ve milletvekili siyaset yasağı kapsamında yargılanan, her gün operasyonlara maruz kalan HDP’nin önümüzdeki döneme ilişkin mücadele hattı, seçimlere ilişkin yaklaşımı, geçen yıl yayımladığı deklarasyon ve yine Emek ve Özgürlük İttifakı'nın ilanı ve hedefleri orta yerde dururken, bunları yok sayarak, bu ziyaret gerekçe edilerek onlarca senaryo üretilebildi.
AKP’nin baskısı altında kalmakla beraber, ırkçı ve şoven çizgilerini, hapsoldukları çerçevelerini aşamayan, HDP ile yan yana gelmekten korkanlar cephesindeki tepkiler de farklı değildi. Başta CHP olmak üzere 6’lı masanın partileri için derslerle dolu bu gelişme de pek bir etki yaratmış görünmüyor. AKP’nin hedef tahtasından indirmediği, “terörist” dediği, hakkında kapatma davası açtırdığı partiyi ziyaret edip, hazırladığı düzenlemeye destek vermesini istediği bu gelişme karşısında, kendilerine; “Biz ne yapıyoruz?” diye bir soru sorup sarsılması gerektiğini düşünenler ise bir kez daha yanıldılar.
HDP bir kez daha eleştiri oklarının, saldırı salvolarının boy hedefi oldu. “Terör sorunu” kapsamında değerlendirilen Kürt sorununun, barışçı, eşit haklara dayalı demokratik çözümü konusunda bir çözüm sunmayan 6’lı masa ve Millet İttifakı, derslerle dolu bu gelişmeden sonuçlar çıkarmak yerine, “Devlet Bahçeli’nin AKP’nin bu hamlesini sindiremeyeceği” varsayımı üzerinden beklenti içine girdi. “Cumhur İttifakı parçalanacak”, “Bahçeli ilk grup toplantısında ipleri koparacak, ittifakı bozacak ve erken seçim isteyecek” diyenler bile oldu.
Bahçeli’nin yanıtı ise “Neden görüşülmesin” oldu. Bahçeli’ye göre CHP neyse HDP de oydu…
Şimdi bir kez daha düşünme ve bu gelişmeden sonuç çıkarma zamanıdır. Tek adam yönetiminden kurtulma arzusunda olan tüm kesimlerin HDP ile ilişkilerde açık olması ve adım atması gerek. Kürt sorununun barışçı, eşit haklara dayalı demokratik çözümünde açık ve net bir tutum belirlenmeli; içi doldurulmuş bir demokratik Türkiye hedefi ortaya konulmalıdır.