On yıllar boyunca emperyalistlerin işgali altındaki Afganistan’da yeni, hızlı ve kaygı verici gelişmeler yaşanıyor. Yirmi yıldır işgalci durumda olan ABD’nin çekilmesiyle iş birlikçi yönetim çöktü ve yönetimi cihatçı-şeriatçı Taliban devraldı. Penşir Bölgesi’nde olduğu gibi yer yer direnişler olmakla beraber şimdilik cihatçılar ülkeye hakim oldu.
Bizler, SB’nin işgalinden ABD’nin işgaline uzanan bu on yıllar boyunca hep Afgan halklarının yanında olduk, işgallerle, dışarıdan müdahalelerle halkların özgürlük ve barışa uzanamayacaklarını söyleyegeldik.
Daha önce cihatçı el Kaide gericiliğine karşı nasıl tutum aldıysak, onun bir türevi olan aynı kumaşın farklı tonu Taliban’ın Afgan halkının iradesini gasbetmesine de karşı duracağız. Barışı, demokrasiyi, eşitliği, özgürlüğü, kardeşliği savunan Afganistan halklarıyla ve onların örgütleriyle dayanışmayı büyüteceğiz, bir direniş olacaksa onunla birlikte, dayanışma içinde hareket edeceğiz.
Zira Rusya, ABD ve diğer emperyalist ülke politikalarının büyütüp bu hale getirdiği selefi-cihatçı örgütlerin tümü de hak ve özgürlük, emek, kadın, eşitlik ve barış düşmanıdır. Taliban için kim ne güzelleme yaparsa yapsın, onların çağ dışı kıyıcı organizasyonlar olduğu gerçeği örtülemez. Afrika’dan, Asya’ya uzanan bu hat üzerindeki siyasi İslamcı tüm örgütlerin emek, eşitlik, kadın ve özgürlük düşmanı olduklarını söyleyebiliriz. Birbirlerinden farkları olsa da hatta birbirleriyle iktidar çatışması içinde de olsalar ve yine işgalci emperyalist ya da diğer güçler karşısında direniş göstermiş olsalar da bu durum siyasal İslamcıların karakterini değiştiren bir puan değildir. Bu konuda hiç derin tahlillere gerek yok, IŞİD’den el Kaide’ye, Boko Haram’dan Afganistan’da yönetimi ele geçiren Taliban’a bakarak, onların son 10-20 yıl içindeki cani uygulamalarına, kadın düşmanlığına, çocuk kıyıcılığına, farklı hiçbir inanca, dile, kültüre yaşam hakkı tanımıyor oluşlarına bakarak bile bir sonuca varılabilir.
Taliban’ın, ABD işgali karşısındaki direnişini gerekçe göstererek ortaya çıkan tabloyu ulusal kurtuluşla ilişkilendirmek ise beyhudece bir saptırmadır. Doğu Perinçek’in sözleri, tevil kabul etmez bir saçmadan ibarettir.
Şimdi somut duruma gelecek olursak;
Trump’ın seçimleri kaybetmesiyle birlikte içine düştüğü boşluğu ve açmazı Afganistan üzerinden telafi etme çabasına girmiş olan Erdoğan, uzun süre randevu vermeyen Biden ile NATO toplantısı görüşmesinde Afganistan’da görev talep etmişti. Kabil Havaalanının güvenliğine talip olmuş ve bu kararın hızla realize olması için çaba göstermişti. Erdoğan, bu görevi üstlenmeyi taahhüt ederken aynı zamanda İslam coğrafyasında söz sahibi olacağını da düşünmüş olmalı. Suriye iflası, Libya tükenişi, Akdeniz fiyaskosu sonrası ve içerideki ekonomik krizin yarattığı sıkışıklığın yeni bir hayal yayıcılığı yaratacağını umuyordu. Neoosmanlıcı hayaller, din, ümmet edebiyatına uygun bir ortam yaratacak içerideki tabanı bu söylemle konsolide edeceğini hesaplıyordu.
Bir taşla birkaç kuş vuracaktı. Hem Biden yönetimi ile işleri yoluna sokacak, hem Taliban’ın hamisi Pakistan ile iş pişirecek, bir yandan da “Taliban’la aramızda inanç farklılığı yok” dediği cihatçılarla Batı arasında köprü olacaktı…
Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Yanlış hesap Kabil’den döndü. Erdoğan’ın Kabil Havaalanına asker yığması, ABD ve NATO adına Afganistan’da bekçilik yapması mümkün olamadı ve emperyalistlerin hesaplarının unsuru olarak Kabil Havaalanını koruma projesi rafa kalktı.
Ne yazık ki bu gerçeklere rağmen Erdoğan’ın yeni manevra peşinde koşmasına engel olamadı. Eski iş birlikçi Başkan Gani’nin milyar dolarları alıp kaçtığı sarayındaki koltuklara oturduktan sonra Kabil’i teslim alan Taliban’ın; “Her şey şeriat içinde olacak” diyerek verdiği mesajları oldukça olumlu-ılımlı bulan Erdoğan yönetimi, Çin, Rusya ve ABD’den sonra etkin ülke olma hayali içinde yüzüyor. Erdoğan’ın Taliban için yaptığı güzellemeler ve ardından Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun söylemleri şimdi artık işin Taliban’ın insafına kaldığını gösteriyor.
HDP’yi terörist gösteren, kapatma davası açan, Demirtaş, Kışanak gibi, Kürt sorununda demokratik barışçıl çözüm yanlısı onlarca politikacıyı hapse atan Erdoğan yönetimi cihatçı, selefi kanlı örgütü ılımlı ve iş birliği yapılır örgüt ilan etti. Suriye yönetimine “katliamcı” diyerek sırtını dönen Erdoğan, Uluslararası Ceza Mahkemesinin insanlık suçlusu olarak mahkum ettiği katliamcı darbeci el Beşir ile can ciğer kuzu sarmasıydı. Mısır yönetimini “darbeci” diyerek tanımayan, ABD ve Rusya’nın tanıdığı Suriye’deki Kürt örgütleriyle görüşmeyen aynı Erdoğan, konu Taliban olunca ABD-Rusya tanıyor bahanesiyle Taliban’la ilişki kurmaya can atıyor.
Bir yandan da Suriye’den gelen göçmen dalgasını Batı için tutma görevinde olduğu gibi bu defa Afgan göçünü Avrupa sınırında tutma görevi için pazarlık koşulları yaratılmaya çalışılıyor. Merkel ile Macron daha şimdiden Erdoğan ile iyi geçineceklerinin mesajını verdiler. Diğer AB ülkeleri başbakanları da Türkiye yönetiminin göçmen bekçiliğinde mutabakat içinde.
Bu gelişmeler ışığında AB ve ABD için Erdoğan yeniden Ortadoğu’da bazı işler yaptırılacak bir yönetim olarak önem kazanırken, Batı’ya açılan kapılarda bekçi olması, göçmenleri Türkiye içinde tutması için de övgülü sözler ve açılan kredilerle taltif edilecek görünüyor. Emperyalistlerin çıkarları ile Erdoğan iktidarının hesapları bir kez daha örtüşürken, başta kadınlar olmak üzere Afganistan ve Türkiye halklarının özgürlük için daha fazla mücadele ve dayanışmaya ihtiyacı var.