Can Atalay kararına baktığımızda aynı şeyleri görmek mümkün. Bu durumda kime göre anayasa ve kimin anayasası gibi sorular aklın sınırlarını tırmalasa da, yapılacak fazla bir şey yok!

Anayasa:
Bir devletin şeklini belirleyen ve o devletin vatandaşı ile olan sözleşmesidir.
Bu tanımın asıl kapsayıcısı olanı, aynı zamanda en üst hukuk kurulu olmasıdır ve nihai karar merciidir.
Bunların toplamına baktığınızda Anayasalar, temsil ettikleri devletin namusudur!
Devlet, vatandaşla arasına bu tarafsız bağlayıcılığı koymuştur. Hak arama ve haka ulaşmanın bu son mercinin karalarını uygulamamak, o kararlara direnmek büyük bir devlet zaafıdır!
Demirtaş ve benzeri bir çok davanın verilen lehte kararlarının  alt mahkemelerce  dikkate alınmaması,  çok başlı bir adalet anlayışının tehlikeli savrulmalarıdır!
Bunun anayasa mahkemesinin üyeleri nezdinde de psikolojik bir karşılığı vardır. Dikkate alınmamak, hukuk zemininden kaçmak ve siyasal iktidarın vatandaşları ile olan tarafsız duruşunu siyasi intikama çevirmek gibi bir çok nedenleri de vardır. Kararları yok sayılan bir anayasanın nasıl bir hükümle inandırıcı olacağı büyük şüphe götürür!
Tarafsız bir anayasa ile vatandaşına taraflı bir siyasi iktidarın kan uyuşmazlığı bütün dengeleri altüst eder ve devlet hiyerarşisinde tarifsiz bir güvensizlik baş gösterir ama söz konusu Türkiye ise, nedense bu tür durumlar kimsenin umurunda olmuyor. Sonuçta ötekilere uygulanan bütün hak gaspları eşyanın tabiatından sayılıyor ve işin diğer kısmında ise derin bir duygusal kopuş yaşanıyor!
Son, Can Atalay kararına baktığımızda aynı şeyleri görmek mümkün. Bu durumda kime göre anayasa ve kimin anayasası gibi sorular aklın sınırlarını tırmalasa da, yapılacak fazla bir şey yok!
“Anayasalar devletin namusudur” dedik ya!
İşte!
Bir kere halel getirmeye görsün, sonrası ne yer de, ne de sokakta toplanır!
Yani ayağa düşmek gibi bir şey..!