Orta doğu coğrafyası kendisine münhasır bir coğrafyadır!
İklimine her tohum düşmez, her ağaç meyve vermez. Kaddim geleneklerden gelir, dünya değişir o gelenekler asla değişmez. O geleneklerin harcında kan vardır, gözyaşı vardır, şeytanı bile tövbeye getiren zülüm vardır.
Dört yanı çaresizliklerle kuşatılmış kapalı bir havuz gibidir. Yaşadığı dünya gövdesinin çapı ile sınırlıdır. Ötesi; ayıptır, günahtır! Bu nedenledir ki buradan dünyanın dönüşüne bir katkı çıkmaz. Basit bir örnekle; bizim Konya ovamız büyüklüğündeki Hollanda’dan çıkan filozof sayısı bu koca coğrafyadan çıkandan ( aslında çıkan yok)
Bu coğrafyanın siyasetçisi de öyledir. İnanmıyorsanız sınava tabi tutun, partilerinin proğramını ve tüzüğünü yüzde doksan dokuzu bilmez. Körü, körüne kapıldıkları ve futbol takımı tutar gibi siyaset fanatikliği var.
Bu fanatikliğin sınırlarında her şey geçer ama doğru asla geçmez!
Siyasetin kişilik boyutu bu olumsuzlukları tamamlayan anahtardır. Bu coğrafya merhamet ve adalet üretmeye uygun değildir!
Temeli adaletsizlik ve hukuksuzlukla atılan, hukuku aşiret mantığına dayanan bir coğrafyadır söylediğimiz gerçek!
Bunları aşmadan siyasetin eşiğinden tırmandırınız üst basamak samimiyetle yürüdüğünüz yol değildir!
Bireysel çıkar, geleceğini garantiye almak, başkalarının sırtına binerek dereyi geçmek gibi daha nice şark kurnazlığının kümelendiği yerdir bu coğrafyanın iklimi!
Bu coğrafya sınıf bilincine uzaktır. Köylü olup, şehirli gibi yaşama kurnazlığı her adımda karşınıza çıkar!
Bu coğrafya iki şeyi güzel üretir. Varlık içinde yoksulluk, adalete karşı diktatör!
Bunu aşmanın yolu yok mudur?
Tabi ki vardır. Eğitim, bilgi, donanım, dahası insana dair hakların önemi ve daha, daha kadınların samimiyetle yaşama katılması...aksi takdirde bin yılların masallarını bizden sonra kaç nesil dinler hiç bir garantisi yoktur..!
Hasan ŞAHİN