Türkiye tarihinin en kötü dönemlerinden birini yaşıyor. Tek adam yönetimi ekonomiden siyasete, kültürden tarıma, hayvancılığa kadar yaşamı zehreden bir iktidar olarak tükenişe doğru giderken geleceğe ilişkin hazırlıklar daha da önem kazanıyor.
Arayış içindeki milyonlara umut ve güven veren ama bunu örgütlü bir işçi ve halk hareketi düzeyine çıkarmayı hedefleyen bir mücadele ittifakına ihtiyacımız var.
Türkiye halkları bu saray rejiminden kurtulmalıdır. Tüm enerjimizi buna hasretmeliyiz. Bu atlanacak bir durum değil. Aslında 2015, 7 Haziran seçiminde tek başına iktidar olmayı kaybeden Erdoğan iktidarı karşısında doğru adımlar atılabilseydi bugün farklı sorunları ve belki de farklı hedefleri konuşabilir olacaktık. Ne yazık ki o dönem başta ana muhalefet partisi CHP olmak üzere tüm muhalefet parti ve güçleri bir çözüm ortaya koyamadı. Doğru bir atak yapılamadığı içindir ki Türkiye 7 yıldır sömürüde, baskıda ve savaş politikalarında görülmedik bir süreç yaşadı.
Tam bir yıkım süreci içindeyiz. İktidarı çeşitli hilelerle gasbetmiş olan AKP-MHP yönetimi tarafından savaş politikaları ile yönetiliyoruz ve halklarımız sadece işsizlik, açlık, sefalet içinde değil, aynı zamanda düşmanlaştırılmak isteniyor. Ezilen ve sömürülen milyonları din ve milliyetçilik üzerinden bölüp parçalayarak iktidarlarını bir süre daha devam ettirmek istiyorlar.
Ancak olumlu gelişmeler atlanmamalıdır. Zira bu iktidarın karşısında daha şimdiden güçlü bir muhalefet toparlanmış bulunuyor. İttifaklar öbek öbek oluşuyor. Altılı masa kendi içinde ciddi sorunlar yaşasa da giderek güçleniyor. Egemen sınıfların çeşitli kesimlerinin temsilcileri olarak bir arada bulunan ve geleceklerini, kendilerini var etmeyi şimdilik Erdoğan yönetimini alaşağı etmekte bulan bu güçler bir çekim merkezi olmuş durumda. Altılı ittifakın mevcut sistemi restore etmenin ötesine ne kadar geçebileceği meçhul olsa da AKP ve MHP’nin tek adam yönetimini hedef aldığı ve onu ilk seçimde iktidardan düşürmek istediği gerçeği orta yerde duruyor. Bu işçi ve emekçiler için hem iyi hem de kaygı duyulacak bir durum…
Zira işçi ve emekçiler için bu iktidardan kurtulmak artık acil görev durumundadır. Bu ertelenmez ve üzerinden atlanamaz bir gerçektir.
Ancak Türkiye’nin yüzyıla dayalı çözülmemiş sorunları var ve altılı ittifakın bunları çözebilecek kapasitesi bulunmuyor.
Sorunların bir bölümü AKP iktidarında daha da kronikleşti. Türkiye’nin birikmiş bu devasa sorunlarının kimlerin lehine çözüleceği önemlidir ve bunu ancak bir halk ittifakı, demokratik bir Türkiye hedefi olan güçler çözebilir. Bundandır ki sol ve sosyalist güçlerin bu süreçte sorumluluk almaları tarihsel önemdedir. Aslında yaşamın dört bir yanında süregelen mücadeleleri birleştirecek ortak bir program ve ortak bir mücadele hattıdır gerekli olan.
Bugün açıklanacak olan Emek ve Özgürlük İttifakının ilanı ve deklarasyonu bu açılardan önemlidir. Elbette bu bir başlangıç sayılacaktır. Umut ve güvenin yolu açılacaktır…
Artık bir seçim sathı mailindeyiz ve bu ittifakların seçimden bağımsız düşünülmesi olası değil. Elbette sosyalistler için iki sınıf arasındaki mücadele hayatın her alanındadır ve her zaman sürmektedir. Elbette asıl olan sınıfın ve emekçilerin örgütlenesi ve direnişidir. Ve bugün dört bir yanda süren bir mücadele var. Kürt halkı, işçiler, emekçiler, kadınlar…
Ancak seçim süreçlerinin işçi ve emekçiler halklar için hep heyecan verici olduğu gerçeğini atlamamak gerek. Tek adam yönetiminin seçimle sona erdirilmesi bugün her zamankinden daha da önemli bir hale gelmiştir. Seçim sürecine girilen ve tek adam yönetiminin tüm kaynakları ve tüm olanakları parti malı gibi değerlendirerek seçime hazırlandığı bu süreçte her vurgunun her adımın Emek ve Özgürlük İttifakının seçimlerdeki başarısına yöneltilmesi atlanmamalıdır. Sokakta, işyerinde, okulda, hastanede, fabrikada, tarlada pazarda her yerde ekonomi konuşuluyor, iktidarın haksızlıkları; baskılar, yolsuzluk, rüşvet, adaletsizlik konuşulup tartışılır ve seçimde gidip gitmeyecekleri kaygısı paylaşılırken “Seçim önemli değil” diyerek söylenenlerin etkisi arttırılmış olmuyor.
Elbette toplumsal hareketin nasıl gelişeceğini kestirmek kolay değil. İran’daki hareketin bir anda nasıl ülkeyi etkisi altına aldığı görülüyor. Seçime giden süreç işçi ve emekçi hareketiyle ne denli bezenebilirse o denli yol alınmış olacak.