Seçim öncesi birkaç oy hırsızlığı uğruna söylenmiş sözleri seçimden sonra unutmuşlardı. Adalet Bakanı, hukuksuzluğun son bulduğundan dem vurmuştu.
Seçim öncesi birkaç oy hırsızlığı uğruna söylenmiş sözleri seçimden sonra unutmuşlardı.
Adalet Bakanı, hukuksuzluğun son bulduğundan dem vurmuştu. Öcalan da her hükümlü gibi haklarından yararlanacaktı. Kısıtlama kaldırılmıştı…
Pekiyi, ne oldu?
Eski tas eski hamam... Tecride devam…
PKK lideri Abdullah Öcalan ile ancak yaklaşık iki ay sonra yeniden bir görüşme yapılabildi… İmralı Adası’na giderek müvekkilleri ile görüşen avukatlarının yaptığı açıklama birkaç gündür konuşuluyor.
Asrın Hukuk Bürosunun Twitter hesabı üzerinden iki gün önce gerçekleştirdiği paylaşımdan öğrendiğimize göre, Öcalan, “Kürt sorununda çözüm için hazırım” demiş.
Seçimden önce Abdullah Öcalan’ın mektubuyla oy devşireceklerini sanacak kadar da zavallı hale düşenler, memleketin en önemli sorunu halindeki Kürt sorununa ilişkin yapılan bu açıklamayı görmezden geliyor.
Oysa Türkiye’nin barışa ihtiyacı var.
Müslüman halkların bayrama hazırlandığı böylesi bir süreçte, Kürt ve Türk halklarının ve elbette tüm Türkiye halklarının özlemini derinden duyduğu şey barıştır…
Çok iyi bilinmektedir ki, Kürt sorununda demokratikleşmeye alan açıldığı an çözüm yoluna yönelecek ve barışa kapı açılacaktır.
Avukatların açıklamasına göre Öcalan:
“(…) Gelin Kürt sorununu çözelim. Bir haftada çatışma durumunu, ihtimalini ortadan kaldırırım diyorum. Ben çözerim, kendime güveniyorum, çözüm için hazırım. Ancak devlet de, devlet aklı da gereğini yapmalıdır” demektedir.
Pekiyi, gece gündüz Kürt sorunundan söz edenler neden bu çağrıyı değerlendirmeyi gündemlerine almıyor? Kürt sorununu bir demokratikleşme sorunu olarak değil de “terör” sorunu olarak görmekte ısrar ediyor. Neden durmadan “Bölücü terör örgütü elemanları”na karşı nasıl amansız bir mücadele içinde olduklarını anlatıp duruyorlar? Neden barıştan söz etmiyorlar?
Bölge halkı on yıllardır acı ve kan ve gözyaşı çekerken, Türk halkı ve tüm Türkiye halkları bu acının, kan ve gözyaşının mağduru durumundayken, baştakiler kendi saltanatları uğruna çözümsüzlükte ısrar ediyor…
Büyük bedeller ödenen, Türk, Kürt, her ulustan ve her inançtan Türkiye halklarının evlatlarının hayatına mal olan bu çatışmaya son vermenin yollarını bulmak gerek.
AKP’nin daha bundan 10 yıl önce masaya oturduğu Kürt siyasi temsilcileri ile yeniden bir yol bulunabilir…
Bunun koşulları pekala mevcut…
Kürt siyasi temsilcileri ısrarla buna vurgu yapmaktadır ve Türkiye halkları, Türkiye kamuoyu da bunu istediğini birçok vesile ile göstermektedir.
Yeniden denemeli…
20 yıldır İmralı Adası’nda hapis tutulan Öcalan ile daha önce bıraktıkları yerden yeniden bir müzakere süreci başlatılabilir. Avukatlarının aktarımlarından anladığımıza göre müvekkilleri Öcalan Kürt sorunundaki çatışma sürecinin sona erdirilmesi için sorumluluk almak istemektedir. Çatışmaları durdurmak, ölümlere son vermek ve Kürt sorununu demokratik Türkiye kapsamında ele almak için sunulan her öneri çok kıymetlidir. Kimden gelirse gelsin barış için her çaba denemeye değerdir.
Ki, Öcalan bu konuda herhangi biri de değildir. Bunu daha önce Öcalan ile masaya oturmuş olan AKP Hükümeti, onun başındaki Erdoğan da bilmektedir.
Avukatların açıklamasındaki bir bölüm şöyledir: “Sayın Öcalan çatışma ve savaş politikalarındaki ısrar nedeniyle yaşanan gidişatı kaygı verici görmektedir. Kırk yıldır yaşanan insani, siyasal, ekonomik kayıplara işaret ederek bölgesel durum itibariyle aynı politikada ısrarın daha ağır sonuçlar ortaya çıkaracağını herkesin görmesi gerektiğini ifade etmiştir.”
Tecritte ve çatışmada ısrar edilmesin…
Kürt sorununda çatışma ve şiddeti öngören politikalar yerine hızla barış ve demokratikleşme kapsamlı çözüm önerileri devreye sokulmalıdır. Bu yönlü politikaların gündeme getirilmesi halinde, sadece Türkiye halkları değil, tüm Ortadoğu halkları için yeni bir sayfa açılabilir.
Ortadoğu’nun emperyalist kapışmanın arenası haline getirildiği, Suriye üzerinden süren hesaplaşmanın yeni savaş tahkimatına neden olduğu günümüzde, Suriye’deki sorunun halklar lehine çözümü de ancak Ortadoğu halklarının demokratikleşme taleplerine uygun bir çözüm yoluyla sulh olabilir. Kürt sorununda atılacak her demokratik adım, tüm halkların çıkarına bir gelişme olacaktır…