Yine işçiler öldü… Sakarya Hendek’teki havai fişek fabrikasında büyük bir patlama yaşandı. İşçiler sendikasızdı, örgütsüzdü.

 

Yine işçiler öldü… Sakarya Hendek’teki havai fişek fabrikasında büyük bir patlama yaşandı. İşçiler sendikasızdı, örgütsüzdü. İktidara yakınlığı bilinen MÜSİAD Sakarya Şubesi Başkanı olan patron hiçbir kural tanımıyordu. İşçilerin örgütlenmesine karşıydı. Gözü kârdan ve sömürüden başka bir şey görmüyor patronların. Cinayete adım adım gelindi. Kuralsız çalışma koşullarının yarattığı kimyasal ısınma patlamaya neden oldu.

7 işçi öldü. 126 işçi yaralandı. Fabrikanın pisliğini de askerlere taşıttılar. İşçi, emekçi, asker kanı sudan ucuz… Hiçbir önlem almadıklarında bir patlama daha oldu ve 3 asker öldü, çoğu asker 12 yaralı var.

Patlayıcı üretimi yapan fabrika adeta bir mayın tarlasıydı. Patron her an patlama olabilir diye fabrikaya uğramazken, işçiler mayın eşeği gibi çalışmaya zorlandılar, ölüme sürüldüler.

İşçilere mezar olan havai fişek fabrikasının sahipleri olan Coşkunlar, iktidara yakın isimler. Patlama olduğunda, işçiler öldüğünde onlarca işçi can derdindeyken adete “Arkandayız” denilen sesler geldi iktidardan. Cumhurbaşkanı Erdoğan MÜSİAD Sakarya Şubesi Başkanı olan fabrika sahiplerinden Yaşar Coşkun’u aradı, üzüntülerini bildirdi. Her türlü yardım yapılacaktı, bölgenin MÜSİAD dernekleri patronun yanına koştular, birlikte moral yemeği yediler, fotoğraf paylaştılar.

Bizim patlamayla birlikte aklımıza ilk gelenler işçilerdi.

Her havai fişek patlamasıyla içimiz yandı. Acaba kaç işçi… İşçiler her gün ölüm korkusu içindeydiler, ısınmayı ve tehlikeyi defalarca iletmişlerdi, ısınma vardı, patlama olabilirdi… Ancak işçileri dinleyen olmadı.

Allah büyüktü…

Dinden, imandan, haktan, adaletten söz edenler fabrikalarında, işyerlerinde işçileri kuralsız, kanunsuz, örgütsüz sendikasız çalıştırmaya devam ediyorlar. Çoşkunlar, sırtını iktidara dayamıştı, kanun, kural ondan yanaydı, defalarca patlama yaşanmış, işçiler ölmüştü. Defalarca isimini değiştirmiş hiçbir şey olmamış gibi sömürü devam etmişti. Dinleyen olmadı; her patlamadan sonra isim değiştiren fabrikanın ismi “Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası” oldu.

Aslında bu fabrika ve bu patron bir Türkiye fotoğrafıdır. Sömürünün, daha fazla zengin olmanın neredeyse sünnet sayıldığı bir düzen kurdular, bunu sürdürmek için canhıraş çalışıyorlar. Ne utanma ne arlanma var. Fabrika Sahibi Yaşar Coşun ilk ifadesinde utanmadan işçileri ve ailelerini suçladı.

Laf olsun diye “Kul hakkı yemek haramdır” deseler de “tabağı sünnetlemek” misali ülkeyi sıyırıp götürüyorlar. Ülke yağma Hasan’ın böreği... İşçi ve emekçilerin karın tokluğuna, sendikasız, düşük ücretlerle ve en tehlikeli işlerde hiçbir iş ve can güvenliği sağlanmadan çalıştırıldığı bu kapitalist düzenin kutsayıcısıdır bunlar.

Ancak doğanın kanunları var… Onları yok sayamazsınız; ısınma patlamaya neden oluyor.

Buna sonra yeniden döneceğiz.

Kocaeli’de bir başka fabrika var adı Kalibre Boru. Fabrikada Türk Metal Sendikası örgütlü…

Bir sabah vakti ve fabrikadaki işçilere bildiri dağıtmak isteyen bir partinin üyeleri var kapıda… Konu kıdem tazminatıdır. İşçilerin ana sütü kadar hakkı olan birikimleri, emekleri, alınterleri, gasbedilmesin demektedirler. İşçilerin partisi olarak işçileri aydınlatmak istemektedirler.  Ancak Türk Metal Sendikasının yönlendirmesiyle oluşturulan patron ve sendika iş birliğindeki bir grup bildiri dağıtanlara engel olur, dahası sarı sendikacılar ve patronun yandaşları sloganlar atarak kıdem tazminatı hakkında işçileri aydınlatanlara saldırır, bildiriler yere atılır, sloganlar atılır, “Burada Emek Partisi istemiyoruz…”

Diğer bir olay Adana’da yaşandı. Aytek Konfeksiyon Fabrikası önünde yine kıdem tazminatının fona devriyle yaşanan gasba karşı birleşme ve mücadele etme çağrısı yapılmaktadır Emek Partili gençler tarafından.

Patron, AKP Adana il yöneticisidir. Patronun oğlu Veysel Aytek yanına aldığı birkaç işçi ve güvenlikçilerle gençlere saldırır…


Reklam


İktidar ve sermaye el ele, kol kola bir sömürü cenneti istiyor. Ancak işçiler ve emekçiler ve örgütlü güçler bu saldırılara pabuç bırakmazlar. Ertesi gün yine oradaydılar ve daha güçlü geldiler, işçiler de gerçeği gördüler, görüyorlar.

Dün Ankara’da TBMM’de baroların parçalanması, savunmanın yok edilmesi yasası görüşülüyordu.  Yasama, yürütme ve yargının tamamen teslim alınması ve yandaş barolar yaratma çabasındalar. Buna itiraz eden 80 baronun temsilcilerine polis saldırdı. Günlerdir sürüyor bu saldırılar ve dinmiyor o mücadele…

Kısacası; her tarafta baskı var, tabii bir ısınma bir mücadele var. İktidar sömürü ve baskının devamı için dört koldan seferber olmuş halde.

Ancak unutulmasın, sıkışma ve ısınma patlamaya neden oluyor…

Ender İmrek Evrensel Gazete köşesinden yazdı: Fabrikalar, sıkışma, ısınma ve patlama)

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Ötekilerin Gündemi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.