FAŞİZMOLOJİ

Tek bir günümüz; tecavüz, ölüm, ırkçı saldırılar ve katliam haberlerini duymadan geçmiyor. Memleketin her noktası kriminal suç yeri gibi… Duman ve küllerin Kıbrıs Adası’na ulaştığı korkunç yangınlar, ekranlardan dahi izlerken insanın nefesini kesecek cinsten. İhmaller, ihtimaller, küresel iklim değişikliği ve tüm bunların yetkililer tarafından birbirinden bağımsız söylemlerle idare edilip geçiştirilmesi. Ortamı terörize ederek; yangın bölgelerinde bir ağacı kurtarmak için çaba sarf edeceğine, kimlik kontrolü yapanlar, söylentilerle linç girişiminde bulunanların, yangın kadar tehlikeli olabileceklerini gördük.

Yasa ve kanunların sadece kalın kalın kitaplar ve sadece öğrenci ders kitapları niteliğinde kalmış olmalarının büyük etkisi. Yönetenlerin ayrıştırıcı, ötekileştirici ve nefret dili kullanmalarına yönelik eleştiriler, karşı duruş sergilemeyen muhalefet partilerini de katarsak haksız değil. Sistem yanlısı ve ondan beslenen, siyaseti meslek edinmişlerden farklı bir dil beklemek, en iyi tabirle iyimserlik. Bu dil, onların kazanç kapısı. Tüm bunlar bir yana memleketin asıl sorunu, kendini bu algılara ve manipüle oyunlarına teslim eden bu gruplar. Her insanın benliğinde kendiliğinden var olması gereken minimum da olsa insani değerler vardır. Haber almanın, okumanın, bilgilenmenin kolaylaştığı bu teknolojik çağda, değerlerini ve düşünebilme yetilerini dibine kadar yok etmeyi nasıl becerebildiler? Kürdlerin tüm Akdeniz ormanlarını yaktığına, gözleri önündeki geceliği binlerce dolarlık otelleri göre göre nasıl inanır ve saldırganlaşabilirler? Tam ormanların ortasına kurulan termik santrallerin, zeytinliklerinin katledilerek maden ya da taş ocaklarına dönüştürülmesini sessiz sedasız izleyen bu yığınların sadece kaba milliyetçi ve ırkçı düşüncelere sahip olması gerçekten korkunç ve klinik birer vaka örneği.

İzmir’de Özbey ailesinin, apartmanlarında yaşananlar, yargıya taşınıp basına yansıtmayı gerektirecek vahamette. Bu ailenin, komşuları tarafından deyişler ve bağlama sesinden rahatsız oldukları gerekçesiyle sürekli taciz edilerek,“Pis aleviler, sizi buradan göndereceğiz!” tehditlerinin sıradanlaşması. Asıl sorun bu ailenin yaşadığı mağduriyet değil. Tüm apartman sakinlerinin bu tehditleri onaylar sessizliği ile türkülere ve bağlama sesine tahammül edemeyen, ruhunda güzelliğe ve insana dair değerler bulunmayan bu insanlar. Tepeden tırnağa kine ve nefrete bulaşmış insanların vatanseverliği ve dini duyguları sorgulanmalı bence. Deyişler, türküler ve bağlama, hangi dilden olursa olsun bu kadim coğrafyanın zenginlikleri ve tarihidir. Bunlardan rahatsız olan, özünde sevgi taşımayan nasıl olur da vatansever ya da milletsever olur? Bu ruh haline sahip insanlar ormanlık alan veya bir bahçeye gittiklerinde yeşilin ve çiçeklerin çeşitli tonunu gördüklerinde de öfkelenip saldırganlaşıyorlar mı acaba? Diyelim ki yaşadığınız toplum tek dil, tek din ve milliyetten oluşmuş, bunun o saldırgan ruhlara etkisi nasıl olur diye merak ediyor insan.

Bir hastane bünyesinde çeşitli branşlarda bölümler var. Nöroloji, Nefreloji, Gastroenteroloji, Kardiyoloji, Psikoloji... Ve her branşın bir uzman hekimi…

Demem o ki tıp bilimine, Faşizmoloji adında bir branş daha eklenmeli. Faşizmin, içinde barındırdığı nefret, mutsuzluk ve saldırganlık dürtüsü, kesinlikle patalojik inceleme gerektiren bir durum. Öldüren, katliam yapan, tecavüz ettiğini öldürüp cesedini parçalayanların kendilerini konumlandırdıkları siyasi kimliklerine bakıldığında durum daha anlaşılır olacaktır. Süreğen, ölümcül, toplumsal huzuru ve barışı bozan, toplumların kanserli yapısı olan bu düşünce ve davranışların tedavi edilmesi tüm insanlığın ve doğanın yararına olacaktır.