Özellikle Kürt yayınevleri satışlardan memnun kaldıklarını 2019 da ki fuara göre satışlarının üçe-dörde katlandığını beyan etmişler.
FUARIN ARDINDAN
Geçen hafta Amed Kitap Fuarı’ndaydık. Şartlarımdan dolayı gidip gitmemekte kararsız kalmıştım, son anda fikir değiştirip yayınevinin de davetiyle katıldım. İyi ki de gitmişim… Kocaman fuar alanı tıklım tıklım okurlarla doluydu. Fuar alanının üst katında söyleşi ve paneller için salonlar vardı ve hepsi dinleyicilerle doluydu. Benim açımdan fuarın en güzel ve anlamlı yanı Kürtçe yazılmış eserlerin ve yayınevlerinin ilgi görmesiydi. Amed Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim kurulu Üyesi ve ve Kitap Fuarı Koordinatörü Faruk Korkmaz’ın açıklamalarına göre fuarı 9 günde 510 bin kişi ziyaret etmiş. Özellikle Kürt yayınevleri satışlardan memnun kaldıklarını 2019 da ki fuara göre satışlarının üçe-dörde katlandığını beyan etmişler. Fuara 400 yazar katılmış, bunların 300’nün Kürt yazarlardan oluştuğunu söylemiş.
Şimdi fuarla ilgili bu verilere bakıldığında, Kürtlere ve dillerine yönelik baskı ve asimilasyon politikalarının ne işe yaradığını sormak lazım. Diğer illerde yapılan fuarlarla karşılaştırıldığında inkâr ve imha üzerine kurulu bu faşizan resmi ideolojinin Amed’in surlarına çarptığının resmidir. Bu kadim Kürt şehrinin üzerinden Kenan Evren,Kemal Yamak ve Esat Oktay gibi adına “Türk milliyetçisi”denen hastalıklı faşistler silindir gibi geçti. Sapık, sadist Amed Cezaevi işkencecisi Esat Oktay Yıldıran’a sahip çıkarak , onun adıyla kendini özdeş tutan bu devlet aklı daha ne kadar hüküm sürebilir? Uygulamalarıyla dünyanın en kötü 10 hapishanesi sıralamasına giren bu cezaevinde,”Ben Kıbrıs’ta Rum çocuğunu bıçakla kesmiş, babasının gözleri önünde kanını şarap niyetine içmiş adamım…Burada Allah benim.” diyen sadist ruh hastasını devletin sahiplenmesini insanın aklı almıyor. Kürtlere, sosyalist devrimcilere akla hayale gelmeyen işkenceler yapan ve mahkûmları öldüren bu caninin adını bir ilkokula vermek , onun zihniyetinin yaşadığını göstermek ve işkenceyi meşrulaştırmaktır. Üstelik okul içinde şeref köşesine fotosunu asıp üstüne şehit olduğu da yazılmış. Madem bu yaratık devletin gururu onurudur ,o şeref köşesine çocukları keserek öldürdüğünü ve işkenceci olduğunu da yazsaydınız ya…Çocuk kanını şarap niyetine içmiş bir sapığın adını çocukların eğitileceği bir kuruma vermek, gelecek nesillerin bu sapık zihniyette olmasını istemektir. Gelen tepkiler üzerine okulun ismi değiştirilip tabelası indirilse de seçim tantanalarının yaşandığı şu günlerde verilmek istenen mesaj verilmişti bir kere. Verilen mesajı duymayan ya da anlamayan için iktidarın küçük ortağının lideri, toplu katliam çağrıları yapıyor meclis içinde ve ekranların karşısında. Altmış milyon Kürt’ün tamamı ölse bile size rahat yok yaşam yok, kan ve çatışma olmadan yaşayamazsınız ki.
Kemal Pir, M.Hayri Durmuş, Mazlum Doğan, Ferhat Kurtay,Necmi Öner, Mahmut Zengin, Eşref Anyık, Bedii Tan, Necmettin Büyükkaya, Remzi Aytürk ve daha nice Kürt ve devrimci, devletin izniyle Esat Oktay tarafından işkenceyle öldürüldüler. İsimleri “Amed’in yiğit evlatları”olarak sonsuza kadar anılacaklar. Ve bu yiğitlerin bıraktıkları mirası devralan milyonlar ,onların hem anılarını hem mücadelelerini gurur ve onurla taşıyorlar.
İki günlük fuar etkinliğinde; her yanı kurşunlanmış, işkencelerden geçmiş Kürt Amed ‘in kendi acılarına gömülmemiş, inadına dimdik ve mağrur duruşunu görmek beni onurlandırdı. Onunla birlikte mağrurlanmamak da elde değil…Kurşun yemiş,yaralanmış her yerinden öpmüşüm Amed, umutla doldurdun yüreğimi...