Urfa’nın, o bilindik yaz sıcağında, Ağustos ayında doğmuşum. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarım Urfa’da geçti. Anadolu Lisesini bitirir bitirmez, Fransa’ya gittim eğitim için. Ancak, memleket hasreti ağır basınca bir yıl kalıp, Türkiye’ye döndüm. Önce Edebiyat Fakültesi, sonra yüksek lisans, ardından da Hukuk Fakültesini bitirdim. Edebiyata ilgim hep devam ediyor amatör olarak ama profesyonel olarak halen Ankara ‘da avukatlık yapıyorum. 15 yaşında bir kızım var, cantanem Zeynep Dilan. Her ebeveyn gibi, ben de onunla öğrenmeye hep devam ediyorum tabii ki. Daha fazla sıkmayayım detaylarla. Ötekilerin Gündeminde hep beraber zamanla tanış oluruz nasıl olsa…
Merhaba herkese…
Gitmek mi daha çok yaralar, kalmak mı?
En son izlediğim filmden duyduğum bir cümle, beni aldı geçmişe götürdü: " Bir ülkenin firarı, en büyük hapishaneye düşmüş demektir" gibi bir cümleydi.
90'lar idi zaman; babam yine, bu ülkenin çok sevgili “kriterlerine” ters düşmüştü. Partinin yönetim kurulundaydı o sıralar. Partililerin kongrede yaptığı bir eylemden dolayı babamlar aranıyordu. Gece saat 12'ye yakın babam aradı; "şu şu eşyaları al, taksiye bin ve şu adrese gel" dedi. Gittim...
İsimlerini yazsam, herkesin çok iyi bileceği başka arkadaşlarıyla, bir başka arkadaşlarının evinde bir müddet gözden uzak kalıp, ne yapacaklarına, nasıl bir yol izleyeceklerine karar vermeye çalışıyorlardı.
Babamın arkadaşları, yurt dışına gitmekten bahsediyordu. Artık bu ülkenin hapishanelerine girip, aynı şeyleri yaşamak istemediklerini söylüyorlardı.
Haklılardı da...çok haklılardı…
Ama babam döndü ve dedi ki; "Bu ülkeden çıkıp başka yerde yaşamak, benim için en büyük hapishane".
Anlamamıştım...
Ama sonra, üniversite için yurt dışına çıktığımda, en fazla 1 yıl dayanabildim ve geri döndüm, ait olduğumu hissettiğim yer neresiyse, oraya döndüm. Oysa ki, ben, istediğim an gidip gelme şansına sahiptim. Ona rağmen, benim için gerçekten zordu gurbette olmak.
Mecburen gitmek zorunda olanı düşünsenize.
Çok yakınlarım var bunu yaşayan.
Annesi, kardeşleri, yeğenleri öldüğünde ulaşamayan, çoluğu çocuğu için artık orada kalmak zorunda olan. Orada yaşadıkları zorlukları anlatmaya bu mecra yetmez.
Teyzem en son geldiğinde " Buraya geldiğimde aklım çocuklarda, oraya gidince aklım burada kalıyor " demişti.
Eniştemi düşünüyorum. Yaşamını adil ve insanca yaşamak için, insani bir mücadeleye adamış biri. Gitmek zorunda kalmanın ağırlığı altında ezilip, henüz erken denilecek bir yaşta kalp krizinden göçüp gitmesinin en önemli sebebi, o tonlarca ağırlıktı bence…
Bunları düşündükçe; aidiyetini bırakıp, gitmek zorunda kalan herkesi, bir nebze de olsa, en azından, anlamaya “yaklaşıyorum”.
Zulme, haksızlığa, adaletsizliğe karşı, büyük bedeller ödeyerek verilen mücadele sonucu, ait olduğun yeri bırakmak zorunda kalmak…memleketinin seni bağrına basamaması, seni kabul edememesi, koca topraklara seni sığdıramaması, doğduğun, büyüdüğün, sevdiğin , sevildiğin, ağladığın, acılarla başettiğin evinden gitmek zorunda kalmak…bir de gittiğin yerde sıfırdan başlamak, kabul görmeye çalışmak ama her daim yabancı olmak zor olmaz mı hiç…
Hepimiz onlar gibi mücadele vermemiş olabiliriz. Ama sonuçta büyük bir çoğunluk çalışarak bir şekilde üretime katkıda bulunuyoruz. Aidiyetlerimiz burada, arkadaşlarımız burada, alışkın olduğumuz hayat rutini, kuralları, ilişki biçimleri, arkadaş sohbeti , rakı masası, çilingir sofrası ve mezarlarımız burada. Ama yine de aidiyetimizi kaybediyoruz ve gitmek istiyoruz çoğumuz. Çünkü, memleketini sana yar etmiyorlar, dar ediyorlar. Dedim ya; büyük mücadeleler vermiş olmasak bile, gitmeyi düşünme noktasına gelmek, gitmek mecburiyetinde bırakılmak, zoruna gidiyor insanın. Adalet duygun çok ağır darbe alıyor.
Evet gitmeyi tercih etmiyoruz. Tıpkı, daha büyük mücadele verenler gibi, gitmeye mecbur bırakılıyoruz. O kadar da cennet vadetmiyor yad eller aslında. Öncekileri, şimdikileri dinlemek yeterli aslında. Her şeyin kendine göre handikapı var. Üstelik ben neden doğduğum, büyüdüğüm, alışkın olduğum topraklarda insan gibi yaşayamıyorum. Bu ülkenin insanı olmanın bedeli, bu kadar ağır mı olmalı?
Artık babam ne demek istedi öyle iyi anlıyorum ki; eskisi gibi ait hissedemesem de kendimi buraya, kaçıp kurtulmak istesem de, yine de çok daha iyi anlıyorum babamı.....
Merhaba sevgili okur; dünden bugüne, bugünden yarına; emeğiniz, dayanışmanız ve duyarlığınız için bir kez daha teşekkür ederiz
Ötekilerin Gündemi dezavantajlı grupların sesi oluyor. Diyarbakır'da faaliyet gösteren gazete sesi ulusal medyada duyulmayan kesimlerin haberlerini yaygınlaştırıyor.
Sizler de kanalımıza abone olabilir, Sosyal Medya Hesaplarımızı takip edebilirsiniz ve arkadaşlarınıza önerebilirsiniz..
➤Abone butonu üzerinden bize destek olabilirsiniz:
https://www.youtube.com/channel/UCmKl...
➤Ötekilerin Gündem'ine destek olmak için:
https://www.otekileringundemi.com/
Bizi takip edin:
➤Web Sitesi:https://www.otekileringundemi.com/
➤Resmi Twitter Hesabı: https://twitter.com/OtekilerinG
➤Resmi Facebook sayfası: https://www.facebook.com/OtekilerinG/
➤Resmi Instagram Hesabı: https://www.instagram.com/otekilerin_gundemi/
➤Resmi Linkedin Hesabı: https://www.linkedin.com/in/%C3%B6tek...
➤Resmi E.Posta adresi:[email protected] [email protected]