GÖRÜYORUM, DUYUYORUM VE KONUŞUYORUM
Ülkemiz “kader” olarak tanımlanan zorlu bir coğrafyada bulunmaktadır. Türkiye halkları, etnik, inanç ve siyasi kimlikleri nedeniyle doğdukları ve yaşadıkları coğrafyada hunharca katledilmişlerdir. Maraş, Sivas, Çorum, Suruç, Ankara Gar katliamları gibi… Kendimizi anlatmakta zorlandığımız, inançlarımızın, kutsallarımızın, değerlerimizin yok sayıldığı coğrafyamız tarihinde, mazlum halkların payına hep züllüme uğramak düşmüştür. Otoriter ve totaliter rejimlerin iktidar da olduğu böylesi coğrafyalarda ne yazık ki demokrasi ve barış yeşertilemiyor.
15 Temmuz 2016 günü, FETO ve AKP’nin çıkar çatışmasının yaşandığı günün adıdır. Çıkar çatışmanın galibi olan AKP, 20 Temmuz 2016’da OHAL ilan etmişti. İlan edilen OHAL ile birlikte, ardı ardına çıkarılan KHK’lerle 150 bini aşkın kamu çalışanı ihraç edilerek açlığa, yoksulluğa, sefalete maruz bırakılmıştı. Neden, niçin ihraç edildiğini dahi bilmeyen kamu çalışanları, haklarını arayabilecekleri tüm hukuk yollarını da AKP, iktidar olmanın gücünü kullanarak kapatmıştı. Ne yazık ki doğdukları, yaşadıkları, vergi verdikleri, askerlik yaptıkları, oy kullandıkları ülkelerinde haramiler, yurttaşlarına savunma hakkını dahi çok görmüştür. Yüz yıllık Cumhuriyet tarihinin en büyük OHAL ve KHK hukuksuzluğunu yurttaşlarına yaşatan AKP’den inanıyor ve biliyorum ki Türkiye halkları ve emekçileri mutlaka hesap soracaktır.
Haramilerin iktidar olduğu ülkemizde, yirmi bir yıldır tarifi mümkün olmayan acılar, katliamlar yaşanmış ve yaşanıyor. Tek adam rejimini inşa eden çıkar çevreleri, Türkiye halklarının ve emekçilerinin feryadını, isyanını görmüyor, duymuyor ve çözüm üretmiyorlar. Bu yağma ve talan düzeninin yaratıcılarından ahlaklı, vicdanlı, erdemli, adil ve adaletli olmalarını beklemek beyhudeliktir. Ancak yargı ve hukuk işlerlik kazandığında hesaplaşmak ise kaçınılmazdır.
29 Ekim 2016 tarihinde 675 sayılı KHK ile birçok arkadaşım gibi bende ihraç edildim. 5 yıl, 10 ay, 19 gündür örgütlü hak arama mücadelemizi dünya emek tarihinde eşi ve benzeri olmayan bir dayanışma örneği ile Konfederasyonumuz KESK ve Eğitim Sen çatısı altında sürdürüyoruz. Sendikalarımızı kolluk güçle ablukaya almaya çalışan, siyasal iktidar bilmelidir ki; bizler emek, barış ve demokrasi mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. Politik ve örgütlü insanlarız. Etik ve politik olarak yürüttüğümüz hak arama mücadelesinin önüne kurulan barikatları aşma birikimine ve cesaretine sahip olduğumuz bilinmeli ve unutulmamalıdır. Kin, nefret ve öfke duyarak değil, hak, hukuk ve adaleti esas alan duruşumuzla sendikal faaliyetlerimizi sürdürüyoruz ve sürdüreceğiz.
Ayrımsız bütün eğitim emekçilerin sesi, gücü ve temsilcisi olan Eğitim Sen; güneşiyle ülkeyi aydınlatmaya devam ediyor. Eğitim Sen 15 Ekim 2022 tarihinde “ÖMK İptal Edilsin, Kariyer Hiyerarşisine Hayır, Eşit İşe Eşit Ücret” şiarı ile Ankara’da gerçekleştireceği mitingle bir milyonu aşkın öğretmenin sesi ve sözü olmayı kararlılıkla bir kez daha sürdürecektir.
Genelde muhalif tüm emekçilerin, özelden Eğitim Sen üyelerinin ihraç ve sürgün edilerek etkisizleştirmeye ve korkutmaya çalışmak ancak ve ancak korkanların başvurduğu bir yöntemdir. Bu yöntemleriniz karşısında onurla direneceğimizin bilinmesini isteriz. Emekçilerin haklı taleplerinin karşılanmadığı, taleplerinden ısrar eden emekçilerin ise cezalandırıldığı süreçleri yaşıyoruz. Hukuk tanımayan, Anayasa kararlarını yok sayan, ihtiyaçlarınıza binaen yeni yargı organları oluşturduğunuzu, militan kadrolarınızı yargı organlarına atadığınız, fiili durumların yaşandığı 21 yıllık bir süreç… Yasalar ve kanunlar önünde herkesin eşit olmadığını; hapishanelerin kapıları aralandığından, KPSS, YKS, LGS sınavlarından, kamuya personel alımında liyakattin değil, mülakatın esas alınmasından, arşiv kayıt araştırması ve yapılan güvenlik soruşturmalarından, AKP ve MHP’li bürokratların birden çok yerden aldıkları maaşlardan görüyor ve biliyoruz.
12 Eylül’de kalma Anayasa’yı savunmak bizler için aynı zamanda zülümdür. Ancak iktidar sahiplerinin 21 yıllık iktidarları boyunca, uygulamalarıyla gösterdikleri pratik 12 Eylül darbe sürecine bile rahmet okutmuştur.
21 yıllık tahribat, yağma, talan ve yıkımdan sonra, güzel günleri görüp yaşamak örgütlü olmak ve yan yana gelmekle mümkündür.
Özlem duyduğunuz, özlem duyduğumuz güzel günleri de yaşamak dileğiyle.
Sevgi ile kalın.
Ahmet Karagöz
Ankara 18.09.2022