Halam, 1935 yalında varlıklı bir ailenin kızı olarak dünyaya gelir. Henüz iki yaşındayken annesini kaybeder. Yani yetim olarak büyür. 15 yaşındayken de büyük abisi Mehmet Karagöz askerlik görevini yaptığı sırada; Tarsus’ta yaşamını yetirir. Annesini hatırlayamayan Halam, abisi Mehmet Karagöz’ün ölümünden sonra, “hep bir yanının eksik, yüreğimde kabuk bağlamayan bir yara var” diyordu.

Halam, yaşadığı dönem itibariyle coğrafyamızda, köylerimizde, aşiretimizde feodal ve erkek egemen bir yapı varmış. Bugün hala köylerimizde yaşı 60 ve üzeri olan bir birçok insan gibi Halam da; feodal kültürün bütün özelliklerini içselleştirmiş ve benimsemişti.Feodal kültürü yaşadığı son güne kadar, bizzat ti yaşıyor ve yaşatıyordu.

Halam, 18 yaşında iken, varlıklı bir aile olan Halasına gelin gider. Abdullah amca ile olan evliliklerinde doğan ilk ve tek erkek çocukları üç yaşına geldiğinde yaşamını yetirir. Hep bir yanı, eksik kalan ve yüreğinde kabuk bağlanmayan yara, iyice depreşir ve artık yürek yakan ağıtlarıyla aile ve aşiret içerisindeki yerini alır.

Uzun yıllar çocukları olmayan Elif Halamın Fadime, Ahmet, Zübeyde ve Hüseyin adında 4 çocuğu sonradan doğar.

1980’li yıllara kadar bütün köylerimiz gibi, bizim köyde oldukça kalabalıktı. Köyde taş ve kerpiçten örülü evi, biraz toprağı (tarlası) 100,150 küçükbaş hayvanı olan aileler, dönem itibariyle varlıklı aileler olarak tanımlanır ve bilinirdi. Çünkü köyde oturup, evi ve toprağı olmayan köylülerimiz, akrabalarımız ve komşularımız da vardı. Köylülerimiz arasında her ne kadar bir dayanışma olsa da, ne yazık ki; zengin, fakir ayırımı yapılıyordu. İşte bu anlamıyla Halamların taşlarla örülü ve beton ile sıvanmış bir evi, mevsiminde yağmur yağmadıkça ürün vermeyen kıraç birkaç tarlası, 100, 150 kadar koyun ve keçileri vardı. Eşi Abdullah (Apo) amca ise hayvan ticaretiyle uğraşırdı. Bu nedenle Halamlar köyümüzün en varlıklı ailelerinden biri olarak bilinirdi.

Köyümüze dışarıdan gelen yabancı misafirler genel olarak varlıklı ailelerden kalır ve konaklardı. Bu nedenle Halamların her daima misafirleri olurdu. Evdeki mevcut olanaklarla misafirler güzel şekilde ağırlanırdı. 17 Ekim 2019 tarihinde yaşamını yitiren ve 19 Ekim 2019 tarihinde toprağa vereceğimiz gün, Halamlara misafir olmuş yüzlerce insan, helallik vermek, helallik almak ve taziyeleriin iletmek üzere cenaze merasiminde hazır bulundular.

Halamın cenazesi, 19 Ekim 2019 tarihinde Elbistan Cem Evinden alınarak yaşadığı ve toprağa verileceği Yapılıpınar köyünde ki evlerinin önüne getirildi. Alevi Dedesi tarafından kılınan cenaze namazı sonrası Alevi inancına, Alevi ritüellerine uygun bir şekilde, ağıtlar eşliğinde vasiyet ettiği abisi Mustafa’nın (Komu) yanında toprağa verildi.

Toprağa verilen Elif Halamın hikâyesi elbette bu kadar kısa değildir. Bu nedenle Halamla ilgili duygularımı ve bildiklerimi yazmak ve paylaşmak istiyorum. Halanın Kürtçe karşılığı Papey dir. Halama; kendisinden yaşça küçük, köyde yaşayan herkes; “Papey” derdi. Neden mi? Çünkü Halam merhametli, şefkatli, var olan her şeyini komşuları ve yoksul ailelerle paylaşmasını bilen bir insandı. Bu nedenle köyümüzün Papey’i idi.

Abdullah (Apo) amca yaptığı iş nedeniyle genelde il dışında olurdu. Dolayısıyla tarla işleri, ev işleri, evdeki hayvanların bakımını genel olarak Halam üstlenirdi. Yaşadığı son güne kadar da bu anlamıyla bütün sorumluluklarını planlı, programlı bir şekilde aksatmadan eksiksiz yerine getirmiştir.

Elif halamlar; aynı anne ve babadan 2 kız, 7 erkek kardeş olarak dünyaya gelir. 2 yaşındayken annesini, 15 yaşındayken; Mehmet abisini, 24 yaşındayken; babasını, 30 yaşındayken; Hörü ablasını, 49 yaşındayken; Hüseyin (Hutto) abisini, 52 yaşındayken; Mustafa (Kumo) abisini, 60 yaşındayken; Kelo abisini, 67 yaşındayken İbrahim (Kotto) abisini, 70 yaşındayken; İsmail (Çorlu) abisini kaybetti.

Halam, yaşamını yetiren ablası ve abilerinin ardından yaktığı ağıtların içeriğinden ne kadar acı yaşadığını tahmin etmek çok da zor değildi.

Halam, “Çok acı yaşadım. Bir kız, 6 erkek kardeşimin toprağa verilişine tanıklık ettim. Geriye tek abim Süleyman (Şova) kaldı. İnşallah Süleyman’dan ( Şavo) önce ölür onun acısını yaşamam” derdi. Öyle de oldu. Halamın, 87 yaşındaki Süleyman (Şavo) abisi, kardeşi Elifi toprağa verirken, kardeş acısının ne olduğunu Şavo’nun davranışlarında görüyor ve okuyordum. Yürekleri burkan bu davranışların etkisinde kaldığımı da özetle ifade etmem gerekir.

1990-2002 yılları arasında çocuklarının eğitimi için Elbistan ilçe merkezine taşınmışlardı. Abdullah amca yaşı itibariyle hayvan ticareti yapamaz duruma gelince, Elbistan’da yaşadıkları süre zarfında Halamlar, yokluk ve yoksulluk yaşadıklarını da biliyorum. Halamlar yaşadıkları bütün yoksulluğa rağmen alan değil, hep kendi olanaklarını paylaşmayı tercih ederlerdi. Çocukları okullarını bitirir bitirmez tekrardan köye dönen emektar , emekçi Halam yoksulluğa karşı yürüttüğü mücadelenin galip geleni olmuştu.

Halamların ekonomik durumları birazcık düzelmişti. Mütevazi bir Traktör alarak, oğlu Hüseyin ile birlikte köydeki kendi tarlalarında ürettikleri ürünleri satarak mütevazi mutlu bir yaşam sürdürüyorlardı. Ancak bu mutluluk çok kısa sürdü

Devrilen traktörleri altından yaşama elveda dedi. Halam 84 yaşındaki insandı. Belki çok ömrüde kalmamıştı. Kısacası böyle bir ölümü hiç hak etmiyordu. Hak ettiği tek şey binlerce insanın göz yaşları ve kadınların ağıtları eşliğinde vasiyetine uygun toprağa verilmesiydi.

Acımızı paylaşan tüm dostlarımıza teşekkür ediyorum.

Ahmet KARAGÖZ