İsveç’in NATO üyeliğindeki Kürt pazarlığı bunu bir kez daha göstermiş oldu. İçeride her türlü hukuksuzluğu, baskı ve şiddeti uygulayarak Kürtlere nefes aldırmayan iktidar, sınır ötesindeki Kürtlerin kurulu düzenlerine de tahammül göstermiyor.
Önce iç politikadaki birkaç gelişmeye dikkat çekelim…
Önceki gün medyada “Kılıçdaroğlu ifadeye çağrılabilir” haberleri vardı. Kılıçdaroğlu dahil 400 fezleke savcılıkta…
Cumhurbaşkanı seçiminde 25 milyon oy almış olan ana muhalefet lideri için fezlekeler savcılığa ulaşmış… Yandaş medya zil takmış oynuyor.
Daha önceki Cumhurbaşkanı adaylarından eski HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın iktidarın yönlendirmesiyle yıllardır hapiste olduğu gerçeği orta yerdeyken, kimse Kılıçdaroğlu için rahat olmasın!
Zira ciddi bir karşı koyuş, kitlesel bir duruş sergilenmediği basın açıklamalarından, Meclis konuşmalarından ibaret olan muhalefet tarzı aşılmadığı ve pervasızlığı durduracak bir mücadele sergilenmediği taktirde bu iktidar her şeyi yapabilir. Zira derin ekonomik kriz içindeki ülkeyi yönetmek için baş vuracakları tek yöntem baskı, şiddet ve hukuksuzluk.
“Hak, hukuk, adalet” diyenlere, “ekmek ve özgürlük” isteyenlere, “Yokluk ve yoksulluk içindeyiz, açız, işsiziz…” diyenlere yönelik katmerli bir saldırı ve hukuksuzluk süreci işletiliyor...
Baskı ve şiddeti bir yönetme biçimi olarak benimsemiş tüm iktidarlar gibi AKP’nin de baskıyı, şiddeti ve hukuksuzluğu daha da arttıracağını gösteren çok sayıda veri var.
Can Atalay…
14 Mayıs seçimlerinin üzerinden iki aya yakın zaman geçtiği halde Hatay Milletvekili Can Atalay hâlâ TBMM’de değil. Gezi davası zaten iktidarın yönlendirmesiyle yeniden açıldı ve çevreyi, yaşamı savunan, hak ve adalet diyen aydınlar tutuklandı. Can Atalay da hukuksuzca tutuklananlardan. Ancak bu defa TİP Milletvekili olarak hapiste tutuluyor. İktidarın muhaliflere karşı dinmeyen bir intikam hırsı var ve bu devam ediyor.
Merdan Yanardağ hâlâ Silivri Cezaevi'nde…
Basın, düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında olan söyledikleri “suç” sayılarak tutuklanmasının üzerinden iki haftaya yakın zaman geçti. Yanardağ’ın avukatlarının tutukluluğa itirazları reddedildi
Gazetecilik suç sayılmaya devam ediyor...
AKP iktidarında gerçeğin peşinde koşmakta ısrar eden gazeteciler hep hedef oldu. Hapiste onlarca gazeteci var. Mahkeme koridorları yargılanan gazetecilerle dolu. Yüzlerce gazeteci yargılanırken, basın özgürlüğüne yönelik saldırılar tüm hızıyla devam ediyor.
Bir yandan iktidarın baskıları, güdümlü yargı diğer tarafta RTÜK…
İktidarın güdümünde hareket etmekle eleştirilen RTÜK’ün gözü muhalif kanalların üzerinde. Yandaş kanallar tüm hukuksuzluğu sergilerken, etik değerleri ve basın ilkelerini hiçe sayarak yayın yaparken izlemekle yetinen RTÜK, eleştiren, gerçeği gösteren muhalif kanallara ceza üzerine ceza yağdırıyor. Genel yayın yönetmeni tutuklu olan TELE 1’e bir kez daha karartma cezası verildi. Program yasağı ve para cezalarıyla TELE 1’i susturmak istiyorlar.
Ne yazık ki muhalefet cephesinde ciddi bir karşı koyuş yok…
Muhalefet cephesinde bazı tepkiler olsa da bu sınırlı kalıyor. Henüz iktidarın saldırılarını geriletecek bir tutum sergilenebilmiş değil.
Kürt gazetecilerinin tutukluluğu sessiz sedasız sürüyor…
“Bölücülük ve terörizm” söylemi “muhalefeti” esir almaya, etkisiz kılmaya yetiyor. Dahası bir bölümü iktidarın yanında saf tutuyor. Böyle olunca her türlü baskıya, saldırıya ve hukuksuzluğa, tutuklanmaya ve ağır hapis cezalarına maruz kalan Kürt gazeteciler gündem bile olmuyor. Muhalif olma iddiasındaki bir bölüm medya ise şovenizmin batağında yüzmeye devam ederken, yandaş medya da geri durmayarak Kürt gazetecileri yok saymakta kararlı davranıyor!
3 Mayıs’ta Diyarbakır’dan Ankara’ya kelepçeli olarak getirilen, “işkence ve kötü muamele” yapılarak gözaltına alındığı basında yer alan Mezopotamya Ajansı editörlerinden Sedat Yılmaz hâlâ tutuklu.
Yine, “gizli tanık” ifadesiyle 29 Ekim 2022’de gözaltına alınan onlarca Kürt gazetecinin iki gün önce Ankara 4’ncü Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmasında gazetecilerin tüm talepleri reddedildi. Duruşmada, tutuklanmalara neden gösterilen “gizli tanık” ise “devlet adına faaliyet” yürüttüğünü açıklayarak bu tür “operasyonların” hangi amaçla yapıldığını bir kez daha gözler önüne sermiş oldu. “Gizli tanık”, ifadelerinin (suçlama) duyuma dayalı olduğunu söylemesine rağmen Kürt gazeteciler “örgüt üyesi” olmaktan yargılanmaya devam ediyor.
Yine, 8 Haziran 2022’de 20’si Kürt gazeteci 22 kişi gözaltına alındı. 14’ü hâlâ tutuklu olan gazetecilerin ilk duruşması 11 Temmuz’da Diyarbakır 4’ncü Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek…
Türlü hukuksuzlukla bir kez daha iktidarı ele geçiren Erdoğan yönetimi içeride baskı, şiddet ve hukuksuzluğu artırırken dışarıda bir yandan para bulma çabasında diğer yanda ise yine içeriye propaganda olacak, “vatan millet” söylemiyle işler çevirmenin çabasında.
“Dış politika milli meselemiz” diyen dünün 6’lı masa bileşenleri ise Erdoğan’ın destekçisi konumuna düşmekten kurtulamıyor.
İsveç’in NATO üyeliğindeki Kürt pazarlığı bunu bir kez daha göstermiş oldu. İçeride her türlü hukuksuzluğu, baskı ve şiddeti uygulayarak Kürtlere nefes aldırmayan iktidar, sınır ötesindeki Kürtlerin kurulu düzenlerine de tahammül göstermiyor. İsveç’in NATO üyeliğindeki pazarlık da Kürtler üzerinden.
Ancak görünen o ki oldukça zor durumda olan ve “dış güçlere mahkum” Erdoğan bir kez daha boyun eğecek ve Finlandiya gibi İsveç de NATO üyeliğine dahil edilecek.