Ne yazık ki Erdoğan iktidarını ilk turda sonlandırmak mümkün olmadı. Ancak gerilemiş bir Erdoğan var ve 2. turda bu başarılabilir.
Zira onca hileye ve devletin tüm olanakları partisi için seferber edilmesine rağmen Erdoğan ilk turda kazanamadı. Yine AKP’nin yedi puan gerilediği de kaydedilmeli. Cumhurbaşkanlığı olanakları, bakanlıkların seferberliği ve bir bütün olarak parti devleti olarak sürdürülen seçim çalışmasına rağmen Erdoğan zayıfladı. AKP, bütün seçim bölgelerinde oy kaybetti. Cumhur İttifakı bileşeni MHP’nin oylarındaki tablo ise bize ciddi şaibelere, hilelere işaret ediyor. Elbette seçim sürecinde içine girilen milliyetçilik yarışının MHP’ye oy kazandırdığı da gözlemleniyor. Sinan Oğan’a verilen oyları da bu kapsamda değerlendirmek gerek. Millet İttifakının ise bileşen partilere bolca vekil kazandırmasına rağmen, aynı oranda Kılıçdaroğlu’na oy olarak dönmediği de görülüyor.
Elbette büyük bir motivasyon oluşmuştu, muhalefetin parlamentoda çoğunluğu sağlayacağı ve Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı seçimini kazanacağına ilişkin değerlendirmeler yapılıyordu; anket sonuçları da Kılıçdaroğlu’nun önde olduğunu gösteriyordu. Ancak olmadı. Çokça nedeni olsa da sonuç itibarıyla hem cumhurbaşkanlığı seçiminde hem de parlamento seçiminde beklenen sonuç elde edilemedi.
Cumhur İttifakı bir kez daha Meclis çoğunluğunu elde etmiş oldu. Doğrusu, Cumhur İttifakının TBMM’de çoğunluğu elde etmesinin Erdoğan açısından bir önemi yok. Zira işlevsiz bir Meclis süreci yaşandığını biliyoruz. ‘Türk tipi başkanlık sistemi’yle Saray’dan yönetilen bir Türkiye tablosuna tanıklık ettik. Tek adam ve çevresindeki ekiple işlerin kotarıldığı bir süreç yaşandı.
Ancak muhalefet TBMM çoğunluğunu elde etmiş olsaydı bu durum, ilk turda bitmeyen cumhurbaşkanlığı seçimine avantajla girmeye neden olmakla birlikte sonraki süreçte yürütülecek çalışmalar açısından da önem arz edecekti. Olmadı. Artık buralara takılmaya gerek yok. Artık cumhurbaşkanlığı seçiminin 2. turuna odaklanmak gerek.
Bu bir mücadele süreci. Emek, barış ve demokrasi güçleri açısından daha zor bir sürece girildiğinin de altını çizmek gerek. Ancak koşulların bu güçlerin lehine olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunca yıpranmış bir iktidar ve onun uçurumun kenarına sürüklediği bir Türkiye tablosu var ve Millet İttifakının durumu seçimde görülmüş oldu. Dolayısıyla önümüzdeki dönem işçi ve emekçiler, Kürt halkı ve ezilenler açısından ortak hareketi ve yeni bir güçlü alternatifi zorunlu kılacak. 2. tur seçimin sonucu ne olursa olsun değişmeyen tek şey işçi ve emekçiler için, Kürt halkı için, her iki burjuva ittifaka rağmen farklı bir seçeneğin büyütülmesi ihtiyacıdır…
Elbette süreç oldukça kapsamlı veriler sunuyor. Seçimlere dair kapsamlı değerlendirmeler yapmak gerek. Ancak şimdilik esas olan 2. tura odaklanmak olmalı. Kabaca söyleyecek olursa geçersiz oylar, kullanılmayan oylar, Sinan Oğan’a verilen oylar düşünüldüğünde 8-10 milyon dolayındaki oy seçimin kaderini belirleyecek. Bu oylarla 2. turda durumu tersine çevirmenin mümkün olduğu açık.
Ancak burada önemli olan uygulanacak politika ve söylemdir. Kılıçdaroğlu nasıl bir yol izleyecek? Kürtlerden oldukça yüksek oy alan Kılıçdaroğlu’nun bir bölümü milliyetçiliği ırkçılık seviyesine vardıran müttefiklerinin etkisi altına mı girecek yoksa Kürtlerden aldığı desteği yok saymayarak demokratik Türkiye konusunda kapsayıcı bir dil ve çalışma mı yürütecek…
Moral bozukluğu yaratılmışken kapsayıcı bir dil daha da önem kazanmış bulunuyor. AKP’nin icraatları ve seçim çalışmasında kullandığı pervasızlık, yalana ve demagojiye dayalı yaptıkları doğru ve net olarak izah edilerek, demokratik bir geleceğe kilitlenmek gerek.
Kılıçdaroğlu ile Oğan’ın görüşmesinde çıkacak olası ittifaktan hareketle Suriyelilerin, göçmenlerin hedefe konulması, Kürt sorununda barış ve demokratik çözüm eksenli söylem yerine “bölücülük ve terörizm” kapsamlı bir söylem mi tercih edilecek? Umarız böyle olmaz… Zira bu yönelim yeni riskler yaratacaktır. Akşener’in dilinin yarattığı rahatsızlığa rahmet okutacak bir süreç çok tehlikeli olur. Seçim süreciyle de sınır kalmayan sonuçlar yaratması da kaçınılmazdır. Sina Oğan, Ümit Özdağ dili ve yaklaşımıyla ortaya konulacak bir seçim çalışmasının Kürt halkı nezdinde ne tür tepkilere neden olacağını da az çok tahmin ederek dikkatli ve özenli olmak gerek.
2. tura bir haftalık bir süre var ve bu sürenin her dakikasını titizlikle değerlendiren bir muhalefet olursa durum pekala tersine dönebilir. Sonuçların şaibeli olduğu bir yana CHP’nin sandık sayım gecesi sergilediği tutumun yarattığı güvensizlikler de atlanmamalı. İlk günün umutsuz bir atmosfer yaratmasında CHP’nin o geceki tavrının da önemli bir rolü oldu. Ancak şimdi ayrıntıya gerek yok. Umutsuzluğa yer yok…