MESELENİN BÜTÜNÜ


Her yıl Nisan ayının bu günlerinde bir “
Köy enstitüsü “ hasreti gelir muhataplarının akıl sınırlarına çarpar! Bir Amerika projesi olan ve istenileni çığırından çıkaran bu Enstitüler, görülen lüzum ve tehlike üzerine kapatılmıştır!
‘Muhatapları’ diyorum, çünkü bu satırların yazarı olan şahsım da bir eğitimcidir ve bu “ Köy enstitüleri “ mantığının derininde yatanı az buçuk tahmin ettiğimden dolayı bir çok meslektaşımla bu konuda ters düşüyorum!


Onlara göre kapatılmasaydı Türkiye, şimdi uçardı ve dünya liginde lider olurdu”gibi bir mantık dışılıkla güzelemeler yapılıyor ve bu güzellemeleri yapanların hepsi biçim üzerinde kafa yoruyor, hiç birinin öze dokunduğu yok! Anlıyorum, öze dokunmak cesaret istiyor ve bu toplum cesaretinden uzaklaştıkça çok şey kaybetti ve birey anlamında da bu böyledir!
Korkan, ürken bireyin hiç bir tahlili doğruları yansıtmaz ve o ezberletileni doğru bulmasa bile orayı kendi adına güvenli bir liman sanar ve korkarak, ürkerek tamamladığı yaşamın da son nefesini de korkarak verir!


Cumhuriyet diye bir rejim kurulduğunda, temellerinin hangi sütun üzerinde atıldığını görmez ve söylemezsen, gider Köy Enstitülerinden medet beklersin ve sanki Türkiye’nin geri kalmışlığının tek nedeni budur gibi bir algıya sığınır, başkalarına da dayatırsın!
Türkiye’nin geri kalmışlığının tek nedeni tekçi anlayıştır ve kendisinin dışında hiç kimseyi kabul etmeyişidir!
Bu gerçeğe gözünüzü kapattığınız sürece kürsü güzellemeleriyle geçmişten devşirip ortaya koyduğunuz hiç bir tez ve seçenek öz itibarı ile karşılık bulmaz!
Zaten sizin anlattığınız şekildir ve içinde neyin olduğunu bilmiyorsunuz!
Patron ne demişse, siz de onu görev bilip, daha fazla yaranmak adına çirkinleşmeye devam ediyorsunuz!
Çünkü patron size biçimin içindeki özü bildiği gibi dayatmış ve siz biçimi kırıp içindeki özle yüzleşmek istemediğiniz için, oradan korkularınızı terbiye ediyorsunuz!
Bunu yaparken siz “vatansever oluyorsunuz,
diğerleri hain!
Doğrudan hain çıkarmak bir tek bu ülkeye mahsus ve kimileri bunun bedelini canıyla ödedi!
Sığ solculukla, ulusalcılığın aynı noktaya geldiği bir Türkiye manzarası şirazesinden çıkmış yol alıyor!
Nereye, nasıl, kime çarpacağı belli olmayan bir yol hikayesi!
Bu güzellemelerle size çarpmayacağını düşünüyorsanız, çok ama çok yanılıyorsunuz ve unutmayın ki keklikler en iyi su başında avlanır ve ölümleri topludur!
Korkaklar biri birine sokularak hareket eder ve kamyon çarptığında en büyük hasar orada doğar!
Tehlikeyi görenler yolun kenarındadır ve kazaya kurban gitseler bile vicdanları rahattır!
En azından olacakları biliyorlardı!
Şimdi takvime bakın daha çok güzelleme yapacağınız tarihler var!
Yaprağı koparmadan bakın, yoksa hafızanızı çöpe atmış olursunuz!
Sonra ezberletilen şarkılarla koronuza devam edin!
Edin, başka şansınız yok!