'FETÖ' cadı avı ve ispiyonculuğunun böyle patlayacağı belliydi. Dilekçeler hangi nedenle işleme konmadı? Niye korundu? Bu kadar rahat bir şekilde her ihbara niye itibar edildi? Ya ihbar edilip atılanlar intihar ediyor ya da ihbar eden iyice çığırından çıkıp gidip akademisyen öldürüyor.
'FETÖ' cadı avı ve ispiyonculuğunun böyle patlayacağı belliydi. Dilekçeler hangi nedenle işleme konmadı? Niye korundu? Bu kadar rahat bir şekilde her ihbara niye itibar edildi?Ya ihbar edilip atılanlar intihar ediyor ya da ihbar eden iyice çığırından çıkıp gidip akademisyen öldürüyor..!
Geriye kalanlar ne mi oluyor? KHK'lılara hayat cehennem oluyor. Olayları izleyenler de medyadan onlara ne izletilmişse ona göre vicdanla bağdaşmayan yorumlarını yapmaya devam ediyor. Dün cereyan eden ve tüm Türkiye'yi sarsan olay "Perşembenin gelişi Çarşambadan belliydi" atasözüne uygun. Halen akıllarını kullanmayan ve ülkenin ne hale geldiğini görmeyene yazıklar olsun. Bir yerde patlamanın olacağı belliydi ve oldu.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'nde Volkan Bayar isimli araştırma görevlisinin silahlı saldırısı sonucu 4 öğretim görevlisi hayatını kaybetti. Osmangazi Üniversitesi'nde 4 kişiyi öldüren saldırgan, Eğitim Fakültesi'ndeki 45 hocadan 25'ini "Bunlar FETÖ'cü" diyerek şikayet etmiş. Şikayet ettiği kişiler "FETÖ"'den yatıp çıkmış. Katliamı yapan kişi hakkında şikayette bulunmuşlar, ne YÖK, ne rektörlük işlem bile yapmamış. Sonunda bir katliam gerçekleştirildi.
"FETÖ" cadı avı ve ispiyonculuğunun böyle patlayacağı belliydi. Dilekçeler hangi nedenle işleme konmadı? Niye korundu? Bu kadar rahat bir şekilde her ihbara niye itibar edildi? Bu soruların cevabı belli. Ülkemizde 2. yılına yaklaşan OHAL çılgınlığının malum sonucu bunlar.
Sadece ihbar edilip ihraç edilenler değil, KHK ihraçlarının hiçbirisinde savunma alınmadı. İspiyon yapan herkes adeta ödüllendirildi. KHK'lıların mahkemelerde savunmaları her türlü zorluk içinde yapıldı, medyatik linçler buna eşlik etti. KHK'lıları savunan avukatlara bile her türlü hukuksuzluk yapıldı, yapılıyor. Onlar bile "FETÖ"cü ilan edilirim" diye davaları üstlenmekten çekindi. Hukukun ayaklar altında olduğu ortamda dramların, cinayetlerin ortaya çıkacağı belliydi, çıktı.
ABD'deki McCarthy döneminin aynısı yaşanıyor. Bir cadı avı ve ortama uygun avcılar kaplamış ortalığı. Benzeri traji komik vakalar çoktu. Kimisi eşinden hileyle boşanmak için "FETÖ" iftirasına uğradığını ileri sürer ve anlaşmalı evlilik yapar, karısını kandırır, kimisi kocasından boşanmak ve intikam almak için onun "FETÖ'cü" diye ihbar eder. Daha ilginçleri de var. Kimisi evlilik teklifini reddedeni ihbar eder, kimisi de canını sıkan herkesi (139 kişi) aynı ithamla ihbar etti. Sadece Ankara'da 40 bin kişi FETÖ'cü diye ihbar edilmiş. İnsanlar öfke duyduğu yakınlarını bile ihbar etmiş. Saymakla bitmez, bir ülkede ispiyonculuk baş tacı edilmişse düşük ahlak sahiplerine gün doğmuştur. Vicdan derdi olmayanlar bundan sonra mağdurların başına gelen diğer iftiraları ise hiç önemsemez.
Hukuksuz ortam her türlü iftirayı, hedef tahtasını mübah kıldı. Günümüzde Kürt sorunundan bahsettiniz mi "PKK'cı" ilan edilirsiniz, yöneticileri eleştirseniz "vatan haini" olursunuz, işinizden zalimce bir kararla ihraç edilmişseniz boynunuza bir de "terörist" yaftası asarlar. Eskişehir'deki olayda maktullerin mesai arkadaşı ise katili "gerçek FETÖ'cü" ilan etmiş. Velhasıl elde bir damga hoşlanmadığınız her kimse ona vurma dönemindeyiz. Bunlar ancak ve ancak hüzün veren demokrasiden uzaklaşmış bir toplumun halidir.
İntiharlar, artan KHK'lı kalp krizlerinden sonra bir de ihbar edenlerin işlediği silahlı eylemler dönemine giriyoruz. Medyada zaten her önüne geleni günah keçisi ilan eden maaşlı, lümpen, troller yetmezmiş gibi bir de OHAL'in yeni müessif sonuçlarıyla karşılaşıyoruz. Önümüzdeki günlerde OHAL'in uzatılacağı konuşuluyor, söylemeye gerek var mı? Bu uzatma isteği menfur olayların artışından başka hiçbir şey değildir, bilinsin.