DÜŞÜNÜN! Yüksek dağ silsilesinin takip ettiği, sıra dağların, mağara ve meşe ormanları ile çevrili olan bir coğrafya düşünün. Bu coğrafyanın içinde; dağ keçilerin, kekliklerin, kızıl şahinlerin, boz ayı, tilkilerin, kardelenlerin, ters lalelerin içinde barındırdığı.

 

 

 

DÜŞÜNÜN!

Yüksek dağ silsilesinin takip ettiği, sıra dağların, mağara ve meşe ormanları ile çevrili olan bir coğrafya düşünün. Bu coğrafyanın içinde; dağ keçilerin, kekliklerin, kızıl şahinlerin, boz ayı, tilkilerin, kardelenlerin, ters lalelerin içinde barındırdığı. Bu coğrafya ki; doruklarda saklı krater gölleri, çiçekten çiçeğe kelebekleri… kırk derece sıcaklığın olduğu ama buz gibi soğuk suları olan…
Düşününki; Kent merkezine kadar korkmadan inen, sanki senin komşunmuş gibi rahat davranan yaban domuzları… anlatmakla ve yazmakla bitmeyen bir coğrafya, henüz keşif edilmemiş zenginlikleriyle doludur.
İşte;


Burası Dersimdir.
Binlerce yılın ötesinden, hangi fırtınalardan geçip yere göğe şahitlik yapan, bugüne varan doğasıyla, cümle canlıya, eko sistemin armağan ettikleriyle var ola gelmiştir. İşte burası yerkürenin üzerinde küçük bir coğrafyadan oluşmaktadır. Bunun adı da, namı ve şanı da yasak olan Dersimdir.

 

Yine böyle bir doğayla ile haşır neşir olan insanın ise kendisine has özgünlüğün ve inançları var. Taşına, ağacına, suyuna bir canı vardır diyip taşı toprağı öpen, öpmeden geçmeyip ateşe su dökmeyi günah sayan bir toplumdan oluşur Dersim.

Birileri bu coğrafyaya, bu toprağın üzerindeki inanca ve insan topluluğuna hep kıymak istedi. Yok etmek için elinden geleni yaptı.
Osmanlıdan günümüze uzayan en kanlı durağı; kuşkusuz ki 1938’de yaşanan kırımdır. Zulmün, imha ve inkarın, yok etmenin planlı ve projeli uygulanan bir siyasettir yapılan.

İşte burası da Dersimdir.
Bundandır ki dersim ismi; efsaneleri, masalları ağıtları ile dolu doludur.
Direniş odağı Dersim yaralıdır!
1938 sonrası yok etme politikaları hep değişik versiyonlarla sürdürmeye devam ediliyor. Munzur’un akışı durdurulmak istendi, Munzuru boğmak istenirken aslında insanlığı boğazlamaktı onların hedefleri.
Çünkü Munzur Dersim’liler için yaralı yüreklerin merhemidir, dayanağıdır, inancıdır, kültürüdür, var oluşudur.
Dersim insanını yola getiremeyenler Dersimin doğasına saldırarak hedefine ulaşmak istemektedirler. Bugün bunu bir kez daha çok net bir şekilde görebiliyoruz. Dersim dağlarının tamamın Munzur gözelerini içine alarak maden sağası ilan edilmesi yukarıda kısaca saydığım nedenlerden sadece bir kısmıydı.
Köylerin boşaltılmak istenmesi, kar amaçlı şirketlere açılan bu rant ve doğa katlimalrından başka bir tarifi olamaz.
Şirketlerin dağlarımızı delik deşik etmesi, ormanlarımızı tıraş ederek ya da yakarak; hiçbir canlının yaşam hakkı tanımayan faşist zihniyetler katliam işlemektedir. Bu gün Kaz dağlarında yaşanan vahşetin yüz katın fazlasını bize yapmak istiyorlar…
Bin yıllık tarihi mirasa sahip bir çok bölgedeki maden aramalarına yaşamı gasp eden bu anlaşın karşısında daha dirençli durmak tüm insanlık için şarttır.
Munzurlardan, Kaz dağlarına, Hasan keyften, Selda gölüne Cerattepeden.. Çamburnu Doğlarımızdan uzak durun. Çekin kirli ellerinizi coğrafyamızdan.

Biz insanız, elbette safımız, paradan, altından yana değil. Safımız Ağacımız, Ormanlarımız, dağlarımız, topraklarımızdan yanadır. Dokunma kuşkusuz ki yerimiz ağaçların yanıdır…