REGL TABU MUDUR?
Geçtiğimiz günlerde Ceyda Düvenci'nin kızı Melisa’nın ilk regl olmasını sosyal medya üzerinde paylaşması sonucu, ‘kızılca kıyamet’ koptu.
Normal koşullarda ve kültürel seviyesii leri olan ülkelerde halkın gündeminde bu tür söylemler ve ritüeller yoktur.
Kadın ve erkek iki cins olarak okullarda kendi bedenleri üzerinde ki eğitimi görür ve bilinçlenirler.
Türkiye gibi erkek egemenliğinin tüm nüfusa sirayet ettiği toplumlarda ‘regil’ kavramsallığı kendi başına bile büyük bir tabu ve konuşulması ayıplanan bir "sır"dır.
Çünkü aileler regl olma durumunu yalnızca kız çocuğu ile anne arasında saklı tutulmasını salık verirler. Düvenci, bu ‘sırrı’ aile dışına çıkararak toplumda tartışılmasını sağlamıştır.
Bu anlamda, sosyal medya uzerinde paylaşması yararlı olmuştur.
Fakat regl’i ritüelleştirmek, son derece yanlıştır.
Düvenci, kendisine gelen eleştirilere yanıtta, sünnet ile regl olmayı aynı kefeye koyarak kutlanması gereken bir ritüel olarak değerlendirmesi de yanlıştır.
Sünnet dini inanışlar gereği yapılan, erkeğin erk olmasını, toplumsal egemenliğini simgeleyen ve kutsayan bir ritüeldir. Sünnet, ayni zaman da “erkekliğe geçişin” bir simgesi olarak da görülüyor.
‘Erkeklik’ için sünnetin yapılması zorunlu değildir. Yani, sünnet olsanız da olmasanız da cinsiyet olarak zaten bir erkeksiniz ve sizin biyolojik yapınız değişmiyor.
Regl için aynı şeyi söylememiz mümkün değil.
Regl, ergenlik ile yetişkinlik dönemi arasında,
psikolojik ve sosyal değişimlerin yaşandığı biyolojik bir döngüdür.
Kadının doğasında olan, zorunlu bir döngünün ataerkil kültürün baskın olduğu toplumlarda nasıl aşağılandığını, konuşulmasının ayıplandığını, bu biyolojik gerçekleşmenin nasıl bir “sır” olarak saklanması gerektiğini hepimiz biliyoruz. Toplumsal algı ve bilinç maalesef böylesine geri bir noktadadır.
Kültürel olarak ileri toplumlar da, regl olma durumu ile hiç kimse ilgilenmez. Kültürel olarak bunu aşmış toplumlarda böyle bir durum toplumsal olarak garip bile karşılanır.
Bizim için sorunun aslında can damarı tamda burası olması gerekiyor.
Biz, kültürel olarak böyle bir toplum değiliz. Tam tersine, her geçen gün dinin araçsallaştırılmasıyla kadın üzerinde ki erkek egemen baskının son derece zirve yaptığı, tecavüzcülerin elini kolunu sallayarak gezdiği bir ülkede yaşadığımızı unutmadan, evet regl konusu, kutlanması gereken bir ritüel olarak değil, genç kızların kendi biyolojisini erkeklerinde kadının biyolojik yapısını öğrenmesi ve kadın biyolojisini tanıması açısından son derece yararlı bir gündem haline getirilebilir.
Dolaysıyla, toplumda tabu olarak görülen kadının kendi biyolojik yapısını gerçekleştirmesinin (regl olma gibi) ne anlama geldiğinin öğrenilmesi, kadın ve erkek cinsinin, cinsel eşitliğinin içselleştirilmesini sağlayacak bir tartışmaya çevirmek gerekiyor. Ne kadar çok tartışılır ve gündemleşirse, bu tür tabu olarak görülen mevzular kadınların özel sırrı olmaktan çıkarak, tabunun toplumsal etkisi ve kadın üzerinde ki baskısı da zayıflamış olacak. Kendi vücudunun biyolojik yapısını tanıyan kadın ve erkekler, karşı cinsinde biyolojik yapısını tanıdıkça, bilgi gelişecek. Bilginin gelişmesi yani toplumsal bilinçlenme her türlü ritüele ve de erkek egemen kültüre vurulacak bir darbedir. Erkek egemen kültür ve yaşam tarzı zayıfladıkça, kadınlar ve erkekler kendi doğasını bilinçli bir şekilde yaşayacak, karşı cinse saygı ve sevgi ilişkisi çok olacaktır. Bunun için tartışmaktan ve konuşmaktan korkmayalım.
* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Ötekilerin Gündemi’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Ötekilerin Gündemi