Kaybedeceğimiz hiç bir şeyimiz yok. Ama, kazanacağımız özgür bir dünya var Sınıflı toplumların tarihi,ezilen sınıflarla ezen sınıfların mücadele tarihi olagelmiştir.
Kaybedeceğimiz hiç bir şeyimiz yok. Ama, kazanacağımız özgür bir dünya var
Sınıflı toplumların tarihi,ezilen sınıflarla ezen sınıfların mücadele tarihi olagelmiştir. Günümüz ezen ve ezilenlerin kampında şiddetli çatışmaların daha bir ayrıştığı, karşı-devrim kampının devrim kampına azgınca saldırdığı bir dönemde devrimci, demokrat ve komünist kadınların, bu kamplarda yerlerini alıp misyonunu oynayabilmesi için, başta yanlış anlayışlara karşı güçlü bir şekilde mücadele etmeleri gerekiyor.
Sınıflı toplumların mücadele tarihinde ezilenlerin her başkaldırısında ezilen kadınlarda yığınsal olarak yer almışlar ve kadınlar bütün insanlıkla birlikte örgütlenerek kurtuluş kavgasına katılmışlardır. Bu bağlamda kadının ezilmişliğinin doğal değil tarihsel bir olgu olduğu genel doğrusundan hareketle, egemen sistem olan emperyalizm, kapitalizm ve faşizm gerek iş bakımı, gerek yasalar ve gerekse de gelenekleriyle erkeklerin toplumda egemenlik kurmalarının yolunu açmıştır.
Temeli sınıflı toplumun oluşturduğu erkek egemenliği, kadınlara karşı erkeklerin egemenliğini pekiştirmiş ve daha sonrasında bunu yasa katına çıkararak gelenekselleştirmiştir.
Kadınlar olarak sorumluluklarımızın arttığı bugün, esas hedefimiz bizi ezen ve ikili sömürü altında tutan erkek egemenliğinin temeli olan burjuva iktidara karşı savaşımı yükseltmek, kadını ikinci bir eziyetle köleliğe layık gören kapitalist toplumda egemen olan "kadın erkekten sonra gelir" ya da "kadın erkeğin malıdır" vb. açık yada gizli erkek şovenist anlayışına karşı mücadele etmek ve bunu aşmak daha bir önem taşımaktadır.
Devrimci örgütlenmelerdeki faaliyetlerde, genel doğru olarak ''kadınlar katılmadan devrim olmaz'' ya da ''kadınlar politikaya çekilmeden yığınlar politikaya çekilmez'' vb. şiarları hemen hemen herkes tarafından bilinir ve kabulde görür. Kadın sorununun ya da kadınların mücadelesinin özel önemi, devrimci erkeklerin bu mücadeleye katkısı genellikle teorik anlamda kabul edilir ama pratikte hiç de söylendiği gibi yaşanmaz.
Toplumda egemen olan erkek anlayışının, devrimci erkekler üzerinde yansıması, kadın sorununun pratik anlamda küçümsenmesi, kadınların kendi alanlarında yaptıkları toplantılara basit yaklaşarak, "bir araya geliyorsunuz da ne yapıyorsunuz ki, ev işlerini konuşuyorsunuz ya da dedikodu yapıyorsunuz" vb. yönlü küçümseyici anlayışlar ve kadın çalışmalarını örgüt çalışmasının önemli bir bileşeni olarak görmeyen yaklaşımdır.
Günümüzde genel anlamda mücadele alanlarında bilgi sahibi olan erkekler, kadın sorununda duyarsız davranışlarını denetleme gereği duymadan, çoğu zaman eşlerini bilerek ya da bilmeyerek mücadeleden alıkoymaktadırlar.
Teoride kadınlar, kavga alanlarında erkeklerin gelecek ülkülerinin savunucuları, yoldaşları olmuşlardı. Ama evde ev işleri ile uğraşıp, çocuğa bakan sıradan ev kadını olmaktan ileri gidememişlerdir. Dolayısıyla burjuvazinin erkeklere vermiş olduğu egemen hali, erkek yoldaşlarımız evde uygulamış oluyorlar. Nasıl ki, ezen bir ulusun emekçileri ezilen ulusun ayrılışından yana olmadıkları zaman özgür olamıyorlarsa, egemen erkek şovenizmine karşı da kadınların ikinci bir baskı altında yaşaması elbette kapitalist toplumda soyutlanmış değil.
Yüzyılların uygulaması olan, kölelerin kölesi tabirini yerle bir etmek için bizlere layık görülen ikili yaşam biçimine dur diyebilmek için, kadere boyun eğmemek için, daha aktif ve atılgan bir ruhla mücadele etmeliyiz. Kaybedeceğimiz hiç bir şeyimiz yok, ama kazanacağımız özgür bir dünya var.
Ve biz diyoruki; doğrulup ayağa kalkmadıkça, ikili baskıya karşı, sınıf baskısına karşı mücadele etmedikçe, hep mutfağın ve evin kölesi olmak zorunda kalacağız.
Kendi kurtuluşumuz kendi ellerimizdedir.
Erkek egemenliğinin körüklediği erkek şovenizmini, kapitalist düzeni yerle bir ederek yeneceğiz.
Clara Zetkin:”Eğer her ülkenin komünist partisi erkekleri devrime yönlendirmede olduğu gibi,aynı enerjiyle proletaryanın vereceği meydan savaşları için kadınları da kendine çekmez,devrimci eğitimden geçirmezse, bu,devrime ve devrim için kitlelerin harekete geçirilmesine muazzam zarar verecektir.Kadınlar da bilinçli üyeler olarak devrime katmak ve eğitmek için çaba göstermeyen tüm yoldaşları, devrimin bilinçli baltalayıcıları olarak adlandırıyorum.“