Dil ve dili Oluşturan Öğeler ve Öğrenme Süreci Basit anlamda dil nedir? Nelerden oluşur? Dil, kelimelerin belli dilbilgisel kurallara göre yan yana dizilmesiyle oluşan ve bünyesinde sembolleri, sesleri, yapılar ve anlamlar barındıran insana özgün iletişim aracıdır. Dil sadece bir iletişim araç olarak kalmam hem uygulama alanının çok geniş olması hem de bir bilim olmanın gerektirdiği unsurlar temas nedeniyle (kendi çalma alanıyla ilgili gerçekleri bilimsel olarak incelemesi, bulduğu sonuçlar açıklayıp genellemeler yapmaz, genellemelerini test etmesi, hipotezlerinin sonuçların incelemesi vb.
Dil ve dili Oluşturan Öğeler ve Öğrenme SüreciBasit anlamda dil nedir? Nelerden oluşur? Dil, kelimelerin belli dilbilgisel kurallara göre yan yana dizilmesiyle oluşan ve bünyesinde sembolleri, sesleri, yapılar ve anlamlar barındıran insana özgün iletişim aracıdır. Dil sadece bir iletişim araç olarak kalmam hem uygulama alanının çok geniş olması hem de bir bilim olmanın gerektirdiği unsurlar temas nedeniyle (kendi çalma alanıyla ilgili gerçekleri bilimsel olarak incelemesi, bulduğu sonuçlar açıklayıp genellemeler yapmaz, genellemelerini test etmesi, hipotezlerinin sonuçların incelemesi vb...) bir bilim olmuştur. Morfoloji (biçimbilim), fonoloji (sesbilim), sentaks (tümce bilim) ve semantik (anlambilim) önemli alt bilim dallar olarak örnek verilebilir.
İnsanların yıllarca tartıştığı ve sonuçlandıramadığı bir konuda dillerin kökeninin neye dayandığıdır. George Yule bu cevabı alt başlıkta toplar; ilahi kaynak -dili tanrı ya dayandıran teori, doğal-ses kaynağı - dili doğal seslere dayandıran teori, sözlü-jest kaynağı - dili fiziksel jestlere ve üretilen sözlü ifadelere dayandıran kaynak, glossogenetik –dili insanın biyolojik temeline, genlere dayandıran kaynak, psikolojik uyum - dili insanın çevresindeki canlıların çıkardıkları seslere psikolojik uyumu uyandıran kaynak ve etkileşimi görme kaynağı dili insanoğlunun duygusal tepkilerine dayandıran teori. Tüm diller bu kaynaklardan pek çok biçimde beslenmiştir.
Dünya yüzünde pek çok dil grubu vardır. Gruplar belli özelliklere göre ayırmıştır. Aynı dil grubuna ait olan dillerde en sık görülen özellik sözdizimi ve kelime benzerliğidir. Kelimelerin benzeme durumu her dilde değişir, örneğin ; İsveççe ve Norveççe kelimeler açısından birbirine öyle benzer ki diller zorlukla ayırt edilir. İsveççe ve Farsça da aynı dil grubunda olmasına rağmen bu iki dilde birbirine benzer kelime sayısı çok azdır; ama kelimelerde etimolojik (kökensel olarak) benzerlikler bulunabilir.Çok klasik bir örnek; erkek kardeş kelimesi Farsçada bîrader, İngilizcede brother, İsveççede Bror ve Almancada Bruther’dir. Hepsi kökünü Farsçadan alır ve her dilde az değişmiştir. Buna pek çok alandan pek çok farklı örnekler verilebilir.
Yukarıda, genel anlamda dilin özelliklerine de indik. Şimdi birazda günlük hayatta kullandığımız dili oluşturan özellikle de kullandığımız dört temel beceri öğelerine göz atalım. Bunlar; dinleme, konuşma, okuma ve yazmadır. Dinleme ve konuşma doğal dil becerileridir. insanlar bu becerileri, yaparak dinleyerek, konuşarak, herhangi bir programa gerek duymadan elde eder. Okuma ve yazma ise bunlara karşın, planlı bir eğitimin sonucu gelişen becerileridir, insanların bireylerden veya kurumlardan bir şekilde yardım alması gerekir. Bu dört temel becerinin hepsinde var olan ve çok önem arz eden iki yönü de kelime ve dil bilgisidir. Dil öğrenilirken bireyin bu dört temel beceriyi ve onların iskeleti olan kelime dil bilgisini yok saymaması gerekir. Bu özellikle hem bireysel eğitimlerde hem de grup eğitimlerinde dikkat edilmelidir. Yukarıda genel anlamda dört temel beceriye değinildi, aşağıda bu becerilere sırasıyla değinilecek.
Okuma: Beynin oldukça faal olduğu becerilerden biridir. Dikkat gerektirir, fiziksel şartların uygun olması gerekir. Okurken insan bildiği ve bilmediği kelimeler ve durumlarla karşılaşır. Yeni kelimeleri kelime defterine kaydetmesi tavsiye edilir. Kelime defteri dil öğrenen bireylerin en çok kullandığı yöntemlerden biridir ve unutulmasın diye küçük defterler tercih edilir. Okurken olayın kafanızda canlandırılması, yazarın doğru anlaşılması, yazara katılıp katılmama, kullanılan kelimeyi anlamaya çalışma insan yoran bir aktivitedir. Okurken pek çok kelime öğrenilebilinir, doğru kural dilbilgisi yazılar okunduğu için nasıl yazmamız gerektiğine dair iyi bir örnek oluşturur ve bilmediğimiz deyim ve yapılar
da öğrenmemizi sağlar. Okuma esnasında hız belirleme bize aittir. İstersek hızlı okuruz istersek yavaş okuruz ve ilgi alanımıza giren konular okursak farklı bir dilde okuma hem ilginç hem de çok eğlenceli olabilir. Dil öğrenilirken, okuma, öğrenimi hızlandırır.
Yazma: Beynin yine faal olduğu durumlardan biridir. Bir insanın anladığı bir dilin sembollerle ifade edilmesidir. E.D.Allen ve R.M:Valette yazmanın belki de en zor dil becerisi olduğunu söylemleridir. Günlük hayatta kısa yada uzun herkes bir şeyler yazar ve yazdıklarında bireyin iletilmek istenilen mesaj net anlaması için bireyin dil bilgisine, kelimelere, noktalama işaretlerine dikkat etmesi gerekir. Konuşma esnasında yapılan hatalar kolaylıkla yok sayılabilir ama yazarken bunlar yazınsal ölçülerde değerlendirilir. Fikirlerimizi anlatmamızın çok önemli olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Etkili anlatım içinde net düşünme ve fikirlerimizi net bir şekilde ifade gücüne sahip olmalıyız. Yazım pratiği olarak günlük tutulması insan çok geliştiren ve her dil için önerilen bir yöntemdir. Günlük tutulduğunda yazım kurallarına dikkat edilmeli ve sözlük kullanılmalı; bu kelime darağacını arttırıp ifade biçimlerini de şekillendirir.
Konuşma: Var olan dil becerileri içinde yalnız yapamayacağımız tek dil becerisidir, okuma, dinleme ve yazma yalnız yapılabilinir, ama yalnız konuşulmaz. Bundan dolay çevremizde öğrendiğimiz dili bilen insanlar varsa onlarla kesinlikle pratik yapmalıyız. Dili bir grup halinde ders esnasında öğreniyorsak mümkün olduğunca konuşmaya çalışmalıyız, çünkü en fazla pratik yapılabilecek ortamlardan biri sınıftır. Uygulamada insanda tedirginlik yaratan, cesaret isteyen ve en geç hayata geçirdiğimiz beceridir, ama hata yapma olasılığına rağmen bu göze alınıp konuşulmalıdır. Bunlar atlattıktan sonrada farklı ulustan bir insanla iletişime geçmek, konuşmak, şaka yapmak veya sohbet etmek insana anlatılamayacak bir zevk verir. Yeni bir dili öğrenen bireyler dile hakim değildir ve kelimeleri olduğu gibi yalın bir şekilde kullanır, oysa kelimelerde insanlar gibi duygu taşır. Kelimeler ruh halimizi (kızgınlığımızı, sevincimizi, şaşkınlığımızı, mutluluğumuzu ve tüm duygularımızı) yansıtır. Konuşmada dikkat edilmesi gereken bir diğer noktada dildeki tonlama ve telaffuzdur. Bunu başarmak zaman alır ve kişiden kişiye değişir. Bu iki zorluğun üstesinden gelen bireylerin hedef dili çok iyi konuştuğu kabul edilir. Duygu ve düşüncelerimiz tonlama aracılığıyla biçim kazanır ve iletilmek istenen mesajın niteliğini belirler (akılcılık, küçümseme, hayret, kızgınlık, sevinç vb. ).
Dinleme: Bir dili öğrenirken en çok yapılan ve ilk sırayı alan dil becerisidir. İnsanların anadillerini edinme ve konuşma sürecinde de bu olay böyledir. Bir bebek yaklaşık 2 veya 2,5 yılda gece gündüz haftanın yedi, ayın otuz günü dinler ve sonra konuşur ama konuşmadan önce sesler çıkarma, kelimelerden basit cümleler kurma, anlamsız cümleler kurma gibi aşamalar geçirir. Bazı dillerin vurgusu ve telaffuzlar farklı olabilir hatta bireylerin bile kendine has bir telaffuzu bile olabilir, bunları anlayabilmek için iletmek istedikleri sözel mesajın anlaşılması gerekir. Bu durumu zorlaştırabilecek birbirine benzer ifadeler veya eşsesli (okunuşlar aynı anlamlar farklı olan) kelimelerde olabilir. Bunlar sürekli dinleme çalışma çabalarıyla yapılabilir. Etrafımızda öğrendiğimiz dille yayın yapan radyo ve televizyon kanalların dinlemek bize çok aşama kaydettirir. Dinleme esnasında radyo ve televizyonda ifade edilenleri anlamaya çalışacağımız gibi bilinçaltını öğrenmeye devam etsin diye konuşmalar duyma da bize yarar sağlar. Dinleme esnasında beyin aktif olmasa bile, bilinçaltımız öğrenmeye devam eder. Bunun için gece yatarken ya da herhangi bir işi yaparken radyo veya televizyonun açık olması bilincimizin öğrenmeye devam etmesini sağlar. Gördüğünüz gibi her yerde, çevremizde, televizyonlarda, sokaktaki etkileyici ve çarpıcı reklamlarda kısacası günlük hayatımızın her anında dil kullanılır. Bu yüzden dili doğru kontrol edip, içinde barındıran mesajlar doğru algılamanın yolu, dilin tüm öğelerinin anlaşılmasından geçer ve bu da kaçınılmaz olarak daha iyi bir iletişime yol açar.
KAYNAKÇA
Allen, Edward David & Valette Rebbecca M 1972 Classroom Techniques: Foreign Languages and English as a Second Language(S n f teknikleri: Yabancı Diller ve İkincil Dil Olarak İngilizce ) Harcourt Brace Jovanovich, INC
Chomsky, Naom, 1973, The Language and the mind, Readings for Applied Linguistics, The
Edinburg Course in Applied Linguistics Volume 1, Oxford University Press
Ertunç, Mukbil An Introduction to Linguistic
Essberg, Joseph www. englishclub.com
Harsh,, Wayne 1969 New Approaches to Language and composition Book 7 (dile ve kompozisyona yeni yaklaşımlar 7. Kitap) Laidlaw
Yule, George, ,2003, the study of the language, Cambridge