Yeni bir yıla girerken TBMM’deki bütçe görüşmeleri gerçeğin aynası oldu. AKP-MHP ortaklığının nasıl bir Türkiye tahayyül ettiği açık seçik görüldü. Başta beş müteahhit olmak üzer yandaşlara hazırlanmış halkın açlıkla terbiye edildiği, ülke kaynaklarının yağmalanmasına endeksli bir bütçe… Asgari ücret sefalet ücreti… Yoksulun 300 TL borcu için haciz yapanlar, işsizin, emekçinin doğal gazını, elektriğini, suyunu kesenler beşli çeteye 128 defa vergi indirimi yapmıştı.

Hem ekonomide hem siyasette pervasızca kötü bir gelecek hazırlıyorlar. Baskı, şiddet, sömürü, soygun dolu bir yeni yıl hazırlığı.

“Kuru ekmek yiyorlarsa demek aç değiller” diyen AKP’li vekilin yediği kebapların parasını belediyeye ödettiği bir yağmacılar ülkesindeyiz. Hamza Yerlikaya sahte diplomayla üç beş maaş alırken, üniversite mezunu, üç beş diplomalı milyonlarca halk çocuğu işsiz, ekmeksiz.

Saray’da Irak Başbakanı Kasımi şerefine verilen yemek onların lüksünü ve safahatını gösteriyor. Çöplerde ekmek arayanlar, meyve sebze ayıklayanlar diğer yanda. Saray’da ne Kovid-19 mesafesi, ne maske… Ne yokluk, yoksulluk, ne kuru ekmek… Su gibi aktı envaiçeşit içecekler, yığıldı etler, dizildi yemekler, geldi tatlılar, çaldı sazlar, söylendi türküler, şarkılar...

Son bir hafta içinde yaşadıklarımız bile Türkiye’nin nasıl bir ülke olduğunu ve nereye doğru sürüklendiğimizi göstermeye yetiyor. Ve hızla toparlanmayı zorunlu kılıyor.

HDP kapatılsın lafları havada uçuşurken AİHM’nin Demirtaş hakkında verdiği “Derhal tahliye edilmelidir” kararı geldi. Sadece Demirtaş kararı değildi bu. DTK mahkumiyetleri hukuksuz bulundu. Beş alanda tespit edilen hukuksuzluk on binlerce siyasi tutuklunun da derhal bırakılmasını gerektiriyor.

AİHM kararı karşısında Erdoğan, Bahçeli ve Soylu adeta kararın ne denli doğru olduğunu kanıtlarcasına telaşla yargıya müdahalede bulunarak, hapistekilerin bırakılmaması için mahkemelere telkinde bulundu. Üçlünün açıklamaları sadece nasıl hukuksuz bir ülkede yaşadığımızı göstermekle kalmadı, aynı zamanda ne denli bir baskı rejimi altında yaşadığımızı da gösterdi. Hak, hukuk, adalet dendiğinde nasıl çileden çıktıklarını gördük.

İçerde hukuk olmadığı gibi, Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmeleri yok sayıyorlar. Aynı zamanda yargıç verdikleri AHİM için “Onların kararı bizi bağlamaz” diyorlar. Bununla da kalmıyorlar, siyasi rehine durumundaki Demirtaş’ın “terörist” olduğu üzerine avazları çıktığı kadar bağırıyorlar.

Soylu “terörist” listesine Gergerlioğlu’nu da ekledi. Ömrü insan hakları savunuculuğu ile geçmiş, Mazlum-Der Başkanı iken başta başörtüsü yasağı olmak üzere daha çok İslami kesimin hakları için öne çıkan hak savunucusu, hekim, HDP Kocaeli Milletvekili Ö. Faruk Gergerlioğlu “Başörtülü kızlar çıplak arandı” dediği için “terörist” ilan edildi.

Kim hükümetin yolsuzluklarını, despotluğunu, hukuksuzluğunu dile getirse ya “FETÖ’cü ya, PKK’li ilan ediliyor. Bir örgütle ilişkilendirilerek “terörist” ilan edilip hedef gösteriliyor. İktidardakilerin ağzına bakan savcılar ve hakimler gereğini yapmakta, mahkemeler direktiflere uygun olarak hızla harekete geçmektedir.

Çıplak arama iddiasında bulunanlar da “alçak” ve “namussuz” ilan edildiler. Oysa karakollar, emniyet müdürlükleri, cezaevleri çıplak arama, işkence ve hukuksuzluk iddialarıyla gündemden düşmüyor.

Başka bir “terörist” DTK Eş Başkanı Leyla Güven; 22 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, daha temyiz aşaması varken, milletvekilliği hukuksuzca düşürülmüş Güven hakkında tutuklama verdi ve Güven yeniden hapse atıldı.

Engelli Milletvekili Musa Piroğlu… Hiçbir engel tanımdan mücadele eden Piroğlu, Leyla Güven’in tutuklanmasına tepki gösteren HDP İstanbul İl örgütünün basın açıklamasında saldırıya uğradı, tekerlekli sandalyesiyle itildi, hırpalandı, yere düşürüldü.

Geçen hafta yine onlarca gazeteci yargılandı… Can Dündar, yılların gazetecisi, şimdi Almanya’da sürgün. Evine, varlıklarına el konulan Dündar’a, yaptığı “MİT tırları” haberinden dolayı 27 yıl 6 hapis cezası verildi. Cihatçı örgütlere silah taşınıyor haberiydi. Tuğrul Türkeş, o tır dolusu silahlar için “Vallahi de billahi de Türkmenlere gitmiyordu” demişti. Üzeri ilaç kutularıyla dolu altı başka malzemelerle sevk edilen tırların taşıdıklarının haber yapılması ajanlık, casusluk sayıldı. Gazeteci Dündar da “terörist”. Erdoğan cezasını kesmişti zaten, mahkemeler bir kez daha şaşırtmadı.

Ve Metin Akpınar… Mahkeme koridorlarındaydı. 80 yaşındaki Oyuncu Akpınar ile Müjdat Gezen cumhurbaşkanına hakaretten yargılanıyor. Koronadan dolayı “65 yaş üstü sokağa çıkmasın” diyenler Metin Akpınar’ı ifadeye çağırdı.

Kavala ve binlerce on binlerce siyasi tutuklu gazeteci, yazar, aydın hakkındaki hukuksuzluk devam ediyor.

Reklam

Ve eski yıl, iktidardakilerin tükenişini tescilleyerek Türkiye halklarına, işçi ve emekçilere tarihi bir görev ve sorumluluk yükleyerek çekiliyor… 

https://www.evrensel.net/yazi/87821/tukenisin-bagrinda-dogmakta-olandir-gelen