Emek sömürüsü görülmemiş bir boyut kazandı. Yüksek enflasyon karşısında yoksulluk sınırının altındaki asgari ücret artık açlık sınırına dayandı. ‘Yüzde elli oranında artış yaptık’ diye övündükleri 4 bin 253 TL olan asgari ücretin ederi 260 avro. Emekçiler, zam yağmuru altında perişan haldeyken, Erdoğan, halka sabır diliyor. Enflasyonun yüzde 140’ı bulmasını önemsemiyor. ‘Asgari ücret yükseltilsin’ taleplerini görmezden geliyor. TÜİK’in yüzde 61 enflasyon rakamlarını bile yok sayıyor.
Onlara göre yeter ki zenginler büyümeye devam etsin…
Zira krizin içinde can çekişenlerin bedenleri üzerine basarak yürüyenler var. ABD merkezli Forbes dergisi listesindeki liste bunu gözler önüne seriyor. Forbes’in yayımladığı 2021’in milyarderler listesinde bu yıl Türkiye’den 26 isim yer aldı. Milyarderler listesinde, koronavirüs salgınına rağmen milyarderlerin toplam serveti 5 trilyon dolarlık artışla 13.1 trilyon dolara ulaşmış. Türkiye’nin milyarderlerinin, krizi nasıl bir olanağa çevirdikleri, listede yer alan 26 milyarderle açıkça görülüyor. Erdoğan yönetiminde, milyonlarca işçi ve emekçi açlık ve sefalet içindeyken servetlerine servet katan bir sınıfın bir avuç zenginin varlığı gözler önüne seriliyor.
Forbes’e göre; Türk milyarderlerin toplam serveti 53.2 milyar dolar. Erdoğan’dan Bahçeli’ye onların basın yayın organları kalemşorları, temsilcileri boşuna “Krizi abartıyorlar” demiyor. Haklılar! Baksanıza Türkiye’nin zenginleri çoğalıyor ve dünya sırlamasında üst sıralara doğru tırmanıyorlar. Onlar, kapitalizmde krizin olağan olduğunu düşünüyorlar ve krizi, işçi ve emekçilerin sırtına yıkarak çıkış bulmanın olağanlığı içinde işlerini yürütüyorlar. Zira onlar için sermaye büyüyorsa, üst sınıf kârlarına kâr, servetlerine servet katıyorsa kriz sorun değildir.
Bahçeli’ye göre her şey tıkırında gidiyor. Bir süre önce, “Ekonomik sorunları büyütüp ülkeyi yaylım ateşine tutanlar aslında ne insanımızı tanır ne ekonomiden anlarlar” demişti. Son grup toplantısında da “Hayat pahalılığı geçicidir, enflasyon inecek” dedi. Onlar, sermaye birikiminden, kasalarından, zenginliklerine yeni kattıklarından bakıyorlar.
Forbes dergisinin milyarderler listesinde yer alan 26 ismin içinde Türkiye’nin en zengin 10 isminin başında Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker var. Düşük ücretlerle, kölelik koşullarında işçiler çalıştıran patronlar dünya zenginleri içinde yer alıyor. Murat Ülker, 6.3 milyar dolarlık servetiyle Türkiye’nin en zengin ismi olarak, dünyanın 421’inci en zengin patronu sıralamasında yer aldı.
Ülkenin kaynaklarını yağmalayan, emekçilerin kanı ile beslenen bir sermaye sınıfı var. AKP iktidarı halka bir maske vermezken, halka IBAN numarası verdi. Pandemi koşulları, sermaye için fırsata çevrildiği, tabloyla da görüldü.
Halk ekmek kuyruklarındayken, AKP-MHP el birliği ile yerli ve yabancı ortaklı büyük şirketler tarihinin en kârlı dönemini yaşıyor. Sadece devlet ihalelerini alan beşli değil, Forbes dergisinin milyarderler listesinde yer alan Türkiye’nin en zengin 26 ismin içindeki en zengin 10 ismin başındaki Murat Ülker’i, 4.4 milyar dolarlık servetiyle Erman Ilıcak takip etti.
Ferit Şahenk ve 3 milyar dolar, onu 2.8 milyar dolarlık servetiyle Filiz Şahenk izliyor. Sevim Arsel, Sezai Bacaksız, Rahmi Koç, Nihat Özdemir, İbrahim Erdemoğlu, Mustafa Küçük, Bülent ve Faruk Eczacıbaşı, Hüsnü Özyeğin, Ahmet Çalık, Mehmet Aydınlar, Şefik Yılmaz Dizdar, Turgay Ciner, Aydın Doğan, Ahmet Nazif Zorlu, Mehmet Nazif Günal, Mehmet Sinan Tara, Murat Vargı…
Aslında bir kriz yok! Türkiye’nin zenginleri dünya zenginleri ile yarışırken, halk ekmek kuyruklarındaysa bunun adı kapitalizmde insan manzaralarıdır. Erdoğan ve Bahçeli kapitalizmin kurallarının işleyişinin unsurları olarak görevlerini layıkıyla yerine getiriyorlar. Krizin yükünü işçi ve emekçilerin, halkın sırtına yıkmaya çalışıyorlar. Onların, sistemin selameti için uyguladıkları baskı rejimine de sermayenin bir itirazı yoktur. O baskı düzenidir ki, Erdoğan, “Grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifade ederek anında müdahale ediyoruz” demişti.
İşte 1 Mayıs’a bu koşullarda giriliyor. Yılın başında birçok işçi direnişi yaşandı. Kazanımlar oldu. 8 Mart’ta kadınlar sokaktaydı, Newroz’da Kürt halkı büyük bir kararlılık gösterdi. Şimdi güçleri birleştirme ve yürüyüşü büyütme vaktidir.
İşçi ve emekçiler, çiftçiler, işsizler açlık ve yoksulluk içindeyken, bir avuç zengin dünya zenginleri listesinde başa yarışıyorken, sessiz kalınamaz. Her dilden, her inançtan milyonlarca emekçiyiz. Ezilen, sömürülen milyonlar gücünü birleştirirse bir avuç sömürücü ve onların koruyucuları pes etmeye mahkumdur.
Sömürüye, baskıya, savaşa karşı; birlik, mücadele, dayanışma zamanıdır…