Hakan Tahmaz bugünkü yazısında, 20 yıl kadar önce bütün dünyanın terör örgütü olarak lanetlediği Taliban, herkesin gözleri önünde kapkaranlık yeni bir İslam devleti kuruyor. Taliban bu başarıyı, dünyanın en büyük haydut devleti ABD başta olmak üzere, bütün küresel güçlere yer verdi.
Bundan 20 yıl kadar önce bütün dünyanın terör örgütü olarak lanetlediği Taliban, herkesin gözleri önünde kapkaranlık yeni bir İslam devleti kuruyor. Taliban bu başarıyı, dünyanın en büyük haydut devleti ABD başta olmak üzere, bütün küresel güçlere karşı elde etti.
Aslında bu sonuç; cihatçı, çağdışı, katliamcı, özgür yaşama, demokrasiye, dünya halklarının bin bir mücadeleyle elde ettikleri evrensel temel haklara ve insancıl hukuka düşman olan Taliban’ın mücadelesiyle ortaya çıkmadı. Sonucu hazırlayan; dünyanın haydutlarının emperyalistlerinin işgalci, istilacı, militarist, yayılmacı, ikameci dış ve askeri politikaları oldu.
Vietnam’da da, Kore’de de benzeri olmuştu. ABD, Latin Amerika’dan Afrika’ya birçok ülkede aynı yöntemi uyguladı, hâlâ da uyguluyor. Ortadoğu’da, Irak’ta, Suriye’de olanlara, emperyalist güçlerin oyunlarının dışına çıkarak yakından bakmak daha isabetli olacaktır.
İlk büyük ders; dünyanın her yerinde en büyük, en eski ve en yaygın yalanın, palavranın terörle/terör örgütüyle mücadele iddiası olduğu bir kez daha açık açığa çıktı. ABD’nin Şubat 2020’de Doha’da Taliban ile Afgan yönetimi olmadan anlaşma sağlamasının ve bu anlaşmanın içeriğinin bugün hâlâ tam olarak açıklanmamasının başka ne anlamı olabilir.
11 Eylül 2001’de ABD’de gerçekleşen ikiz kuleler katliamı sonrası, emperyalistlerin, işgalcilerin söyledikleri sözler hâlâ kulaklarda. Dünya genelinde uygulamaya geçilen “yeni terörle mücadele” konseptleri çöktü. Bütün dünya şimdi daha az güvenli ve insanlar daha fazla mutsuz.
Terörle mücadele, istikrar, demokrasi ve güvenlik gibi gerekçelerle haydut ABD’nin ve emperyalist güçlerin peşine takılanlar, aynı yoldan yürüyorlar, Taliban ile yapılan anlaşmanın gereğini yapıyorlar. On binlerce insanın ölmesi pahasına ABD’ye askerlik yapıyorlar.
Bu ülkelerden biri de ne yazık ki Türkiye. 11 Eylül katliamı sonrasında canhıraş “yeni terörle mücadele” konseptini savunan ve uygulayan AK Parti’nin lideri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Pazar günü MİLGEM töreninde Afganistan’da barıştan söz ederek “Afganistan’ın istikrara kavuşması için her türlü çabayı göstereceğiz” taahhüdünde bulundu.
Üstelik daha önce Taliban gibi bir terör örgütüyle devletin başı olarak görüşeceğini açıklayan dünyada tek devlet başkanı Recep Tayyıp Erdoğan. Bu düzeyde bir kabul, bugüne kadar yaşanmış değil.
Kürt meselesinde sıkça edilen “terör örgütüyle görüşülmez” Taliban ve cihatçı örgütler söz konusu olduğunda rafa kaldırılabiliyor.
Tabi daha önce 2020 Şubat’ında Taliban ile yapılan anlaşmanın imza töreninde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da yer almıştı. Bundan anlaşılacağı gibi Ankara, Taliban ile anlaşmanın detayının bilgisine sahip.
Emekli Büyükelçi Naci Koru yazısında bahsediyor. BM Güvenlik Konseyi için ‘Analitik Destek ve Yaptırımları İzleme Ekibi’nin hazırladığı S/2021/486 sayılı, 22 sayfalık raporun ‘Afganistan’da barış, istikrar ve güvenliğe tehdit oluşturan Taliban ile diğer bağlantılı kişiler ve oluşumlar’ başlıklı bölümünde özetle şunlar yazılı:
“El-Kaide liderliğinin çekirdek kadrosu Afganistan’ın Pakistan’a bitişik 15 ilinde yerleşik olduğu, örgütün ses getirecek uluslararası eylemlere girişmek için ‘stratejik sabır’la ABD ve NATO kuvvetlerinin ülkeden çekilmesini beklediği…”
Bu cümlelerin sonrasında artık terörle mücadele bahanesinin büyüklere masal olduğu, bunu gizlemeye yönelik çabaların beyhude olduğu ortadadır.
Kaldı ki, Afganistan sorunu ile Kürt meselesinin birçok açıdan benzer olmadığı, çok farklılık gösterdiği bir gerçek. Bu durumda dahi, Kürt meselesinin çözümsüzlüğe mahkûm edilmesinin, Kürt haklarının tanınmamasının, Kürt siyasetinin etkisizleştirilmesi ve tasfiye edilmesi siyasetinin sonuçsuz kalmaya mahkûm olduğu çok açık.
CIA ve Pentagonun hala bilgisayar oyunu sandığı; işgal, savaş gibi yöntemlerin sürgit devam etmesinin mümkün olmadığı bir kez daha, hem de bu sefer sonuçları öncekilerden çok daha kötü olabilecek bir biçimde yaşanarak görüldü.
Türkiye’nin bu sonuçları doğru okuduğunda yapması gerek iki şey var. İlki başta Afganistan’da olmak üzere, Türkiye dışındaki bütün askeri varlığına derhal son vermek. İkincisi ise Kürt meselesinde “terörle mücadele“ bahaneli ve güvenlik eksenli tüm politikaları terk etmek.
Ancak Ankara’nın bundan çok uzak olduğu çok açık. Siyasal tercihleri tam ters istikamette. Bu nedenle bu ülkenin insanları acı çekiyor. Evlatlarımız ölmeye devam ediyor. Daha çok göçle, mülteciyle, milliyetçilikle, ayrımcılıkla boğuşmaya devam ediyoruz. Dünyanın hiçbir muktediri kendi yarattığı mezarlığı gül bahçesine çevirmez, çeviremez.
Türkiye bugün izlediği yolu terk etmek durumunda, “terörle mücadele” çikletini çiğnemeye devam edemez. Çünkü ABD’nin Afganistan hezimeti ve işgalcilerin tek tesellisi olan, Taliban’ın geçmişten ders çıkarmış olması beklentisi, yeteri kadar ders içeriyor. Anlamak, kavramak isteyene.