Yazar Hakan Tahmaz'ın bugünkü köşe yazısında, 'Suriye yeni rejime doğru, Türkiye'de silahsızlanma' başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Suriye yeni rejime doğru, Türkiye'de silahsızlanma
Büyük Suriye mutabakatının büyük düğümünün, Kürtlerin silahsızlandırılması olduğu anlaşılıyor. Prof. Mesut Yeğen, 7 Aralık 2024 Cumartesi günü Barış Vakfı'nın çalıştayında, Kürt sorununda en zor iki konuyu, Rojava ve silahsızlanma konularının oluşturduğunu ifade etti.
Hafta başı Suriye yeni bir rejim yolculuğuna başladı. Yeni Suriye’nin kurucu baş aktörü görünürde Muhammed El Colani (Ahmet El Şara) liderliğinde Heyet Tahir Şam (HTŞ) adlı cihatçı örgüt.
2023 Ocak'ta HTŞ tarafından İdlib bölgesini yöneten Suriye Kurtuluş Hükümeti'nin Başbakanı olarak atanan Muhammed El Beşir, Pazartesi günü Suriye Geçiş Hükümeti başbakanlığına getirildi.
Hiç kuşkusuz ki, bu tek başına HTŞ’nin tercihi değil. Muhammet El Beşir Hükümeti, 1 Mart 2025 tarihine kadar yeni Suriye'nin siyasi, ekonomik, anayasal, sosyal ve kültürel zeminini oluşturmak için başta ABD, Türkiye gibi çok sayıda devletin çok değişik ve tarihsel büyük mutabakatı ile görevlendirildi. Bunda hiç kuşku yok.
Buna, 2011 yılından bu yana Esad rejimine karşı bir biçimde mücadele eden silahlı, silahsız birçok Suriyeli muhalif yapının, oluşumun, hareketin rıza gösterdiği veya göstermek mecburiyetinde kaldığı anlaşılmakta.
Kürt ve Esad güçlerinin, HTŞ güçlerine ve Suriye Milli Ordusuna bu kadar hızlı alan boşatmaları, bunun mutabakata dayalı bir sonuç olduğunu çok açık bir şekilde gösteriyor.
Büyük mutabakatın Türkiye'yi doğrudan ilgilendiren ve yeni dönemde rotasını belirleyecek konusu, Kürt silahlı güçlerinin varlıkları ve Kürt sorununun çözümü konusunu ne derece kapsadığıdır.
Lanetli Esad rejiminin yıkılması ve yeni Suriye rejiminin inşa süreci, bütün bölgenin dizaynı biçiminde gelişecek.
İran devre dışı ve büyük ölçüde etkisiz. Türkiye, Suriye'de sınır hattında oluşturmak istediği güvenli bölge hedefine Kürtlerin Minbiç'ten süpürülmeleri sonrası ulaşmış durumda.
Şimdilik her şeyin planlandığı gibi gittiği anlaşılıyor. Ancak hiçbir şeyin son bir haftalık süreç gibi kolay gelişmeyeceği, çok farklı siyasi aktörlerin, sosyal çevrelerin, etnik ve dinsel yapıların arasında ortaklığın zor kurulacağı görülüyor.
SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi bunu “amacımız Suriye topraklarının tamamında ateşin kesilmesi ve ülkenin geleceğine yönelik siyasi bir sürece girilmesidir” şeklinde açıkladı.
Büyük Suriye mutabakatının büyük düğümünün, Kürtlerin silahsızlandırılması olduğu anlaşılıyor. Prof. Mesut Yeğen, 7 Aralık 2024 Cumartesi günü Barış Vakfı'nın çalıştayında, Kürt sorununda en zor iki konuyu, Rojava ve silahsızlanma konularının oluşturduğunu ifade etti.
Barış Vakfı'nın Kürt meselesindeki yeni döneme ilişkin gerçekleştirdiği “Geçmişin Tecrübesiyle Geleceğe Odaklanmak Çalıştayı” tam da bu iki konuya odaklandı.
Kürt sorunda çözüm arayışı değil, Kürt-Türk kardeşliğine giden yolun taşlarını döşeme öncelikli bir mesele olarak masada. Bu süreçte yapılan/cak en büyük yanlış Kürt sorununu salt silahsızlanmaya; PYD’nin Beka sorunu olarak görülmesine devam edilmesidir.
Bu süreçte Rojava deneyimi ilk ve acil deneyim. Kürtler; bir türlü onurlu çıkış kapısı ve kendileri olarak kendi başlarına bir varlık olarak görülecek, değerlendirilecek ve kıymetlendirilecek konumdalar, durumundalar. Demokratik ve adil çözümü ıskalayan her adım yeni daha büyük sosyal, siyasal riskler yaratma potansiyeli içeriyor olabilir.
Çalıştayda, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın son açıklamasında yer alan “Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim” cümlesine çok sayıda katılımcı dikkat çekti.
Açıklamada geçen “koşullar sağlanırsa” vurgusu, Türkiye'de silahların devreden çıkarılması, Rojava'da Mazlum Abdi tarafından ifade edilen amacın hayat bulmasına kapısını açacak olmaya dair bir iddiayı içeriyor.
Koşulların oluşturulması ve silahsızlanmaya imkân tanınması, Ankara'nın yetkisinde ve sorumluğunda bir konu.
Bu, Suriye'deki büyük mutabakata paralel yürütülmesi gereken bir konu.
Türkiye, BM ve Ankara’nın terör örgütü listesinde yer alan IŞİD türevi Heyet Tahir Şam (HTŞ) ve lideri Muhammed El Colani (Ahmet El Şara) Suriye mutabakatı içinde yer alırken, PKK, YPG veya Suriye’de silahlı Kürtlerin beka sorunu veya terör parantezine alınmasının bir inandırıcılığı kalmamıştır.
Devlet aklı, bölgedeki lehine gelişmeleri fırsata çevirerek PKK silahlı varlığını kendisi için bir tehdit unsuru olmaktan çıkarmak için çok yönlü ve boyutlu müzakere yöntemi dışında, daha çok ABD gibi dış güçler aracılığıyla ve devletin demir yumruğuyla bir silahsızlandırma programı uyguluyor.
DEVLET AKLI SİLAHSIZLANDIRMA PROGRAMI UYGULUYOR
Terörsüz Türkiye lafını ağızlarına dolayanlar, Öcalan’ın son açıklamasındaki “koşullar oluşursa” sözlerinin gereği yerine getirmeliler.
Diğer taraftan müzakere, Kürt arayışı veya barış süreci gibi bir şeyler belirmiş gibi yaklaşımlar bir an önce terk edilmelidir.
Devlet aklı, bölgedeki lehine gelişmeleri fırsata çevirerek PKK silahlı varlığını kendisi için bir tehdit unsuru olmaktan çıkarmak için çok yönlü ve boyutlu müzakere yöntemi dışında, daha çok ABD gibi dış güçler aracılığıyla ve devletin demir yumruğuyla bir silahsızlandırma programı uyguluyor.
Bu çatışma çözümünde ilk defa denenme potansiyeli olan bir yöntem değil. Başarısızlık durumunda maliyeti ağır bir yöntemdir, yaklaşımdır. Başarı şansı, Rojava’da Kürtlerin kendi politik tercihleri ve yapılarıyla anayasal düzende var olabilmelerine şans tanınması ile iç içe geçecektir.
Ankara Öcalan’ın onurlu bir siyasal çıkışına rıza göstermekle mükelleftir. Aksi halde sağlanan Suriye mutabakatı dikiş tutmaz. Mutabakat yeni sorunlara zemin olur.
Türkiye silahsızlandırma yolunda ilerledikçe siyasal müzakerenin toplumsal zemini oluşabilir, çatışma çözümünün veya barış sürecinin tarihsel penceresi açılır. Klasik müzakere sürecinin hayli uzağındayız.
Zor fırsat sahibini arıyor. Demokratik çözümün yolunu açabilecek silahsızlanma fırsatını kaçırmamalı.
Barış Vakfı, 7 Aralık 2024 Geçmişin Tecrübesiyle Geleceğe Odaklanmak Çalıştayı tamda bu arayışın ürünü ve zemini olarak gelişti. Küçük bir “Türkiye Masası” kuruldu.