HDP’nin kapatılması davası süreci oldukça sarsıcı geçiyor…
Talimatla hazırlanmış iddianame ellerine yüzlerine bulaştı. Gelişmelerin her biri yeni sarsıcı sorunlar yaratıyor. Görünen o ki HDP’yi kapatma davasında ısrar sürdükçe yeni gelişmeler yaşanacak.
Bahçeli’nin özel çabası ve Saray’ın onayıyla işleyen süreç daha şimdiden yeni kavgalara sahne olmuş durumda. Aslında tez vakit bu işten, yani HDP’yi kapatma hesabından vazgeçip, dünya aleme daha fazla rezil olmadan işin üzerini kapatsalar iyi olur!
Değilse başlangıç süreciyle, talimatlarıyla, hazırlanan iddianamesi ve ondan sonra ortaya çıkan ve çıkacak olası gelişmelerle rezil rüsva olacaklar.
Sürece bakacak olursak, önce Bahçeli’nin ısrarları, (Tabii Perinçek’i de yanına eklemeli) ardından akla ziyan iddiaların yer aldığı yüzlerce sayfalık bir iddianame… İddianamenin MHP tarafından hazırlanıp Saray’a sunulduğu oradan da işleme konulduğuna ilişkin birçok şey yazıldı, konuşuldu. Öyle ya da böyle, adına iddianame denir mi bilmiyorum ne bulurlarsa kesip yapıştırmış ne gördülerse eklemişler. Yüzlerce siyasetçi için siyaset yasağı da var bu iddianamede. Her bir isim için sıralanan iddialar uyduruk, dayanaksız. İddianamenin içeriği üzerinde ayrıntılara boğulup konuşmaya gerek yok. Kısaca şu söylenebilir ki, hiçbir dönem bu denli uyduruk iddialar görülmedi. HDP’nin devletin yanında yani AKP’nin yanında yer almadığı suçlaması var ki, insan neresinden tutacağını bilemiyor.
Bırakın az çok hukuk bilen birini, akıl sahibi birileri bu iddianameyle dava açılamayacağını bilir. Açılırsa da ne olduğunu bilir!
Sonuçta, usule ilişkin de olsa, esastan olmasa da tam bir ret anlamı taşımasa da HDP iddianamesi geri gönderildi. İddianamenin önce raportör tarafından, eleştirilmesi, ardından Anayasa Mahkemesince geri gönderilmesi yeni tartışmaları da beraberinde getirdi.
Aslında ne raportörün değerlendirmesi ne de Anayasa Mahkemesinin geri gönderme gerekçeleri toplumu tatmin edici düzeydedir. Olması gereken bu iddianamenin derhal reddedilmesiydi. Ve az çok hukuk olsaydı, bağımsız bir yargıdan söz edilseydi, bu iddianame sadece derhal reddedilmekle kalınmaz, Anayasa Mahkemesi bu iddianame vesilesiyle bir hukuk dersi verirdi. Bu iddianame ve bu süreç kadar yargıya talimat verilen bir çarpıcılık yaşanmadı ve bu az çok hukuk kaygısı olan bir mahkeme tarafından değerlendirilebilirdi. Ret gerekçeleri sıralanarak, talimat yağdıranlara, ısmarlama iddianame hazırlatanlara ve hazırlayanlara açık ve net bir yanıt, burjuva hukukunda normlar, yasama, yürütme, yargı erkleri üzerine birkaç söz edebilirlerdi. Bir daha parti kapatmalara ilişkin kimsenin bu tür girişimlerde bulunmasının, yargıya talimat vermesinin önü de kesilmiş olurdu!
Ancak Saray’dan ve iktidar ortaklarından talimat almaya alışmış, alıştırılmış bir yargı sistemi yaratıldı ve böylesi absürt bir iddianame karşısında bile açık hukuk tavrı almak mümkün olmadı. Onun yerine mahkemeler dolanma yollarını seçiyor ve konjonktüre göre tavır belirlemek üzere zaman kazanmaya çalışıyor.
Ancak bu bile Devlet Bahçeli’yi çılgına çevirmeye yetti. HDP’nin kapatılması iddianamesinin MHP kongresi öncesine denk getirilip, tükenişlerinin, yedek lastik durumunun yaratığı iç eleştirileri atlatmaya vesile de edildiği biliniyor.
“HDP’yi kapattırıyoruz” şevkiyle kongre yapan MHP için son gelişmeler rahatsız edici oldu. Anayasa Mahkemesinin iddianameyi geri göndermesi, başarı hanelerine parti kapattırmayı kaydetmek isteyenleri çıldırdı.
“HDP kapatılsın, başka bir ad altında tekrardan faaliyette bulunmasına fırsat verilmesin” diye bağırıp çağıran Bahçeli, AYM kararına öyle öfkelendi ki, bu defa, daha önce de gündeme getirdiklerini yüksek sesle söyleyerek Anayasa Mahkemesini hedefe koydu. “Anayasa Mahkemesi de kapatılsın” buyurdu.
Bunun “Anayasa’yı da rafa kaldıralım” demek olduğunu da herkes bilir. Aslında AKP-MHP bloku, Anayasayı da TBMM’yi de işlevsiz kılmış durumda, ancak hepten kaldırmak ve faşizmi egemen kılmak için bir yönelim içine girmiş bulunuyorlar. Aralarında nüans olsa da “Türk-İslam Sentezi” bu iki parti ve onun yanında kümelenmiş olanları mutabakat metni gibi.
Bahçeli, “Kapatmayanı kapatırız” diyor, Anayasa Mahkemesine. Şimdilik yeni bir hamle için herkes gardını almış durumda. Anayasa Mahkemesinin yargıçları, bu açık talimatlar ve giderek başında bulundukları mahkemeyi kapatmayla tehdide varan gelişmeler karşısında ne yapar, bakıp göreceğiz.
TBMM’deki gelişeler ise farklı değil. Özellikle muhalefetin oyları ile reddedilen bir düzenlemenin yeniden Genel Kurula getirilmesi hesabı nereye doğru gidildiğinin göstergelerinden olsa gerek…