HER GÜNE BİR ÖLÜM DÜŞER Mİ BE USTA


Bu coğrafyanın alnına mıh gibi çakılmıştır, gün yüzü görmemek!
Ötesini de biliyoruz. Fakat berisi daha net ve bir kan denizinin tam da orta yerinde doğmuşuz!
Akılla savaşın en tipik örneğidir Arap yarımadası ve onun kaderine mahkum olan Mezopotamya ovası!
Öğretilen her şeyde boynumuza dayatılan kılıcın gölgesinde harfleri heceleyerek okumuşuz!
“Cemel savaşı aynı dine inanan iki kişinin binlerce kurbana dayattığı bir kanlı ilk kıvılcımdır.”
O gün, bu gündür devam eder!
Kerbela’da öyleydi ve şimdi gidip yerinden Yezid’i kaldırsanız ve dönüp etrafına baksa “ ben böyle zulüm görmedim” der ve kaçar!
Bin dört yüz yıl sonrasından ve aklın sınırlarını zorlayan teknoloji çağından bahs ediyoruz!
Zulüm, işkence ve insanlığa karşı ne kadar karanlık varsa perdelerini gözlerimizin üstüne sıkıca çekmiş!
Böyle bir dünyada kim niçin yaşadığını hala bilmiyor ve dünyadaki ölüm makinelerine baktığınızda tek gayenin öldürmek olduğu ortaya çıkıyor!
Çok değil, son on yılda özellikle bizim yaşadığımız coğrafyadaki ölüm oranlarına bakın; kim, niçin ölmüş, kimler neden öldürmüş bir sorgulayın!
Benim ülkemde her güne önemli bir ölüm düşmüş takvim yapraklarına!
Bugün de öyle!
Hrant Dink öldürüldü ve üstelik güpe gündüz!
Hiç kimse asıl katili aramadı ve herkes bir daire çizdi ve o dairenin içinde dönüp durdu!
Asıl tetik dairenin dışındaydı ve oraya uzanmak hiç bir zaman mümkün olmadı. Tıpkı işlenen tüm siyasi cinayetlerde olduğu gibi!
İşte bundandır ki her günümüz de birilerinin ismine “ ölmedin” diye yas tutarız!
Bu alışagelmiş bir söylemdir!
Oysa sadece o ölmemiştir!
Annesi, babası, kardeşleri ve dahası eşi, çocukları çoktan ölmüştür!
Sonra sloganlar bitince herkes evine, neşesine döner!
Ya onlar?
Yeniden parçalanmış bedenlerine dönerler ki her taraf sızıdır ve hiç bir slogan o yarayı sağaltmaz!
Sevgili Hrant!
Hemşehrim!
Çok şey demedin!
”Birlikte yalayalım” dedin!
Bu söz benim memleketimde en tehlikeli sözdür!
Sana “ deme” diyecektim ama fırsatım olmadı!
Sen dedin ve gittin!
Duruşuna saygıyla! birlikte yaşayalım”