Aysel Tuğluk, eski milletvekili. Aynı zamanda bir hukukçu, İHD’de çalışmış bir insan hakları ve tabii ki kararlı bir kadın hakları savunucusu. Hayatını demokratik kurumlarda geçirmiş Tuğluk “silahlı örgüt üyesi” suçlamasıyla yargılandı.
Tuğluk, 2005 yılında kurulan Demokratik Toplum Partisinde (DTP) Ahmet Türk ile Eş Başkanlık görevi sürdürmüştü. Dersimli bir Alevi aileden gelen Tuğluk, 2007’de Diyarbakır’dan bağımsız milletvekili seçildi ve DTP’ye katıldı. 2009 yılında DTP kapatılınca vekilliği düşürüldü. 2011 seçimlerinde Van’dan yine bağımsız milletvekili seçildi. DTK Eş Başkanlığı yaptı. 20 Mayıs 2016’da yapılan Anayasa değişikliğiyle dokunulmazlıkların kaldırılmasından sonra HDP’li 55 milletvekili hakkında 511 fezleke hazırlanınca HDP Eş Başkan Yardımcısı Tuğluk, 29 Aralık 2016’da tutuklandı. Onlarca kadın tutsak gibi Tuğluk da Kocaeli Kandıra F Tipi Cezaevine kondu.
Tuğluk, cinayet işlemedi, hırsızlık yapmadı, şiddet kullanmadı. Tek suçu HDP ve önceki partilerde mücadele etmek, demokratik kurum ve kuruluşlarda demokrasi ve özgürlük mücadelesi yürütmekti. Yaptığı açıklamalar ve faaliyetleri nedeniyle suçlandığı davadan yargılandı, 16 Mart 2018’de kararını açıklayan Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi, Tuğluk’a “Yasa dışı örgüt yöneticisi olmak” iddiasıyla 10 yıl hapis cezası verdi. Yapılan itirazlara rağmen hukuksuzluk sürdü, Yargıtay 16. Ceza Dairesi Tuğluk hakkında verilen hapis cezasını onadı.
Tuğluk beş yıldır hapis. Bu süre içinde annesini kaybetti. 2017 eylülünde yaşadığı Ankara’da ölen anne Hatun Tuğluk’un vasiyeti, “Beni buraya gömün, Aysel’im burada kalacak, eve yakın olur, bana gelir” olmuştu. Aysel Tuğluk cezaevinden cenazeye katılmak için getirildi, cenaze Ankara’da İncek Mezarlığında toprağa verildi. Ancak, arkasında siyasi iktidarın olduğu anlaşılan bir grup ırkçı faşist, “Buraya terörist cenazesi gömdürmeyiz. Burası Ermeni mezarlığı değil” diyerek cenaze törenine katılanlara saldırdılar. Küfürler, saldırılar, hakaretler altında kalan Tuğluk büyük acılar yaşadı. O güruh; “Cenazeyi gömseniz de çıkartır parçalarız” diye saldırdı.
Saldırganlardan biriyle fotoğrafı basında yer alan İçişleri Bakanı ve devlet olup biteni izlemekle yetindi. Bunun üzerine, Hatun Tuğluk’un cenazesi mezardan çıkarıldı. Gece yarısı yola çıkıldı. O günün tanıkları yaşadıklarını dehşet içinde aktarmaktadır. Annesinin cenazesi, katliamlarla, idamlarla, 38 acılarıyla dolu Dersim’e götürülürken yaşananlardan derinden etkilenen Aysel Tuğluk’un yüreği Dersim’e gitmeye el vermedi. O gece için, “Anneme neler yaptılar, bunlara dayanamıyorum” dediği aktarılıyor. Uzmanlar, bu gelişmenin Tuğluk’un hastalığında tetikleyici olduğunu düşündüklerini belirtmiş. Demans (hafıza kaybı) hastalığına yakalanmış olan, durumu her geçen gün kötüleşen Tuğluk, Kürt kadınının cinsiyet ve ulusal köleliğe baş kaldırışında diğerleri gibi simge bir isim. O da Gültan, Sabahat, Ayla, Nurhayat, Selma, Gülser ve daha onlarca yüzlerce mücadelenin en önünde yer almış, feodal geleneklere boyun eğmemiş, yerel, ulusal, tüm ayrımcılığa baş kaldırmış kadınlardan biri.
AKP iktidarının, Kürt sorununda “çözüm ve müzakere” sürecinin önemli aktörlerinden biri de olan Tuğluk; çatışma sürecinin son bulması için çaba gösterenlerin başında geliyordu. Yaşamı demokrasi, barış ve özgürlük çabasıyla geçen biri. Kürt sorunun eşit haklara dayalı barışçı çözümüne açılacak bir kapı ışığı gördüğü her zaman diliminde onu hep en önde gördük.
Tuğluk Demans hastası. Kocaeli Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığında dokuz uzman doktor, Tuğluk için “Cezasının ertelenmesi gerek” raporu verdi. Ancak iktidar düşman hukukunda ısrar ettiğinden dolayı bu kararı tanımadı, uygulamadı, gereğini yapmadı. Uzman doktorlar heyeti raporda; “hastalığın kronik seyirli” oluğunu da belirtti. “Hastalığın kronik seyirli olduğu ve ilerleyici vasıf arz ettiği, cezaevi koşullarında sağlanabilecek tıbbi destek ve bakımının yeterliliğinde sorun yaşayabileceği ve dolayısıyla cezanın infazının ertelenmesi” gerektiğine karar verdi. Ancak siyasi iktidara göre karar veren bir kurum haline geldiğini gösteren Adli Tıp Kurumu aksi bir karar verdi. ATK Başkanlığı, Tuğluk için hazırladığı raporda, “Hayatını yalnız idame ettirebileceği, tedavisi ve önerilen aralıklarla düzenli poliklinik kontrollerinin sağlanarak cezaevi şartlarında infazına devam ettirebileceği...” diyerek hapiste tutulmasına hükmetti. Anlaşılan, cins ayrımcılığına ve ulusal köleliğe karşı direnen birine duyulan öfke Tuğluk’un ağır hastalığına rağmen hapishanede tutulmasının nedeni.
Umarız bu durum değişir. Şimdi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) tarafından verilen alternatif rapor ile Kocaeli Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı tarafından verilen raporla Adli Tıp Üst Kuruluna itiraz eden Tuğluk’un avukatları sonucu bekliyor.
Bu hukuksuzluğa ve vicdansızlığa son verilmeli. Aysel Tuğluk tedavi görebilmek için derhal tahliye edilmelidir.