KIYMIK

Temizlik yaparken, bağ bahçe işlerinde çalışırken herkesin mutlaka başına gelmiştir kıymık batması. Küçücük bir parça diken, çöp, cam ya da metal bir cismin deri altına batmasıyla olur. Genelde en çok kullandığımız organlarımız el ve ayakta oluşu, kıymığı battığı yerden çıkarana kadar hem hareketleriniz kısıtlanıyor, hem de acısının vermiş olduğu sürekli bir huzursuzluk hali olur. Metabolizma, vücudun canlılığını sürdürebilmesi için gerçekleşen tüm kimyasal tepkimelerdir. Kıymık uzun süre çıkarılmadığı takdirde iltihaplı bir reaksiyona da neden olabilir. İşte o zaman o küçük sızılar, o bölgede şişlik, kızarıklık ve zonklar tarzda ağrılara da neden olur. Orası artık enfeksiyonlu bölgedir ve çevre dokulara zarar vermeye başlamıştır.

Vatan olarak kabul ettiğimiz Anadolu-Mezopotamya toprakları, üzerinde kurulan uygarlıklar bakımından oldukça zengin bir coğrafya. Dili, düşüncesi, bilimi, dini, sanatı, zanaatı, teknolojisi gibi kültürel birçok varlığın üzerine inşa edildi. Tarihi sadece cumhuriyet ve onun resmi ideolojisinden ibaret zannedenler; kabul etseniz de etmeseniz de bu kadim topraklar üzerinde, Türk-Sünni olmayan inanç ve halklar, vatan denen o vücutta temel yapı ve organlar olarak hayat buldu. Savaşların, çatışmaların ve yanlış politikaların neden olduğu yıkımlar, doğal afetlerin neden olduğu yıkımlardan daha fazla zarar verdi. İmha ve inkâr politikalarıyla hastalandırdığınız bu memleketin metabolizması her kıyım ve kırımda canhıraş tepki verdi. Kürdlerin varlık ve kimlik sorunu, Alevilerin yaşam tarzı ve inancı, kadın, ekoloji, azınlık konumunda kalan gayrimüslimlerin yaşam hakkı ile inanç, ibadet ve eğitim sorunları yıllardır iyileştirilmeyi bekleyen, memleketin darp edilmiş organları. Ve kıymık gibi sürekli acı ve huzursuzluk vererek iyileştirilmek için mesaj veriyor.

Organları bunca şiddete maruz kalan bir toplum hasta sayılır. Hastalıkları, sağlıklı düşünmesini, aklıselim politikalar üretmesinin de önüne geçti. Bir kıymık gibi batan, acı verip sürekli huzursuzluk veren Kürd sorununun ülkenin tüm doku ve organlarına zarar verdiğini görememek hastalık değil de nedir? Etle tırnak gibi benzetmeleri ile geçiştirilmeye çalışılan, “Biz Kürd sorununu hallettik, öyle bir sorun yoktur.”demek, kıymığın battığı organı tedavi etmek yerine ampütasyonuna karar vermektir. Yalnız ampüte edilmiş bir uzuvla yaşanıyor, öldürmüyor yani. Yüzyıllardır olduğu gibi…

Sorunun çözümü için meşru organ ararken, aniden sevindirik biçimde mecliste olduğunu fark eder ana muhalefet lideri. İşin doğrusu onca yıldır aynı çatı altında birlikte çalıştıkları partiyi yeni fark etmeleri, sorunun çözüm adresi olarak görmeleri bizi de sevindirdi!.. Ardından yurt gezisinde,“Rizelilerin oylarıyla iktidar olacağız. Kaçak çayları Rize meydanında yakacağım.”sözlerini nereye oturmam gerektiğine karar veremedim. O kıymığı battığı yerden çıkarmak mı, üzerine bastırmak mı?.. Mesele zaten o çayın adının Ceylon ya da yaprak çay değil de neden “kaçak” olduğudur. Roboski’de otuz dört kişi, katırla taşıdıkları kaçak çay ve sigaralarla birlikte bombalanarak öldürüldüler. İran sınırı Sefo Deresi’nde otuz üç kişi, daha çok sınırın öte yanında kalan akraba ziyaretleri ve geçim derdiyle ufak çaplı ticaret yaptıklarından”kaçakçılık” gerekçesiyle, Özalp Kapıköy’de kırk bir kişi kurşuna dizilerek öldürüldüler. İsimleri dahi anılmayan yüzlerce, adı ” kaçakçı”ya çıkmış Kürd’ün öldürülmeleri, katliamlardan sadece birkaç örnek sayılır. Yakmayı düşündüğünüz sürece o çay hep “kaçak” onları taşıyanlar,”kaçakçı” ve öldürülmeleri gerekenler olarak kalacak. Aksi halde çözümün adresi olduğunuza, akrabalar arasına çekilmiş sınır duvarlarının arkasına yapılan askeri operasyonlara destek vermeyi, kaçak çayları yakarak izah etmek, benim gibi kaçak çay tiryakilerine anlatmak ve inandırmak biraz zor… İnsan düşünmeden ve merak etmeden duramıyor; mesela memlekette ekilip biçilen ve milyonlarca insanın geçim kaynağı olan “kaçak tütün” sorununa nasıl bir çözüm düşünülür? Ya da gerçek kimliğini saklayarak “kaçak” hayat yaşayanlar, onlar için nasıl bir uygulama yapılacak acaba?

Orta yerde yakmak çözüm olarak düşünüyorlarsa, bu kıymığın canımızı daha çok yakacağının habercisidir.