AKP’nin tarihte örneğine rastlanmadık bir biçimde uzun yıllar iktidarda kalabilmesi, çoğu kez etkili muhalefetin olmamasıyla izah edilirdi. Bir anlamda muhalefetin yanlış politikaları ve seçmenin güvenini kazanamamasının iktidar partisinin işlerini kolaylaştırdığı anlatılmak istenirdi.
Bir süredir tersi olmaya başladı. İktidar partisi muhalefet partilerine sık sık istemeyerek de olsa gollük pozisyonlar yaratıyor. Muhalefet partileri de bunu her zaman olmasa da sık sık gole çevirmeyi becerebiliyorlar. AK Parti oyun kurucu olma özelliğini büyük ölçüde yitirmiş görünüyor.
Bu anlamda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin, CHP klasiğinin üstünde bir performans sergilediği ve geleneksel politik çizgisinin dönüşümüne hizmet eder muhtevada politik açılımlar yapmaya başladığı çok açık görülüyor.
CHP İstanbul il başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun yargı eliyle siyasi yasaklı duruma düşürülmesi sırasında ve sonrasında yaşananlar bunun en son örneğini oluşturuyor.
Miting iktidara yerel seçimler sonrası ikinci bir önemli yanıt niteliğinde yaşandı. Sadece CHP il başkanına güçlü ve etkili bir şekilde sahip çıkmakla kalınmadı. Aynı zamanda toplumsal dayanışmanın ve sahiplenmenin de güçlendiği bir olay oldu. Muhalefet moral depoladı dahi denebilir.
Aynı zamanda daha fazla “Milletin Sesi” mitingi yapılacağı konusunda, 13 ay sonra yapılacak Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçim sürecine ilişkin çok fazla işaret verildi. Kılıçdaroğlu sadece adaylığını pekiştiren bir konuşma yapmadı, Türkiye’nin temel sorunlarına dokundu. Kapsayıcı, çoğulcu ve farklı bir siyasetçi olduğunu göstermeye çalıştı.
Bunlar, yaşamakta olan çok yönlü derin siyasal krizden ve sıkışmışlıktan çıkışın yönünün işareti gibiydi. Türkiye’nin önümüzdeki yaz yapılacak seçimlerde, olağanüstü siyasal koşullara son verebilme ve normalleşme imkânının sınır ve potansiyeli sergilendi.
2023 seçimleri sonrasında en fazla, birikmiş sorunların demokratik diyalog ve müzakereyle çözüm zemininin ve siyasal ortamının sağlanması konusunda sınırlı bir gelişme yaşanacağa benziyor.
Kılıçdaroğlu bunlara dair yaklaşık bir yıldır “helalleşme“ açılımıyla verdiği çeşitli işaretleri, Maltepe mitinginde daha belirgin bir hale getirdi. Millet İttifakın bu güne kadar yayınladığı ortak metinlere büyük ölçüde bağlı kalarak, CHP’nin değişimine ilişkin çerçeve sundu denebilir. i
Türkiye’nin ihtiyacının bunun çok ötesinde bir şey olduğu çok açık. Ama Türkiye siyasetinin sınırları ve toplumun sıkışmışlık hali ne yazık ki, Türkiye’yi ihtiyaç duyulandan daha geri bir noktada tutuyor.
Türkiye, radikal demokratik değişim ve toplumsal dönüşüm programını uygulayabilecek yeterli siyasal ve toplumsal güçten oldukça uzak bir durumda.
İktidarın, siyasal, yargısal, sosyal, kültürel ayak oyunları; toplumda ve egemen Türk siyasetinde çok yanlış ve tehlikeli bir biçimde, “önce bu iktidardan sandıkta kurtulalım, sonrasına bakarız” duygusunun gelişmesine, düşüncesinin yaygınlaşmasına yol açıyor.
Maltepe mitinginde, CHP liderinin konuşmasının ilk cümlelerinden biri olan “Siyasallaşmış yargı, mafya, uyuşturucu kaçakçıları, baronları, paramiliter yapılar, beşli çete, yandaş medya, insan ve silah kaçakçıları; hepsi birlikte çalışıyor. Bunların tek amacı var, korku iklimi yaratmak ve bu iklimden nemalanmak. Bu milleti korkutarak bu sistemi ayakta tutmak istiyorlar. O ve sarayı giderse kaos olur algısının peşindeler. Türkiye zifiri karanlığa sürüklenmek isteniyor” sözleri ise krizin çok yönlü ve derin olduğunu ve radikal demokratikleşmeye olan ihtiyacı anlatıyor.
Önümüzdeki iki seçim
Bütün bu gelişmeler, 2023 Haziran seçimlerine demokrasi güçlerinin ikili bir stratejiyle hazırlanmalarının zorunluluğunu ortaya koyuyor. Sol, sosyalist güçler; 2023 seçimlerinde normalleşmeyi ve toplumun nefes alır hale gelebilmesini sağlayacak bir cumhurbaşkanının seçilmesi ve güçlü bir demokrasi bloğunun parlamento içinde ve dışında oluşması stratejisini adım adım hayata geçirmek zorundalar.
2023 seçimlerinin geçiş sürecinin başlangıç tarihi olduğu ve toplumsal endişe ve beklentiler dikkate alınarak uzun dönemli demokratikleşme stratejisi izlenmelidir.
2023 seçimlerini Cumhur İttifakın kaybetmesi sonrasında yaşanacak geçiş süreci sonunda yapılacak ilk seçimler de en az 2023 seçimleri kadar kritik olacak. 2023 seçimleri siyasal normalleşme, sorunları diyalog ve müzakere zeminini sağlayacak. Geçiş sürecinin sonunda yapılacak seçimler ise Türkiye’nin demokratikleşmesinin ve kronikleşmiş sorunların çözümünün politik çerçevesinin ortaya çıkacağı seçim olacak.
2023’de yapılacak seçimlerde HDP’nin izleyeceği strateji sadece Cumhurbaşkanı seçim sonucunu ve geçiş sürecinin hangi yöne doğru olacağını belirlemekte kalmayacak, aynı zamanda sürecin sonunda yapılacak seçimlerin toplumsal zemininin şekillenmesinde etkili olacaktır.
Bu noktada Türkiye’nin demokratikleşmesinin taşıyıcı iki önemli kolonu olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’sine ve demokrasinin güçlü siyasal çerçevesine sahip HDP’ye, farklı ve kritik sorumluklar düşüyor. Bu konuda yazılabilecek çok fazla konu var. Bu yazı kapsamında, her iki partinin de ilk yapması gerekeni yazmakla yetineceğim.
CHP, HDP seçmeninin hassasiyetlerini gözetmeyen, kapsamayan, muhafazakâr seçmeni merkeze alan 2023 seçim stratejisini revize etmelidir. İktidarın ayrımcı, dışlayıcı politikalarının parçası olmamalıdır.
HDP ise çözüm sürecinden çıkarılacak ders doğrultusunda Kürt seçmeninde ve geniş toplumsal kesimlerde beliren duygu, düşünce ve beklentileri dikkate almalı, “siyasal stresini partinin direksiyonunu sürekli sola kırarak” gerçeklikten kopacak şekilde oluşturmamalıdır.
Türk milliyetçiliği zemininde yükselen İyi Parti’nin lideri Meral Akşener’in yürütmenin başı olacağı bir sürecin kolaylaştırıcısı ve parçası olarak Türkiye demokratikleşemez, sorunlarını çözemez.