Türkiye’nin gündemi, hayat pahalılığı, enflasyon, işsizlik, kurye-kargo işçilerinin direnişleri ve gelecek seçimler. Sokak ve siyasetin nabzı bu eksende atıyor. Doğal olarak birçok gelişme ve olay geniş kamuoyunun gözünden kaçıyor.
İktidar partisinden beklentisi kalmamış toplum kesimlerinin gözü kulağı, Millet İttifakı ve Demokratik İttifak çalışması yürüten partilerden gelecek haberlerde.
Millet İttifakı şemsiyesi altında toplanan 6 muhalefet partisinin 2021 yılı ortalarından bu yana sürdürdüğü çalışmanın programatik sonuçları ve ortak cumhurbaşkanı adayının kim olacağı merak ediliyor. Bir anlamda muhalefet partileri arasındaki güven sorunun ne derece giderileceği görülecek.
Muhalefet partileri ivedilikle ortak Cumhurbaşkanı adayı belirlemeyi tercih etmeyerek iktidarın istediği minderde mücadeleye girişmemekle çok doğru yapıyor. Geçiş programını öncelemeleri önemli ve stratejik olarak doğru bir tercih. Aday ekseninde tartışma, sözünü ettiğimiz güvensizliğin aşılmasında etkin bir çözüm yolu olamaz. Muhalif seçmenin güvensizliğinin aşılmasında taahhütler kilit rol oynayacak. Tabi ki, seçmen bu taahhütlerin kim eliyle gerçekleştirilmek istendiğini önemle, titizlikle değerlendirecek.
Demokratik İttifakın, HDP’nin gücünü ne ölçüde geliştirebileceği, hangi politik çerçevede ve biçimde gerçekleşip, gerçekleşmeyeceği de Millet İttifakı’nı ve dolayısıyla ülkenin geleceğini ciddi ölçüde etkileyecektir.
Görülen o ki, Türkiye’nin evrensel hukuk ve demokrasi ekseninde siyasal krizini aşması daha çok zamanımızı alacak. Bunun nedeni, birçok siyasal, sosyal ve kültürel konularda iktidar ve muhalefet partileri arasında hala ciddi ortaklıkların olmasıdır. Başka bir ifadeyle partilerin üzerine oturdukları sosyal ve toplumsal zeminin birbirine çok benzemesidir
Herkes toplumun kutuplaşmasından şikâyet etmekte, ama her saf tutuş siyasal değerlerden daha çok siyasi aktörler ekseninde gerçekleşiyor.
Suriyeli karşıtlığı ortak payda
Bu durumu Sosyal Demokrasi Vakfı‘nın Suriye savaşının 10. Yılı nedeniyle 8-29 Kasım tarihleri arasında Türkiye genelinde 1067 kişiyle yaptığı araştırma verileri bütün açıklığıyla gözler önüne seriyor.
Çalışmaya katılan 1067 kişinin profili şöyle: Katılımcıların % 49,5’i kadın, % 50,1’ierkek; % 82’si lise veya üstü eğitimli, % 26,5’i çalışmıyor, % 73,5’i çalışıyor. Sonuçları değerlendirirken bunların göz önünde tutulması gerekir.
“Suriyelileri nasıl tanımlarsınız” sorusuna katılımcıların %70,1’i “Suriyeli göçmenlerin temiz, güvenilir ve kibar olmadığı” yanıtını vermiş. Bunun 2018 seçimlerinde partilerin aldığı oylara göre dağılımı ise şöyle: AKP % 63, CHP % 81,8, MHP % 75,5, İyi Parti % 82,6, HDP % 61,7.
“Suriyeliler çalışkan mıdır?” sorusuna katılımcıların % 57,5’i “hayır” yanıtını vermiş, yani tembel olarak tanımlamışlar. Dağılımı ise şöyle AKP % 52,4, CHP % 67,5, MHP % 58,8, İyi Parti % 66,3, HDP % 49,5.
Araştırmaya katılanların % 66,8’i iktidarın Suriye politikasından memnun değil. Bu memnuniyetsizliğin partilere dağılımı şöyle: AKP % 46,3, CHP % 88, MHP % 66,6, İyi Parti % 88,1, HDP % 91,6.
AKP ve MHP seçmeninin hayli yüksek oranda memnuniyetsizlik belirtmesi dikkat çekici ve göçmen karşıtı durumu özetliyor.
Araştırmaya katılanların büyük çoğunluğunun “Suriyelilerle sorun yaşıyor musunuz” sorusuna “hayır yaşamıyorum (yüzde 49,7)” ve “Son 5 yıl içerisinde Suriyelilerden bizzat zarar gördünüz mü” sorusuna “hayır, zarar görmedim (yüzde 77,3)” yanıtı vermesine rağmen Suriyeli göçmenlere karşı ırkçılığın, ayrımcılığın boyutu bu. Araştırmanın detayına buradan veya www.sodev.org.tr adresinden ulaşabilirsiniz.
Buna benzer onlarca araştırma verileri yayınlandı. Tablo hiç birinde değişmiyor. Bu ve benzeri veriler iki şeyi gösteriyor.
Birincisi Türkiye siyasetinde muhalefet ve iktidarın; toplumsal, siyasal, kültürel ve insani sorunları siyasette nasıl araçsallaştırdığını gösteriyor. Bu veriler, partilerin pozisyon değiştirmesine paralel yer değiştireceğini ortaya koyuyor. İktidar muhalefete geçtiğinde muhalefet partilerinin tutumuna benzer tutum takınacağına hiç kuşku yok. Kaldı ki, her iki blok arasında ciddi bir anlayış farkı yok.
İkincisi ise, Türkiye’nin demokratikleşmesinin siyasal ve sosyal zemininin zayıflığını gösteriyor. Radikal değişim için toplumsal dönüşüme ihtiyaç olduğu gerçeğiyle yüzleşmeye işaret ediyor. Vatan, millet edebiyatının toplumda ortaya çıkardığı sorunların derinliğini ortaya koyuyor.
Bu nedenle seçimleri muhalefetin kazanmasının evrensel ölçülerde demokratikleşme getirmeyeceği çok açık. Sadece demokratikleşmenin toplumsal zeminlerini güçlendirmeye fırsat sunacak ve demokratik siyasal iradenin önünü açabilecek olmasıyla sınırlı bir işlevi olabilir. Türkiye’nin normalleşme sürecine girmesi için kritik önemde bir adım atılmış olabilir.
Bunun ötesinde göçmen karşıtı, ırkçı, ayrımcı Bolu Belediye Başkanıyla baş edemeyen CHP’nin ve her fırsatta faşistliğini topluma hatırlatan, Kürt, göçmen karşıtlığıyla malul, MHP ile ırkçılık yarışı yapan İyi Parti’nin başını çektiği Millet İttifakı daha fazla bir şey yapamaz.