Türkiye’de sokak tartışmasının sürdüğü günlerde Kazakistan’da sokaklar hareketlendi. Geçen yılın son günlerinde Şili ve Peru’daki halkçı hareketlerin seçimlerde kazandığı zafer kayıtlara geçmişti. Dünyanın birçok bölgesinde mücadeleler sürüyordu. Kapitalizme, sömürü ve baskıya karşı bitmeyen bir mücadele vardı. Halka yabancı, kapitalizmin işleyişinin kölesi olmuş ve bunu diktatörlüklere vardıran yönetimlere karşı her tarafta süren mücadelenin yeni yıla yeni umutlar taşıdığını düşünüyorduk. Çok erken bir müjdeyle sarsıldı dünya.
Kazakistan işçilerinin dalgalandırdığı mücadele bayrağı bir anda yirmi milyona yakın ülkenin dört bir yanında dalgalanmaya başladı. Oysa Orta Asya ülkesi, zengin doğal gaz ve petrol kaynaklarına sahip Kazakistan “sakin” bir ülkeydi. Zengin petrol, kömür, uranyum yataklarına sahip ülkenin böyle bir anda sokağı ısıtacağı pek düşünülmüyordu. 30 yıllık yönetim gerçeği ters yüz ederek toz pembe tablolar çizip yoluna devam ediyor olduğunu düşünüyordu. Ancak öyle olmadı.
Kazakistan’daki gelişme, Türkiye’de “sokak” tartışmasının yapıldığı bir zamanda iktidara ve muhalefete verilen bir yanıt gibi oldu. Yani sokak ne öyle birilerinin “Çıkın da göreyim, gününüzü göstereyim” tehditlerine göre suskunluğa gömülüyor, ne de “Sokağa çıkan kim, bizi sokağa çekmek istiyorlar ama biz ona gelmeyiz” mealindeki açıklamalara itibar ediyor. Sokak bu! Hiç beklenmedik bir anda dolup taşıyor.
Şimdi Kazakistan’da konuşuyor sokaklar! Nazarbayev sarayında mı bilinmiyor, sessiz suskun. Görevden alındığı söyleniyor. Canının derdine düşmüş görünüyor. Üzerine oturduğu serveti korumanın yollarını aradı onlarca oligark. Ülkeyi terk etmek için sıraya girdiler, özel uçaklarını çalıştırdılar, yurt dışına kaçırdıkları, yabancı bankalardaki servetlerine uçmak için yol aradılar.
Nazarbayev, en zenginlerinden Kazakistan’ın. Onun da kızları damatları dolar milyarderi. Dışarıda lüks ve sefahat içindeler. İçeride büyük konsorsiyumların, vakıfların, kaynakların başında kimi. Aile ile ilgili skandalları bitmek bilmiyor. Astana olan eski başkentin ismini “Nur-Sultan” olarak değiştirdi. Bir kızı senato başkanı… Yakın çevresi güvenlik, istihbarat sorumluları. Muhalefet baskı altında. Kimi hapiste, kimi kendini dışarıya atmakta buldu çareyi. Çelik ekibiyle yönetiyor ülkeyi. Nursultan Nazarbayev’in, idolü Putin. Onun gibi yönetmekteydi ülkeyi. 30 yıl iktidarda kaldıktan sonra devlet başkanlığını sözünden çıkmayacağını düşündüğü daha önce Dışişleri Bakanı olan Tokayev’e devretti ancak güvenlik konseyi başkanlığını sürdürüyor. Tüm ekonomik, sosyal, siyasal kararları verecek makamda yer tutmaya devam ediyor. 2019’da devlet başkanlığı görevini Batı ile, Çin ve Rusya ile oldukça iyi olan, Doğu Batı ilişkilerini iyi dengeleyecek olan Tokayev’e devretse de esas yönlendirici yine oydu.
“Sovyetlerin yıkılışı”ndan sonra en istikrarlı görünen Kazakistan şimdi hareketli. Bölgenin diğer ülkeleriyle kıyaslandığında görece daha “mutlu” gösterilen ülke şimdi yolsuzluğa son verilsin, gelirde adalet sağlansın, hak ve özgürlükler tanınsın diye sokakları dolduruyor. “İstifa” bağırışları kapıya dayanınca hükümeti görevden aldı Devlet Başkanı. Ancak, onun ve arkasındaki Nazarbayev’in yeri de sallanıyor.
Gelir adaletsizliği, yolsuzluk ve baskı halkın canına tak etmiş görünüyor. Zira petrol ve gazda dünyadaki ilk ona giren ülkelerden biri olan Kazakistan’da kaynakları bir avuç zengin yağmalıyor. Rusların Mavi Akım hattı ile dünyaya sattığı gazın kaynakları Kazakistan’dan gidiyor. Gazı Türkiye’ye ve dünyaya ulaşan, özellikle Hazar Denizi bölgesindeki kaynaklarıyla servet kazanan ülkenin halkı yoksul. Çalışan, kaynakları işleyen işçiler aç ve perişan. Asgari ücret 100 dolara denk düşüyor. Üreten bizsek, kullanan da biz olmalıyız diyor işçiler ve halk.
Aslında gaza yapılan yüzde 100 zam karşısında isyan etmesinin birçok nedeni var. Ekonomik, sosyal, siyasal birçok neden… İşçiler ve halk gazın halka ücretsiz verilmesini talep ediyor. Yasakların son bulmasını istiyor. Yeni bir anayasa için reform öneriyor. Yasaklı komünist ve sosyalist partilerin üzerindeki baskıların son bulmasını dile getiriyor. İşçilerin kendi sendikalarını kurabilmelerinin önündeki yasaklar kaldırılsın talebi yükseliyor…
Aslında bu son zam bardağı taşıran damla oldu. Dünya piyasalarında, borsada yeni yer arayanlara, servetleri elinde tutan bir avuç oligarka karşı patlayan öfke yılların birikimi. Zira daha önce de birçok tepki ortaya çıktı. İşçi direnişleri yaşandı. Daha önce yabancı işçilere yapılan ücret artışını kendi yurttaşı olan işçilere yapmayan yönetime karşı baş kaldırmıştı petrol işçileri. Ancak bu defaki çok farklı bir boyut kazandı. 14 bölgesi ve üç büyük şehriyle, 19 milyon nüfusuyla çalkalanmaktadır Kazakistan. Petrol ve gazın çıkarıldığı batı bölgesinden işçiler kıvılcımı çaktı ve her tarafa yayıldı
İşte olmadı… İşçiler ve emekçiler bir iktidarı daha sarstı. Zamlar geri alındı. Bazı görevliler görevden alındı. Hükümet gitti. Bazı çevreler “Soros parmağı” söyleyedursun. “Turuncu devrim”, “dış güçler” diyenler var. İşçi ve halk direnişi lekelenmek isteniyor. Bu tanımlar yönetimin işine geliyor. Böylece Rusya’nın asker çıkarmasına olanak yaratılmış oldu. Ancak bu direniş sürüyor. Yönetim çatladı. İniş çıkışlar olsa da işçi ve emekçilerin, halkların demokratik ve halkçı Kazakistan mücadelesi dinmeyecek gibi görünüyor.