Türkiye dörtte üçü gasbedilmiş piyango bileti misali!
Eskisi yıl geride kalsa da tüm sorunlarını büyüterek yeni yıla devretti. Her ne kadar “yeni” olana karşı bir hoşluk içinde olsa da insanlık, gerçek bir kamçı gibi şaklamaktadır yüzüne işçi ve emekçilerin. Yeni yıla büyümüş sorunlar devredildi.
Bir kere birkaç yüz lira eklenerek 2 bin 825 TL olarak tespit edilen asgari ücrete eklediklerini zaman yitirmeden geri aldılar. Daha gün bir, doğalgaz, elektrik zammı sabahın ışıklarını beklemeden çaldı kapıyı. Elektriğe yüzde 6 zam yapılarak yılın ilk günü ilk darbeyi indirdiler halkımızın üzerine.
Eski yıldan devredilen yamalı büyük bohçada neler yok ki…
Ekonomideki durum vahim. İç dış borç… Faiz, ödemeler, bütçe açığı, merkez bankasının tam takır eksi 50 milyar dolarlardaki kasası… siyaset, yargı, erkeklerin işlediği kadın cinayetleri, polis ve asker baskısı, artan şiddet, hukuksuzluk diz boyu… Tarımdan, doğanın yağmalanmasına, beş müteahhitte sunulan ballı ihalelere…
Tüm bunların ceremesini halk çekecek… Sorunları halkın sırtına binerek çözme yoluna gidecekler ve her gün biraz daha yalan, dolan…
Bir defa yalan, dolan, hile, yolsuzluk önemli bir yer kaplıyor yeni yıla aktarılanlardan. Yılbaşı biletleriyle, yani piyangodaki son numarayla bunu bir kez daha sergilediler. Büyük ikramiye dört bilete vurmuştu ve bu biletlerin 3’ü her nasılsa satılmamıştı. 75 milyon hiç de fena değil!
Gebze’deki BALDUR işçileri, Çorum’daki Ekmekçioğlu işçileri gibi binlerce, on binlerce işçi sendikalaşmak, yaşanılır bir ücret çabası içinde. Milyonlarcası açlık sınırındaki bir ücret, yoksulluk sınırının çok çok altında bir ücretle geçinmeye çalışıyor.
Sağlıktan eğitime, tarımdan sanayiye uzanan sorunlar zincirine her gün yenileri ekleniyor. İşsizlik çığ gibi büyüyor. Ekonomik sorunlar bitmek bilmiyor, dahası dertler yüklenerek, katlanarak artıyor her geçen gün.
Yeni yılda, devredilen mevcut ağır sorunlarla sınırlı kalmak da olası değil. Bunlar öyle sorunlar ki çözülmeyince oldukları yerde kalan, sabitlenmiş cinsten sorunlar değil. Aksine her anı, her dakikası yeni faturalar yaratan, maliyeti her türlü artan iç ve dış sorunlar, Kürt sorunu...
Evet, Bektaşi Baba, önündeki iki şaraptan birini içtikten sonra diğerini gösterip “bu daha iyidir” demiş. “İyi ama diğerine daha bakmadın Baba!” denilince, “Bundan daha kötüsü olmaz erenler, mutlaka o daha iyidir” demiş. Akla bu hikaye gelse de bu bir iyi niyet yaklaşımından başka bir şey olmayacak. Erdoğan, Bahçeli yönetimi halkın sırtına bindikçe ayakta kalabilmektedir ve tek yapabilecekleri bunda ısrar etmek olacaktır. Varlıklarını, geleceklerini suskun, itaat eden, her şeyi sineye çeken, baskı ve sömürü karşısında sus pus olmuş bir toplumdur. Dolayısıyla yeni yıl bize eskinin bakiyesidir ve eğer böyle devam ederse daha da kötü bir yıl yaşayacağız demektir.
Ve yeni yıl, milyonları, ezilen ve sömürülen milyonları suskunluktan sıyrılmış halde güçlerini birleştirmeye, mücadeleye ve bu kötü gidişe son vermeye çağırıyor…
Geride kalan yıl boyunca özellikle Kovid-19 salgınından dolayı büyük acılar, ölümler yaşandı. Tüm dünyayı sarsan gelişmelerle karşılaştık. Ancak başka bir gerçek var ki o da Erdoğan yönetiminin diğer tüm sorunlarda olduğu gibi pandemi karşısında da halkın sağlığını ve ülkenin geleceğini hiçe saydığıdır. Salgının yayılması, hastalığın önü alınamaz bir boyut kazanması ve ölümlerin dünya sırlamasında en üst sıralara yükselmesinde, TTB’yi dinelemeyen, işçi ve emekçilerin sesine kulaklarını tıkayıp saray yaşamına devam eden, bir avuç patron için kararlar alıp, kanunlar işleten bu yönetimin esas ve belirleyici sorumluluğu var.
Şimdi dünya salgını durdurmak için hummalı bir çalışma içindeyken ve bilim birkaç koldan aşı bulma çabasında mesafe almışken ve Almanya ile Çin’in kullanıma sunduğu iki aşı mevcutken, Erdoğan yönetimi aynı aymazlık içindedir. Toplumun aşılanması, aşının düzenli, hızlı ve adil bir biçimde kullanımı konusunda da kötü bir süreç işletilmektedir.
Yeni eskinin içinden başka türlü bir yol izleyerek çıkabilir. Bunun yol açanı da ancak güçlerini birleştirmiş olan ezilen haklar, işçiler ve emekçilerdir.
Devredilmiş sorunların nerden kaynaklandığı belli… 19 yıldır başta bulunanların tüm sorunların yumağını büyütüp ülkeyi tam bir cendereye sıkıştırdıkları, işçi ve emekçileri ekonomik ve siyasi saldırılar altında ezdikleri bilinmez değil. Emekçi halklar her geçen gün biraz daha bel verirken, ezilip perişan olurken onların zevk ve safahatlarından bir nebze olsun fedakarlık yapmadıkları, dahası bunu artık göze sokarcasına yapmakta oldukları bir gerçek var orta yerde durmaktadır.
Geçen yılın dünyanın başına belalarından biri korona ise diğeri Trump’tı. İkisi için de şimdilik bir “çözüm” bulunmuş gibi! Belki buradan tutabiliriz; işçi ve emekçiler olarak, ezilen halklar ve tüm Türkiye halkları olarak tüm melanetleri def edebileceğimiz bir güç oluruz. Birleşir, örgütlenir ve gerçekten yaşanır bir Türkiye yaratabiliriz yeniden. Ve bu da dünyaya büyük bir katkı olur.