Anayasa Mahkemesine saldıran, parti kapatmaktan söz eden, seçilmişleri kayyımla tehdit eden bir siyasal aklın akılsızlığında yeni anayasa yapmak bu ülkenin tabutuna çivi çakmaktır.
Yine mi yeni anayasa?
Anayasa Mahkemesine saldıran, parti kapatmaktan söz eden, seçilmişleri kayyımla tehdit eden bir siyasal aklın akılsızlığında yeni anayasa yapmak bu ülkenin tabutuna çivi çakmaktır. Toplumun öncelikli gündemi ekonomik toplumsal, siyasal yangının söndürülmesidir.
Yerel seçimlerin üzerinden tam bir ay geçti, iktidar bloğunun yeni anayasa hevesi depreşti. Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un, 30 Nisan Salı günü CHP lideri Özgür Özel ile başladığı Meclis’te grubu bulunan partilerle yöntem konusunda görüş alışverişinde bulunuyor.
Malum, iki yıl önce iktidar partisi gündeme getirmişti. AK Parti ve MHP ayrı ayrı hazırladıkları taslaklar üzerinde ortaklaşamadıkları için anayasa değişikli tekliflerini ertelediler.
Anlaşamadıkları esas konu Cumhurbaşkanı seçimlerinin birinci turunda zorunlu olan 50+1 konusuydu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, anayasanın bu maddesinin değiştirilmesi durumunda, iktidar ortağı olma, daha doğrusu iktidarın nimetlerinden yararlanma fırsatını kaçıracağından, öneriye karşı çıkıyor.
Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanlarından Mehmet Uçum, Bahçeli ile aynı görüşte. AK Parti içinde ciddi bir kesim ise değiştirilmesini istiyor.
MHP lideri Devlet Bahçeli, dünyada başka hiçbir partiye nasip olmayan bu konfor alanında, ülke siyasetinin ve iktidar partisinin rotasını yasal, anayasal yetkisi, sorumluluğu olmadan belirlemenin keyfini sürdürüyor.
Yerel seçim sonuçları AK Parti – MHP ve devletin geleneksel bazı yasal, yasadışı yapı ve kesimleriyle kurulan koalisyonunun eskisi gibi sürdürülemez olduğunu gözler önüne serdi. Hızla erimeye başlayan Cumhur İttifakı’nın ve Erdoğan’ın bir daha seçilmesi için, anayasa sorununa çözüm arayışı başlatıldı.
HIZLA ERİME VE YENİ ANAYASA İLE ÇÖZÜM ARAYIŞI
Yerel seçim sonuçları AK Parti – MHP ve devletin geleneksel bazı yasal, yasadışı yapı ve kesimleriyle kurulan koalisyonunun eskisi gibi sürdürülemez olduğunu gözler önüne serdi. Hızla erimeye başlayan Cumhur İttifakı’nın ve Recep Tayyip Erdoğan’ın bir daha seçilmesi için, anayasa sorununa çözüm arayışı başlatıldı.
Önceki hafta AK Parti kurmayları bu doğrultuda yeni arayışlara girdiği bir zamanda, MHP Genel Başkan Yardımcı Semih Yalçın eski hazırlıklarının kırmızı çizgilerini nedense hatırlatmak gereği duydu.
MHP ve AK Parti’nin, anayasanın bir kişinin en fazla iki kez üst üste seçilebilir hükmünün değiştirilmesi konusunda birlikte hareket edeceklerinden hiç kuşku yok. İkisi birbirlerine artık fazlasıyla mecburlar.
Yani anayasa ve yasa tanımayan mevcut tek adam rejiminin revizyonu ile iktidarlarını ve ortaklıklarını bir biçimde sürdürmenin telaşındalar.
AK Parti ve MHP kendi ihtiyaçlarını toplumsal ihtiyaçların önüne koyarak siyasi gündeme taşımaya çalışıyorlar. Bu konuda marifetli olduklarını kabul etmek gerek.
AK Parti, 22 yıllık iktidarının farklı aşamalarında anayasa değişikliği ve referandum yoluyla güç tahkimi stratejisini izledi. Her birinde “yeni sivil anayasa yapmak; 12 Eylül asker anayasasını çöpe göndermek, vesayet rejimine son vermek” gibi sözlerle yeni toplumsal ve siyasal iklim yaratmaktan dem vurdu.
Bu kez de Recep Tayyip Erdoğan’ın her an eskisi gibi muazzam demokratik açılım yapabileceğini, MHP ile yollarını ayırabileceğini, yeni ittifaklar kurabileceğini, hatta 2013-2015 benzeri olmasa da yeni bir çözüm süreci başlatabileceğini söyleyenler, umanlar ve bekleyenler var.
İktidar partisi, seçmenin mesajının muhasebesini yaptıktan sonra yeni anayasayı gündeme getirmedi. Üç dört yıl önceki gündem bakiyesini hiçbir şey olmamış gibi yeniden harlamaya çalışıyor. Türkiye’nin demokratik anayasa sorunu ve ihtiyacı, iktidar partisinin elinde siyasi jokere dönüştü.
ANAYASA, İKTİDAR İÇİN SİYASİ JOKER
Ama artık bu sözlerin pek alıcısı olmayacak gibi görünüyor. Bunun üç önemli nedeni var. Her şeyden önce artık iktidar partisi de, lideri Recep Tayyip Erdoğan da toplum nezdinde kredisini tüketti. Artık “yaparsa Recep Tayyip Erdoğan yapar” miti toplumda yıkıldı.
Son sekiz yıldır her yönden büyük bir başarısızlık, yıkım, siyasal çürüme ve çöküş yaşanmasının önüne geçilemedi. Sorunun anayasal, yasal düzenlemelerden değil keyfiyetten, hukuksuzluktan ve esas olarak zihniyetten kaynaklandığı her yönüyle ve boyutuyla açığa çıktı. Son yerel seçimlerde sandık sonuçlarından ortaya çıkan Türkiye’de merkezi ve yerel olmak üzere “ikili iktidar” bütün bunların bir sonucu. Bir tür seçmenin iktidara artık yeter demesidir. İktidar partisi, seçmenin bu mesajının muhasebesini yaptıktan sonra yeni anayasayı gündeme getirmedi. Üç dört yıl önceki gündem bakiyesini hiçbir şey olmamış gibi yeniden harlamaya çalışıyor. Türkiye’nin demokratik anayasa sorunu ve ihtiyacı, iktidar partisinin elinde siyasi jokere dönüştü.
İkincisi, son yıllarda anayasaya, yerel ve uluslararası mahkemelere uymamanın, ayaklar altına almanın sayısın örnekleri yaygınlaştı. Bu yüzden toplumsal kredisinin sonuna gelmiş bir iktidar ve ortağının yeni anayasa yapma çabalarına toplumdan ve yasama organından ortaklar bulmasının imkânı olmadığı gibi, esas olarak anlamı da yoktur. Keyfiyetle ve denetimden uzak, hukuksuz yönetim anlayışına sahip olanlara daha fazla yetki vermek ve uymayacağı, ayaklar altına alacağı anayasa yapmalarına ortak olmak toplumsal çıkar, yarar ve faydayla değil, partilerin siyasal, sosyal çevrelerinin kişisel dar beklentileriyle mümkün olabilir.
İktidarın, iki gün önce 1 Mayıs’ta İstanbul’da Taksim’de gösteri yapılmasına ilişkin anayasa mahkemesi kararına rağmen yaşattığı keyfiyet, yasadışı ve yasakçı şiddet tutumu, nasıl bir ülke arzuladıklarının örneği oldu.
AİHM ve AYM kararlarına rağmen Osman Kavala’nın, Selahattin Demirtaş’ın ve Can Atalay’ın serbest bırakılmamış olmaları, Kobani ve Gezi davaları gibi onlarca siyasi davada yargının halleri, mevcut iktidar partisinin inisiyatifinde, ön ayak olmasıyla yeni anayasa yapmanın ve tartışmanın elverişli siyasi ortamının olmadığının işaretleridir.
YENİ ANAYASA İÇİN ELVERİŞLİ ORTAMIN OLMADIĞININ İŞARETLERİ
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen Osman Kavala’nın, Selahattin Demirtaş’ın ve Can Atalay’ın hala serbest bırakılmamış olmaları, Kobani ve Gezi davaları gibi onlarca siyasi davada yargının halleri, mevcut iktidar partisinin inisiyatifinde, ön ayak olmasıyla yeni anayasa yapmanın ve tartışmanın elverişli siyasi ortamının olmadığının işaretleridir. İktidarın anayasal hak ve özgürlerden sürekli şikâyet etmesi çok şey anlatıyor.
Ülke cezaevlerinde yüzlerce siyasi mahkûmun olduğu, binlerce siyasi muhalifin ülkesinden uzak yaşamak zorunda kaldığı, ağzını açanın yargılandığı, iktidarın politikalarına ve reisin sözüne itiraz edenin linç edildiği, hiç kimsenin yasal güvencesinin olmadığı bir siyasal ortamda yeni anayasadan söz etmek ancak toplumu oyalamak, meşgul etmek demektir.
Anayasa Mahkemesine saldıran, parti kapatmaktan söz eden, seçilmişleri kayyımla tehdit eden bir siyasal aklın akılsızlığında yeni anayasa yapmak bu ülkenin tabutuna çivi çakmaktır.
Son olarak, iki yıldır toplumun çok büyük bir kesiminin yoksulluk sınırında yaşadığı, açlıkla yüz yüze gelen toplumsal kesimlerin ve nüfusun her gün biraz daha büyüdüğü derin, yapısal, ekonomik kriz koşullarında iktidarın anayasa ihtiyacı toplumun çok geniş kesimlerine fazlasıyla lüks gelmektedir. Toplumun öncelikli gündemi ekonomik toplumsal, siyasal yangının söndürülmesidir. Bu durum bile tek başına siyasal iktidarın toplumla ne derece derin kopuş yaşadığının belirtisidir.