TOZLAR KANLI ÇAMURLARI GETİRDİ Ve Tanrı insanı yarattı. İnsanlar da katliamlarla dolu bir tarih… * Tarihin sayfalarına kanla yazılan her olay kendisinden daha öncekilerinin devamı ve bir sonrakinin ise gerekçesi ve planlayıcısı olmuştur.

 

 

 

 

TOZLAR KANLI ÇAMURLARI GETİRDİ

Ve Tanrı insanı yarattı. İnsanlar da katliamlarla dolu bir tarih…

*

Tarihin sayfalarına kanla yazılan her olay kendisinden daha öncekilerinin devamı ve bir sonrakinin ise gerekçesi ve planlayıcısı olmuştur. Dolayısıyla olayları ele alırken bu olayların çıkış nedenlerini ve ulaşmak istedikleri noktaları doğru bir biçimde ve gerçekçi bir yaklaşımla tahlil etmek geriyor. Körükleyen, besleyen, harlayan, ateşi büyüten zihniyetlerin nereden geldiklerini, gelirken hangi düşünceleri taşıdıklarını ve bütün bunlarla asıl neyi amaçladıklarını iyi irdelemek oldukça önemlidir.

*

Hiçbir olay birbirinden bağımsız ve amaçsız değildir. Hele ki bir olay katliama, yakıp- yıkmaya, yok etmeye yönelik ise... Böyle durumlar belli kişilerin, belli amaçlarına hizmet eder, onları besler, körükler ve büyütür. O yüzden hafızalarımızda, tarihi bir klasör oluştururken bu unsurları ciddi anlamda irdelemek, anlamak, yorumlamak ve akılcıl bir biçimde ele almak gerekiyor. Aksi durumda bugünlere taşınan olaylar, geleceğe taşınmaya devam edecek ve bizlerin hafızasına, başka bir olayın daha kanlı bilançosunun sorumluluğunu yüklemiş olacaktır. Cellatlar hep cellat olmaya devam edecek, bizler ise ölenlerin ve yapılan yıkımların arkasından bir anma töreni daha düzenleyerek, ruhumuzda, geleceğimize yönelik bitmek bilmeyen kanlı bir tarih daha bırakmış olacağız.

*

Tıpkı 1978 Maraş Katliamında olduğu gibi…

*

Maraş Katliamı, aniden ortaya çıkan ve öyle devam eden bir süreç değildir. Olayın gerçekleşmesinde belirleyici rol oynayan bir başka olayın sürecine bakmak gerekiyor. Her ne kadar her türlü gerekçeyi tüm şiddetiyle reddetsek de, başka katliamların yaşanmaması için bu ve benzeri olayların nedenlerini sorgulamak ve arkasında duran zihniyeti iyi analiz etmek gerekiyor.

*

Maraş katliamının nasıl doğduğuna, ivme kazanarak nasıl ilerlediğine, kimler tarafından ne amaçla çıkarıldığına ve sonraki olaylara nasıl aktarıldığına bakmak, bizleri bir sonuca götürebilir.

*

Bu kanlı tarihin kurgusunu belirleyenler kimlerdi ve asıl neden neydi?

1977 yılında yapılan seçimde, Ecevit’in, solu ve emekçileri  desteklemeye yönelik söylemlerinin büyük bir payı vardır. Bu durum aşırı sağcı- milliyetçi güruh tarafından endişeyle karşılanmıştır. Alevilerin, onların deyimiyle Komünistlerin, güçlenmesi, statü kazanması korku yaratmıştır. Sol kesimin, Alevilerin desteğini alarak büyük bir oy çokluğuyla CHP'nin iktidar olması  panik ortamını arttırmıştır. Seçim sürecinde öne sürülen ve seçimi  kazandıran vaatler yerine getirilmeyince ve sömürenin diline ve taleplerine göz yumulunca ülkede meydana gelen siyasi boşluğu ve ekonomik krizi fırsata çevirmek isteyen aşırı sağcı- milliyetçi kesim, birçok yerde CHP aleyhine sokak yürüyüşleri düzenlemeye, sayıca çoğunlukta oldukları yerlerde de provakatif eylemler yapmaya başlarlar. Asıl amaçlarının, halkı tahrik ederek, birbirine düşürürek, birini diğerine yok ettirerek, elde ettikleri rant ile, ülkenin, Sol ve Alevi halkının başına bela olmak olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek. Çünkü, kanla beslenen bu zihniyet; “böl, parçala, yok et ve yönet” mantığıyla hareket eder sürekli.

*

Maraş katliamından önce, Tokat, Erzincan ve Malatya'da kargaşa çıkarırlar. Amaç, bu illerden başlayarak, ilk kıvılcımları yaratmak ve Alevileri katletmektir. O yüzden fırsat kollarlar. Malatya’da ki aşırı sağcı-milliyetçi- Sünni kesim din olgusu üzerinden kışkırtılarak Alevilere-Solculara yönelik bir saldırı gerçekleştirirler. Fakat istedikleri büyük çapta bir sonuç alamazlar. Yaklaşık 10 kişinin hayatını kaybettiği Malatya’daki olay, büyümeden sona erer. Arkasından, Elazığ’da ve Sivas’ta girişimler olur. Buralarda da amaçladıkları gibi bir sonuca ulaşamazlar ve istedikleri düzeyde büyük bir kaos ortamı yaratamazlar.

 

*

Ta ki Maraş katliamına kadar…

*

Maraş katliamı, sadece salt bir Alevi-Sünni çatışması değildir. Bu olayı böyle algılamak, bundan önceki ve sonraki olaylara daha doğru ve gerçekçi yaklaşmamızı engelleyecektir. Din olgusu bütün şiddetiyle kullanılmış, bir Alevi-Sünni çatışmasına dönüştürülmüş ve öyle bir izlenim yaratılarak sonuca gidilmiş bir olaydır Maraş katliamı. Çünkü daha sonraları, bu katliamın CHP’ye destek veren Sünni kesime karşı da yapıldığını, yapılan bir anons ile çok açık bir biçimde ortaya koyacaklardır…

*

Peki bu kanlı süreç ilmik ilmik nasıl işlendi?

*

Maraş’ın etnik yapısında azımsanmayacak bir nüfusa sahip olan Alevilerin- Solcuların, daha güçlü hale gelebileceği endişesi, Milliyetçi-sağcı cepheyi fazlasıyla rahatsız etmiştir. Bu durumu hazmedemeyen aşırı sağcı- miliyetçi kesim, planlarını ince ince örerek hayata geçirirler. İlk etap, Alevileri-Solcuları belirlemek olur. Nüfus sayımı var bahanesiyle görevlendirilen kişilerce, Alevilerin-Solcuların yaşadığı mahalleler, evler belirlenir ve işaretlenir.

*

İlk anda bunlara anlam veremeyenler, sonrasında nedenini çok acı bir biçimde öğreneceklerdir ne yazık ki…

*

Tüm hazırlıklar tamamlanınca sıra, karanlık planlarını devreye sokacak bir neden yaratmaya gelir. Tamda bu noktadan sonra, her şey hızlıca işlenmeye başlar.

*

19 Aralık 1978’de; Maraş’ta bulunan Çiçek Sineması’nda, “Güneş Ne Zaman Doğacak’ adlı filmin izlendiği sırada, (sonradan soyadını ‘Şendiller’ olarak değiştiren) Ökkeş Kenger tarafından atıldığı iddia edilen ses bombasının patlatılmasıyla olaylar başlamış olur. Böylece Malatya, Elazığ ve Sivas’ta elde edemediklerini Maraş’ta elde etmiş olurlar.

*

Sinemadaki patlamayı, Aleviler-Solcular-Komünistler yaptı diyerek, gruplar halinde slogan atmaya ve etrafa saldırmaya başlarlar. İlk gün, olay yaşanmadan biter. Olaydan iki gün sonra solcu iki öğretmenin öldürülmesiyle olaylar tekrar alevlenir. Cenazelerin kaldırılması sırasında; Alevilerin- Komünistlerin camiye saldıracaklarına yönelik asılsız bir haber yaylır ortalığa. Deyim yerindeyse, ev ev gezerler. Bunun üzerine bir grup, öldürülen iki öğretmenin cenazesine katılanlara saldırır ve bu olayda da üç kişi yaşamını yitirir. O gün de olaylar daha fazla büyümeden biter.

*

Ta ki, 23 Aralık sabahında, Belediye’nin hoparlöründen gelen ve büyük bir kitleyi tahrik eden o anonsa kadar.

Hoparlörden seslenen kişi “Alevilerin-Komünistlerin, üç kardeşlerini şehit ettiklerini, herkesi öldürüp yok etmek istediklerini, camiye saldırdıklarını ve camiyi yakıp yıktıklarını” söyler.

Bağlarbaşı Cami İmamı Mustafa Yıldız’ın cuma vaazında şu sözleri ise dikkat çekicidir.

“Oruç tutmakla, namaz kılmakla hacı olunmaz, bir Alevi öldüren beş sefer hacca gitmiş gibi sevap kazanır. Bütün din kardeşlerimiz, Hükümete, Komünistlere, dinsizlere karşı ayaklanmalıdır. Alevileri ve CHP’ye destek veren Sünni imansızları temizlemeliyiz”. Bu sözler üzerine toplanan kalabalık öldürmekte kulanabilecekleri ve adeta bir silaha dönüştürdükleri kesici aletlerle önceden belirlenmiş olan, Alevilerin-Solcuların evlerine, iş yerlerine, mahallelerine yönlendirilir. Böylece, tarihin kanlı ve kirli sayfalarına düşecek olan, Maraş katliamı başlatılmış olur; ‘ruhları ve hedefleri karanlık’ bir zihniyet tarafından.

*

Her ne kadar büyük bir direniş söz konusu olsa da ne yazık ki mazlum bir halk katliama uğramaktan kurtulamaz. Olay tam yedi gün sürer. Yedinci günün sonunda Alevilerin oturduğu mahaleler ve evler adeta bir hayalete dönüşür. Resmi kaynaklara göre 111 ama aslında yüzlerce insan hayatını kaybeder. Yüzlerce insan yaralanır. Yüzlerce ev ve iş yeri kullanılamaz hale gelir...

Bebekler kundaklarında katledilir. Hamile kadınların karınları deşilir, çıkarılan bebekler ağaca asılır. Baltalarla insanlar doğranır. İnsanların gözleri oyulur, uzuvları parçalanır. Aleviler büyük bir vahşetin ve korkunun ortasında katliama uğrarlar. Katliamın tanıklarının anlattıkları ise dehşet vericidir.

Yıllardır yan yana oturdukları, selam verdikleri, dükkanlarında alışveriş yaptıkları insanlar tarafından katledilirler. Çocukların elleri kolları parçalanır, kazanda kaynatılır, kadınlar tecavüze uğrar. Ailesine zarar gelmemesi şartıyla insanlar o canavarlara teslim olmayı kabul ederler.

*

Geride kalanların büyük çoğunluğu ise başka yerlere göç ederler.

*

Maraş Katliamı; kadınların, onların eline düşmektense eşlerinden, ailelerinden, tanıdıklarından ölüm dilendikleri, çocukların bakkalında alışveriş yaptıkları amca ya da abi diye seslendikleri kişilerce katledildikleri olaydır...

*

Ne yazık ki tüm bunlar olup biterken katliamı engellemeye yönelik hiçbir girişim olmaz. Acıların en büyüğünü yine bu ülkenin masum insanları yaşamış olur. Öldürülerek, yerinden yurdundan edilerek, bunca zulüme tanıklık ettirilerek…

*

Bir süreç, bir başka süreci doğurur sözümü yinelererek; bu katliama bırakın müdahale etmeyi, katliamı engellemeyi ya da durdurmayı, olay gerekçe gösterilerek 12 Eylül askeri darbe yapılır. 12 Eylül'ün mihenk taşı olur. Askeri darbenin getirdiği, zor zamanların yaşandığı bir başka olayın nedeni sayılmaktan öteye gidemez Maraş katliamı.

Ve olayı fitilleyen kişiye, soyadı değiştirilerek meclisin sıraları bir ödül olarak sunulur. Tüm bu vahşetin sorumluları ve uygulayıcıları bir başka katliamda -Madımak Oteli Katliamında- yine bir araya gelirler. üstelik daha da çoğalarak, cesaretlenerek ve güçlenerek…

*

Maraş katliamı, Sivas katliamı, Dersim katliamı ve daha nice katliamlar sürüp gelen tarihleriyle beraber bizlere yeniden şunu hatırlattı;

Eğitimsiz, zalim, cahil, çirkin ve sapık güruhun karşısında; eğitimli, namuslu, onurlu, cesur, örgütlü, demokrat, eşit hak ve özgürlükten yana olanlar çoğalmadıkça ve güçlü bir şekilde durmadıkça, birlikte hareket etmedikçe; daha nice kapılar işaretlenir, nice masum insan öldürülür; nice kadınlar ve çocuklar tecavüze uğrar, hatta katledilirler. Karanlık zihniyetli nice aktörler kanlı senaryolarını yazarlar, oynarlar ve oynatırlar. Sonra da kendilerine bahşedilen ödülünü alırlar her süreçte.

Oysa insanlar birlikteyken, duyarlıyken, cesaretlerini bir araya getirdikçe daha kalabalık ve daha güçlü olurlar. Ancak o zaman kötü gidişatlara ve her türlü zulüme dur diyebilirler…