12 bin yıllık bir tarihtir çığlıkları yankılanarak suya gömülen. .
12 bin yıllık bir tarihtir çığlıkları yankılanarak suya gömülen...
İnsanlığın en eski yerleşim alanlarından biri olan Mezopotamya’da yaşamaktadır Hasankeyf...
Dicle sarmıştır iki koluyla...
Bazı kaynaklara göre kalenin inşası M.S. 4. yüzyıla rastlıyor...
Bizans İmparatoru Konstantinos o yüzyılın ortalarında Diyarbakır’ı ele geçirince bölgeyi korumak için iki sınır kalesi kurmuş. Biri Hasankeyf...
Sasanilere karşı direnmiş o kalede... Sonra Emeviler gelip fethetmiş.... M.S. 639’daki Emevi fethine, Abbasiler, Hamdaniler, Mervaniler, Artuklular, Eyyubiler sırasıyla müdahale edip, hükümdarlık kurmuş... Sonra Osmanlı...
Çok zengin bir mirası bağrında barındırmaktadır Hasankeyf: Sümerler, Akadlar, Asurlar... Sonra Babil, Med, Pers, Bizans, Emevi, Abbasi, Hamdani, Artuk, Mervani, Seluk, Eyübi, Moğol... Onca tarihin sahnesidir o kültür mirası... Kürtler, Osmanlılar, Türkler...
Bölgenin ilim irfan, kültür merkezidir... Ticaret merkezi olur...
Bu zalimliği de yaptılar, şimdi sular altında kalmasına ramak kaldı Hasankeyf’in...
Dicle nehrinin kenarına konumlanmıştır bu tarih... Dicle akıp giderken onunla sevişmektedir tarih boyunca...
Coğrafi yapısı dosta çağrıdır... Düşmanı ta uzaklardan görmeye konumlanıştır o tepeler, dağlar... Korungandır... Binlerce mağarası vardır mesken edilmiş...
Kayalara oyulmuştur evler... Mağaralar şehridir Hasankeyf... Kayalar kentidir, yani “Hısn-ı Keyfa”dır. Süryanice “Kifo”dan, “kaya” den türetilmiş “kifos”... Ne cenkler, ne savaşlar, ne kavgalara sahnedir, Osmanlı’da Hısn-ı keyf olan, Hasankeyf’e dönüşen halk dilinde...
İnsanlık tarihi göz göre göre katlediliyor AKP iktidarınca...
Dönüp dönüp bakılacak bir açık müzesidir oysa...
Bir dünya mirasıdır Hasankeyf...
Kayalara doldurup dinamitleri günlerce patlattılar insanlığın yüreğini...
“Hidrolik ve mekanik sistemler kullandık” demiş vali...
Testereyle kesmemişler, kılıçla vurmuşlar başını...
On bin yıl neler yaşadı, neler gördü, nelere tanıklık etti de böylesi bir gaddarlık görmedi o taşlar, kuşlar, otlar... O tarih, o kültür, börtü-böcek, o insanlık mirası...
Ne çok uygarlık, ne çok tarih, ne çok kültür yaşadı...
Ne çok akına, onca istilaya, afetlere direndi, 12 bin yıl ömür çürüttü her ayak izini okşayarak, ancak 17 yıllık AKP iktidarına direnemedi insanlık abidesi...
Barajın inşaatı tamamlandı şimdilerde.
Üst üste konulan taşlar, örülen duvarların her biri bir sayfaydı, kanla, gözyaşıyla, gönülle, yazılmış bir mirastı doğayla iç içe direnen...
Ve eğer durdurulamaz ise Hasankeyfi, Dicle Vadisi’ni kaybediyoruz.
Doğal ve kültürel bir hazine daha yok ediliyor, her tarafı betona boğanlar tarafından...
Sadece 50 yıllık kulanım hacmi olan bir baraj için bir insanlık tarihi sele veriliyor, lağıma gömülüyor... Darmadağın ediliyor. 50 yıllık hesapsız su birikiminin altında çürümeye terk edilecek 12 bin yıllık insanlık tarihi...
Mezopotamya için için ağlıyor şimdi...
Facetime yayını yapan sunucunun Iphone’nun müzeye konulduğu günlerden geçiyorken acı içindeki Türkiye, acılarla kahroluyor bir kez daha insanlık.
Bir insanlık mirası daha yok edilirken yüzünü kapatmalı dünya... Utanç duymalı...
Su tutuluyor, şimdi vadi boğulur, yükseliyor gömülen mirasa doğru... Durdurulamaz ise biz teneffüs ederken bir aya kadar nefes nefes tükenecek Hasankeyf...
Koca beton direkler, yekpare çirkin duvarlar, perdele betonlar çektiler üst üste konmuş taşları gömmek için...
Hukuksuzluğa, tarih düşmanlığına, doğa katliamına, flora kıyımına, endemik bitki türleri tırpanına karşı duran çığlığıdır sularda yankılanan... Ve tükenişi izliyorlar cellat gibi bakarak vadideki her su yükselişini...
Ilısu barajında boğacakları Hasankeyf’i...
O mağaralar bir bir betonla dolduruldu.... Silip süpürdüler her şeyi...
UNESCO Dünya Mirası kriterlerinin onda dokuzuna sahip 12 bin yıl öncesine kadar uzanan Hasankeyf param parça edildi...
Her bir parçası bir yere dağıldı...
Dicle akmalı... Fırat çağırmalı... Hasankeyf bir bayrak gibi sallanmalıdır insanlığın bağrında, yüreğinde, gözünün önünde...
Bir tarihin ve Dicle Vadisi’nin ölüm çığlıkları atarak gömülmesine sessiz kalmamalı...
Onca zalime, onca acıya, onca kahra ev sahipliği yapmış Hasankeyf’e duyarsız olmamalı...
O tarihi güzellik, nazlı bir genç kız gibi salınarak akan Dicle’de tutularak boğulmak istenmesin izin verilmemeli...
O miras hepimizindir, bizimdir...