Kandıra, Şakran, Diyarbakır cezaevleri…

İnsan Hakları Haftası’nda cezaevlerinden cenazeler çıktı. Öncesinde Diyarbakır Barosunda hasta tutsak yakınlarının başlattığı açlık grevini duyan olmadı. “Cenazeler çıkacak diye korkuyoruz” diyordu aileler. Öyle oldu. Dört hasta tutsağın cenazesi peş peşe geldi.Hukuksuz kararlar, düzmece iddianameler ve verilen cezalar bir yana, devletin can güvenliğinden ve yaşam hakkından sorumlu olduğu tutsakların cenazelerinin ailelerine teslim ediliyor olması sessiz kalınacak bir durum değil.Geçen hafta dört hasta tutsak yaşamından oldu. Halil Güneş, Abdülrezak Suyur, Garibe Gezer Salih Tuğrul… Ailelerin çığlıklarını duyan yok. Kulak veren yok. Aileler hasta tutsak yakınlarının tedavisi için aylarını yıllarını veriyor ancak bir sonuca varamıyorlar. Avukatların verdiği bilgilere göre bugüne kadar yüzlerce hasta tutsak cezaevlerinde hayatını kaybetti. ATK verdiği kararlarla hasta tutsaklara ölümü dayatıyor. Tutsakların tedavisi için hiçbir adım atılmıyor. “Cezaevinde kalamaz raporu” Adli Tıp Kurumu için hiçbir şey ifade etmiyor. Adeta ölürlerse ölsünler deniyor.

Pandemi nedeniyle binlerce tutuklu tahliye olurken siyasi tutsaklar bu kapsam dışında tutuldu. Dahası hasta tutsakların tedavileri hepten geriye atıldı. Önemsenmez oldu. Hasta tutsakların tahliye dilip dışarıda tedavi edilmeleri gerekirken ATK eliyle o da engellendi. Art arda ölüm haberleri geliyor. Adeta düşman ceza hukuku uygulanıyor.

Cezaevlerindeki hukuksuzluk sürüyor. İşkenceler, baskılar, çıplak aramalar, ters kelepçe, süngerli odalarda işkenceler konuşuluyor. Peş peşe ölüm haberleri alıyoruz. Kimi şüpheli ölüm. Kimi hasta tutsak. Tedavi edilmediğinden yaşama veda etti.

Sessiz sedasız ölümlerin üzerinde durulmuyor. Ölüme terk edilen hasta tutsakların durumu basında da yer almıyor. Yandaş medya yok sayıyor. Muhalif tutsaklara “Vatan millet düşmanı ve ölümü hak edenler” gözüyle bakıyorlar. Oysa hasta tutsakların cezalarının ertelenmemesi için hiçbir neden yok. Ancak özellikle, sol, sosyalist, Kürt ve AKP muhalifi tutsaklar için hastalık tedavi edilmesi gereken bir durum olmaktan çıktı. Aksine tutsakların hastalanmış olmasını ölüme dönüştürme çabası gösteren bir el var. Kürt tutsaklara katmerli bir baskı var. Tedavi edilmeleri engelleniyor ve ölüm kaçınılmaz oluyor.

Geçen hafta bu köşede Kandıra Cezaevindeki Demans hastası Aysel Tuğluk’un durumundan söz etmiştik. Tuğluk hastalığının ilerlemesine, hafıza kaybı derinleşiyor olmasına rağmen ATK hâlâ kılını kıpırdatmış değil. Aynı günlerde Kocaeli Kandıra 1 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevinde bir cenaze çıktı. Kadın cinayetleri cezaevlerinde de sürüyor. Bunun başka izahı yok. Bu bağıra bağıra gelen bir ölüm. AKP iktidarı mücadele eden kadınlara tahammül edemiyor. Garibe Gezer bunun somut bir örneği. Birçok cezaevinde kalan, gardiyanların baskı ve işkenceleriyle hayatı zehredilen Garibe Gezer’in Kandıra Cezaevinde tutulduğu tek kişilik hücredeki şüpheli ölümü de bu zihniyetin bir sonucudur.

Reklam

Garibe Gezer’in nasıl öldüğü ya da intihara nasıl sürüklendiğini, gerçeğin ne olduğunu tam olarak bilmiyoruz. Kuşkulu bir ölüm. Sistematik işkence edildiği, cinsel tacize uğradığı söyleniyor. Arkadan kelepçelendiği, süngerli odada işkence gördüğü yönlü ciddi iddialar var. Garibe’nin otopsisi de alelacele yapıldı. Avukatları, cezaevi kapısında saatlerce beklemesine rağmen içeri alınmadılar, muhatap kabul edilmediler.

Öyle ki devletin polisi, cenazeyi taşıyan aileleri bile rahat bırakmadı. Mardin’de belediyenin cenaze arabasıyla taşınmasına bile izin vermedi. Ölüme terk ediyorlar, tabuta koyup yakınlarının önüne koyuyorlar. Sussunlar, teslim olsunlar isteniyor. Garibe’nin hikayesi oldukça uzun. Suçsuz yere, hukuk altüst edilerek verilen cezalar sonucu hapishaneden hapishaneye sürgün edilmiş. Her hapishanede ağır işkenceler gördüğünü söylemiş. Avukatların anlattıkları ve yine gazetecilerin yazdıkları iç burkuyor. Gizli tanık ifadeleriyle hapse mahkum edildi. Garibe’nin müebbet hapse mahkum olmasına neden olan “Burhan” isimli o gizli tanık şimdi ortalarda yok. Bu tür dosyaların nasıl oluşturulduğu, iddianamelerin nasıl hazırlandığı ve mahkemelerin nasıl işletildiği biliniyor. Yüzlerce, binlerce suçsuz insan bu “gizli” tanıklar eliyle hapishanelerde çürütüldü. Hâlâ binlerce tutsak hapiste ve bu mekanizma hâlâ işlemektedir.

Hapishane koşulları çok kötü ve yüzlerce hasta tutsak ölümle burun buruna. Bir an önce doğru bir karar verilmeli ve hasta tutsakların tedavi edilmelerinin yolu açılmalıdır.