ÖLÜYÜ DİRİLTMEK Bilim insanları bilmem kaç bin yıllık mumyanın ses kaydını almış! Tabi buna “ konuşturmuşlar” desek daha doğru olur! Eskiden “ ölüyü diriltmek” derlerdi ve bu terim olanaksız olan için kullanılırdı! Dünya insanı bunlarla uğraşırken ve olmayanı başarırken bizler ne yapıyoruz? Kapıldığımız hurafe ikliminde kendi kirli suyumuzla boğuşup duruyoruz! Din alimi diye baş tacı edilen biri çıkıp “ küçük yaştaki kızların evliliğine karşı çıkıldı diye depremler oluyor” diyebiliyor! Bence depremlerin bu konuda varsa bir bildiği, taciz, tecavüz ve çocuk istismarına olan tepkidedir, desek daha doğru olurdu! Bir kısım çalışmadan sefa sürerken, bir kısmın cefasına tepki olarak, oluyor desek doğrusudur ama sonuçlarına baktığınızda hiçte öyle değil! O da önce garibanın evini başına yıkıyor ve onları o evlere mecbur edenlere hiç dokunmuyor! Birkaç gündür İstanbuldayım ve bu kentin bir tabutta eli kolu bağlı olarak ölüme yattığını adım başı görüyorum! Sadece bir temenni ile kalıyorsunuz” umarım olmaz” diye! Oysa bilim öyle demiyor! Üstelik bas bas bağırarak diyor! Bir önlem var mı onu da bilmiyoruz! Tutturmuşuz bir “ Kanal İstanbul” bunun ötesini hiç görmüyoruz! Bir felaket olursa, burayı hiç bir kanal kurtaramaz! Çünkü İstanbul Türkiye demek! Giderse hiç bir zaman altından kalkamayacağımız bir felaketle yüzleşiriz! O kadar çirkin ve korkunç bir yapılaşma var ki, insanın her an canı burnuna geliyor! Daracık sokaklar, çok katlı binalar, trafik, alt yapı. .

 

 

ÖLÜYÜ DİRİLTMEK
Bilim insanları bilmem kaç bin yıllık mumyanın ses kaydını almış! Tabi buna “ konuşturmuşlar” desek daha doğru olur!
Eskiden “ ölüyü diriltmek” derlerdi ve bu terim olanaksız olan için kullanılırdı!
Dünya insanı bunlarla uğraşırken ve olmayanı başarırken bizler ne yapıyoruz?
Kapıldığımız hurafe ikliminde kendi kirli suyumuzla boğuşup duruyoruz!
Din alimi diye baş tacı edilen biri çıkıp “ küçük yaştaki kızların evliliğine karşı çıkıldı diye depremler oluyor” diyebiliyor!
Bence depremlerin bu konuda varsa bir bildiği,
taciz, tecavüz ve çocuk istismarına olan tepkidedir, desek daha doğru olurdu!
Bir kısım çalışmadan sefa sürerken, bir kısmın cefasına tepki olarak, oluyor desek doğrusudur ama sonuçlarına baktığınızda hiçte öyle değil! O da önce garibanın evini başına yıkıyor ve onları o evlere mecbur edenlere hiç dokunmuyor!
Birkaç gündür İstanbuldayım ve bu kentin bir tabutta eli kolu bağlı olarak ölüme yattığını adım başı görüyorum!
Sadece bir temenni ile kalıyorsunuz” umarım olmaz” diye!
Oysa bilim öyle demiyor!
Üstelik bas bas bağırarak diyor!
Bir önlem var mı onu da bilmiyoruz!
Tutturmuşuz bir “ Kanal İstanbul” bunun ötesini hiç görmüyoruz!
Bir felaket olursa, burayı hiç bir kanal kurtaramaz! Çünkü İstanbul Türkiye demek!
Giderse hiç bir zaman altından kalkamayacağımız bir felaketle yüzleşiriz!
O kadar çirkin ve korkunç bir yapılaşma var ki, insanın her an canı burnuna geliyor!
Daracık sokaklar, çok katlı binalar, trafik, alt yapı...
Bir kaç damla yağmuru bile idare edemeyen alt yapıyla bunların üstesinde nasıl gelinir, anlamıyorum!
Bakıyorum da gerçekten artık geç!
Yapılacak tek şey kalmış, o da dua etmek!
Tabi sebep olanların başına yıkacak bir Tanrı varsa!