Bugünün dünyasında Netanyahu ve ortaklarının yargılanmasının oldukça zor olduğu bir gerçek. Ancak bunun başarılması, kapitalist dünyanın şekillendirilmesinde, adil bir sistemin kurulması yolunda önemli bir adım olacaktır.
7 Ekim’den bu yana İsrail’in faşist Başbakanı Benyamin Netanyahu, dünyanın gözleri önünde işgal ettiği Filistin topraklarında soykırım gerçekleştiriyor. İnsanlığa adeta meydan okuyor.
Ne yazık ki, yeteri kadar tepki görmüyor. İnsanlık, en kutsal ve öncelikli değer olan yaşam hakkını savunmak, Netanyahu’yu durdurmak ve soykırımın hesabını sormak için hala tam harekete geçmiş değil.
ABD’nin Irak’ı işgalinde ayağa kalkan, sokaklara çıkan, konferanslar düzenleyen, sosyal forumlar yapan yüzbinlerden şu ana kadar savaşı, soykırımı durdurabilecek etkili ve güçlü kitlesel bir ses çıkmadı.
Netanyahu’nun anti demokratik yasal düzenlemelerine karşı aylardır sokaklarda olan İsrail’deki muhalefet partileri; ilk günden itibaren savaş kabinesinde yer aldılar, sokakları terk ettiler. Dünyanın nispeten etkili ve istikrarlı barış hareketlerinden biri olan İsrail Barış Hareketi’nden henüz güçlü bir ses duymadık.
Demokrat, ilerici yazarların, akademisyenlerin itirazları kamuoyunda anlamlı bir destek görmüyor. Şu ana kadar yapılan en etkili ve anlamlı protesto gösterisi Çarşamba günü Beyaz Saray önünde yüzlerce Amerikalı Yahudi’nin yaptığı soykırımı durdurun eylemi oldu.
Salı günü Gazze’de El Ehli Arap Hastanesi vuruldu. 470 insan öldü. O an insanlığın can verdiği an oldu. Kınamalarla geçiştirildi. İnsanlığı ayağa kalması gerekirdi.
Uluslararası sözleşmelere ve hukuka göre savaş ve soykırım suçu işlendi. İlk kez yaygın bir biçimde İsrail peş peşe gelen kınamalarla protesto edildi. Ama hiçbir Batı ülkesi, kapitalist devletler, Netanyahu’nun ve İsrail yöneticilerin yargılanmasını istemelerini bırakalım; soykırıma, savaşa dur çağrısı dahi yapmadılar.
BM oyalanmamalı; İsrail ile tüm ticari, askeri ilişkiler kesilmeli
Birleşmiş Milletler; uluslararası hukukun, kuralların, sözleşmelerin, daha da önemlisi “savaşında bir ahlakı” olduğu yaklaşımını anlamsızlaştıran açıklamalarla oyalanıyor. Netanyahu yönetimini savaş suçlusu ilan edemeyen, bundan imtina eden BM’nin, yeryüzünde bir anlamı, kıymeti olamaz. Batının, El Ehli Arap Hastanesi katliamını kınamakla yetinmesinin, kendi fişini çekmesinden başka bir anlamı olamaz.
ABD Başkanı Joe Biden, Çarşamba günü Tel Aviv’de İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ve İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ile görüşmesi sonrasında yaptığı açıklamada, ABD’nin İsrail’in yanında olduğunu belirtti. Böylece soykırım ve savaş suçuna ortaklığını itiraf edecek cüreti göstermiş oldu. Daha da ileri giderek, soykırımcı Netanyahu’nun “El Ehli Arap Hastanesi katliamını Hamas yaptı” iddiasını görüşme sonrası açıkladı, İsrail’i silahlandırmaya ve destekleme devam edeceğini ilan ederek haydutluğu sergiledi.
Bu sözler ve tutumlar; 2. Dünya Savaşı sonrası inşa edilmek istenen, kurumsallaştırılmaya çalışılan “kapitalist değerler sisteminin” sonunun geldiğinin ilanının işaret fişekleridir. Yeni bir kapitalist dünya kurma girişimidir.
Yeni kapitalist dünyada çok şey değişeceğe benziyor. Filistin’de, birinci ve ikinci dünya savaşları gibi iki büyük felaketin deneyimi ile geliştirilen evrensel insancıl hukukun ayaklar altına alındığına şahitlik ediyoruz.
İnsancıl hukukun ve temel yaşam hakkının savunusu zayıflıyor. Siyasal İslamcıların önemli bir kesimi, İsrail saldırıları karşısında insan yaşamını savunmak yerine “kutsal topraklar” savunusu yapıyor. Dünyada ortak ve evrensel değerlerin savunusu geriliyor, kutsalların savusu öne çıkıyor. Para, sermaye, kapital, ırk, renk, din ve mezhep hırsı insanlığı yakıyor. Kriz sarmalı ve yumağı daha da büyüyor. Her kesim kendi başının çaresine yoğunlaşıyor.
Toplumsal duyarlılıklar, alışkanlıklar yeni biçimler alıyor, farklılaşıyor, değişiyor. Kitlelerin, insanların; tepki gösterme, protesto etme, hak ihlallerine karşı durma, siyasete müdahale etme, siyaset yapma, hak talep etme, toplumsal farkındalığı sergileme biçimlerinde aşınmaların, değişimlerin olduğu bir geçiş süreci yaşanıyor. Birçok şeyin asıl rengi kayboluyor. Geleceğe dair çok fazla belirsizlikler var. İnsanlık çoklu bir kriz yaşıyor.
Bu krizden çıkışın yolu; savaş, soykırım ve insanlığa karşı suç işleyenlerin etkin, caydırıcı bir şekilde cezalandırılmasından, demokratik evrensel değerlerin ve hukukun savunulmasından, toplumsal yaşamın inşasından geçiyor. Bunun mekanizmalarının geliştirilmesi ve işletilmesi dünyanın tepetaklak gidişini durdurabilir. Hangi gerekçeyle veya bahaneyle olursa olsun, Filistin’de işlenen savaş suçlarının üstünün örtülmesine ses çıkarmamak, evrensel insancıl hukukun sonu olacaktır.
Başta Türkiye olmak üzere Filistin halkının haklarına sahip çıkan, İsrail’in işgalini gayri meşru gören bütün devletler, zaman geçirmeden İsrail ile her türden ticari ilişkilerini dondurmalıdır.
Savaşı, soykırımı durdurmak ve adil bir dünya için, Netanyahu ve suç ortaklarının uluslararası mahkemelerde evrensel kriterler ekseninde yargılanması için, bütün ülkelerdeki savaş karşıtları harekete geçmelidir. ‘İnsanlık’ ölüyor. Geriye viran bir dünya kalacak.
Bugünün dünyasında Netanyahu ve ortaklarının yargılanmasının oldukça zor olduğu bir gerçek. Ancak bunun başarılması, kapitalist dünyanın şekillendirilmesinde, adil bir sistemin kurulması yolunda önemli bir adım olacaktır. Ortadoğu barışının yolunu aralayacak, yönünü şekillendirecektir. Adil bir dünya için Netanyahu yargılanmalıdır.
Dünyayı saran savaş, çatışma, soykırım ve iklim krizi gibi küresel sorunlar; demokratik siyaset, barış, özgür bir gelecek iddiasında olanları, yeni bir ülke düşleyenleri; radikal değişime, dönüşüme, siyaset yapma tarzına, mücadele yöntemi geliştirmeye, en fazladan yeni bir düşünüş, davranış ve yaklaşım tarzına çağırıyor.