KÜRTLERİ BEKLERKEN-1 “Kürt meselesi, 200 yıldır Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun çözülmeyen sorunu olmaya devam ediyor”. Bu sözler, bu sabah, Amed’de STK ve meslek örğütlerinin düzenlediği toplantıda açıkladığı Deklerasyon’un ilk cümlesi.
KÜRTLERİ BEKLERKEN-1
“Kürt meselesi, 200 yıldır Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun çözülmeyen sorunu olmaya devam ediyor”.
Bu sözler, bu sabah, Amed’de STK ve meslek örğütlerinin düzenlediği toplantıda açıkladığı Deklerasyon’un ilk cümlesi. Ben “mesle”nin adını, “Kürtleri Beklemek” koymaya karar verdim. J.J. Coetzee’nin, aparteid rejiminde geçen romanıBarbarları Beklerken* kitabını okuduğumdan beri “meselenin” yeni hallerini yazmak için böyle bir adlandırmayı düşünüyor ve etrafında dolanıyordum. Son Amed ziyaretinde Kayyım düzeninin, Kürtleri Bekleme’nin yeni hali olduğunu daha iyi idrak ettim desem mi acaba?
Her neyse, parmaklarım bugün tuşlara gitmeye hazırlanırken Deklarasyon, bir kolaylaştırıcı olarak ekrandan bana ulaştı.
Muhakkak daha eski tarihten ele almak gerekir-hiç olmazsa Kürt topraklarının parçalanmasının ilk adımı sayılan ve Osmanlı ile Safevi imparatorlukları arasında yapılan 1648 Kasrı Şirin Anlaşmasıyla başlamak gerekiyor.Bütün bu zamanlarda bölge devletleri ve bölgede iş tutan emperyalist kuvvetler, adeta Kürtleri Beklerken halindeler.
Kötü bir zamanın güncesi** gibi de okunabilir yaşadıklarımız.
Üç gündür HDP, bütün milletvekilleri ve yerel yöneticileriyle Amed’de. 31 Mart seçimlerinin iradesini çiğneyerek art arda kayyımlar atamayı sürdüren iktidar blokuna karşı ve halk iradesini kendine dert edinmeyen adı büyük kendi iktidarın arka bahçesi haline gelmiş Millet Meclisi’ni boykot ediyor. Sokağa çıkmasına izin verilmeyen, sokakları toma, gaz ve suya boğulan, abluka altındaki Amed’de vekiller halkın yaşam ve iş alanlarına gidiyor. Meclis boykotu Kürt halkının nabzını tutuyor. Çünkü o Meclis’ten Kürdün hiçbir derdine derman niyetine tek bir karar, görüş eylem çıkmıyor. Tersine, Kürde düşmanlığın en nadide biçimleri sergileniyor. HDP vekillerinin vekilliklerini gasp etmek için fezleke yağıyor.
Kayyım düzenine geçerek Kürtleri beklemede yeni bir biçim bulan faşist rejim, Suriye savaşına lojistik destek alanı elde etmiş oluyor. Uçaklar bombalar Suriye Kürtlerini yerinden yurdun ve canından ederken elini rahatlatmış oluyor. Sadece Rojava’da değil, yıkım, imha, ölüm ve yeni göç dalgalarını 2015’ten beri fırsat bulduğu Kuzey’de de deniyor. Sur’da, Cizre’de, Şırnak’ta yaptıklarını bugün yeniden Nusaybin’de denemek istiyor. Suriye’nin Kuzey topraklarında 30 km’lik işgal hat kurmak planının bir parçası sayılır Nusaybin. Kilis’i, Urfa’yı, okulları tatille savaş bölgesi modunda tutması da bu yeni çizginin ifadesi.
İşin gerçeği, Tük devleti ve faşist iktidar bloku günümüzde Kürtleri böyle bekliyor. Belediyesine kayyım, belediye eşbaşkanlarına hapishane, Meclisteki vekiline fezleke; kentine askeri, polis ablukası, sokağına toma, polis-jandarma timlerinden bölüklerine varan silahlı kuvvetler, parklarına, hatta evlerinin dışına çıkmaya yasak, kent giriş çıkışlarına kontrol, ardı arkası gelmeyen kırsal alan “operasyon nedeniyle sokağa çıkma” yasakları; ve yeniden Kürtçe konuşmaya dayak, sosyal medya paylaşıma baskınlı ev ve kişi gözaltıları… Saymakla bitmiyor; fazlası yok, eksiği çok. Kuzey Suriye’yi, fırsat bulmuşken Kürtlerden arındırma bunlarla birlikte düşünülmeli.
Velhasıl, 21. yüzyılın Kürtleri bekleme şekli ve haritası; çeşitlendikçe çeşitleniyor, genişledikçe genişliyor. Yine hep birlikteler; Türkiye, Amerika, Rusya, Suriye egemenleri. Türkiye, Cumhuriyet rejimiyle 1924 Anayasasıyla başladı bu işe. Hali hazırda Kayyımlı OHAL rejimiyle ve Rojava savaşıyla sürdürüyor. Kürtler dedirenmeyi sürdürüyor. Bakalım tarih ne yazacak?
*Barbarları Beklerken, J.M. Coetzee’nin Can Yayınları. Yazar bir başka kitabında (Kötü Bir Yılın Güncesi) kitabı için; “1970’lerin Güney Afrika’sında, aparteid rejiminde doğdu” şeklinde yapılan haberin düzeltmesini yaparken değiniyor. (s.162)
**Kötü Bir Yılın Güncesi- J.M. Coetzee