OMUZ VER GÜNEŞ YENİDEN DOĞSUN

Ülkemiz, şiddet, hırsızlık, hukuksuzluk, yağma, talan, sindirme, ötekileştirme ve düşmanlaştırma pratikleri ve politikalarıyla artık yönetilemiyor. “Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri varsa, o yerde güneş batıyor demektir.” Öyle ise omuz ver gitsinler, omuz ver güneş yeniden doğsun.

Soma’da insanlık tekmeleniyor, çiftçiye hakaret ediliyor, katledilen Berkin’in annesi yuhalatılıyor, aydını, yazarı, akademisyeni, sanatçısı, gazetecisi, milletvekilleri, belediye başkanları tutuklanıyor, vefat etmiş Alevi bir annenin cenaze erkanına hakaret edilip, saldırılıyor, halkın iradesine ipotek konularak kayyumlar atanıyor ve siyasi partilerin genel başkanlarına yönelik linç girişimleri yapılıyor ve hala Üniversiteler konuşmuyor, öğrenciler sessiz, demokratik kitle örgütleri etkisiz, muhalefet hareketsiz, halk suskun, mafya etkin ise çürüme ve yozlaşma hat safhadadır.

Oksijen deposu olan Kaz Dağları tıraşlanıyor, 12 bin yıllık Hasankeyf tahrip edilip, sular altında bırakılıyor, İkiz Dere ormanları yok ediliyor ve Kanal İstanbul Projesi adı altında; İstanbul toprakları Katar’a satılıyorsa, diller lal, gözler kör, kulaklar sağır demektir.

Köy okulları bilinçli ve planlı bir şekilde kapatılıyor. Yoksul ailelerin çocukları cemaat ve tarikat yurtlarında her türlü şiddete, tacize ve tecavüze maruz kalıyor, bedenleri yanarak kömürleşiyor, kindar nesiler yetiştiriliyor, bu kurum sahipleri ise terfih ettiriliyor ve Millî Eğitim Bakanlığı hala bu cemaat ve tarikatlara kaynak sağlayıp, protokoller imzalıyor ise vicdanlar kararmış, ahlak yok sayılmış demektir.

İşçiler, kamu emekçileri, işsizler; yokluk ve yoksulluk yaşarken, yokluk ve yoksulluk nedeniyle insanlar intihar ederek yaşamlarını sonlandırırken, Sarayın militan bürokratlarının üç- beş yerde yüksek maaş almaları hakkaniyettin ve adalettin bu topraklarda bittiğini gösterir.

Halk Bankası, Ziraat Bankası, Vakıf Bankası gibi birçok banka Varlık Fonuna aktarılmış, Merkez Bankasındaki tonlarca altın ve 128 milyar dolar ise buharlaştırılmış ve 83 milyon insanın aklıyla alay edilmiş ve aptal yerine konulmuş ise sandıkta sorulacak hesabımız var demektir.

“Ah be dünya! Sen dönüyorsun onu anladık da… Bu insanlar senden daha hızlı dönüyor, hem de ortada hiçbir yörünge yokken.” Neyse ki “dönen dönsün/ ben dönmezem yolumdan” diyenler var. Onların yüzü suyu hürmetine hala yazanlar, okuyanlar ve direnenler vardır.

Bu yazıyı 5 Haziran 2021 tarihinde kaleme almıştım. Sağlık sorunları nedeniyle tamamlayamadığım yazımı bugün tamamlamak istedim. Yazıdaki akış ülkenin gündemine denk düşecek şekilde devam edecektir. Güne güzel haberlerle uyanmak, barış ve yaşama dair güzel hayaller kurmak isterdim. Ancak bugün de HDP İzmir İl Başkanlığına yapılan silahlı saldırı sonucu Deniz Poyraz’ın hayatını kaybettiğini öğrendim. İzmir gibi metropol bir kentte güpegündüz yönlendirilmiş bir katil; elini, kolunu sallayarak HDP il binasına girip bir katliama imza atıyor ve hala tepki koymak yerine amalarımız ve fakatlarımız varsa insanlığımızdan utanç duymalıyız.

Etnik ve siyasi kimliklerinden kaynaklı ülkemde katiller insanları katlediyorlar. Bu katliamları insan olma sorumluluğu ile kınıyor, tetikçilerle ile birlikte katliamları planlayanların yakalanarak yargılanmasını talep ediyorum. Yaşamını yetiren Deniz Poyraz’a rahmet, sevenlerine ailesine ve HDP İzmir İl örgütüne metanet, sabırlar ve başsağlığı diliyor, vatandaşın, mal ve can güvenliğinden sorumlu siyasal iktidarı ise göreve davet ediyorum.

Dağlar talan ediliyor, ormanlar katlediliyor, denizler ölüyor, canlılar can çekişiyor, insanlar intihar ediyor ve insanlar katlediliyorsa; gün konuşma, haykırma ve dayanışma günüdür. Gün demokratik haklarımızı, demokratik kanalları kullanarak savunma ve örgütlenme günüdür. Gün geleceğimize, dünümüze ve bugünümüze sahip çıkma günüdür. Gün onurumuza, inançlarımıza ve ideallerimize sahip çıkma günüdür. Gün çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakma mücadelesi verme günüdür.

Özgür kalmak, sağlıklı yaşamak dileğiyle…

Sevgi ile kalın.