Gazeteci Hamza Özkan, bugünkü köşe yazısında, "Umudumuz Amed’in Sıcaklığı Dolmabahçe'de Esmesidir" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Umudumuz Amed’in Sıcaklığı Dolmabahçe'de Esmesidir
Kürt sorununun çözümü, Türkiye'nin siyasi tarihinde derin izler bırakan bir süreçtir ve yıllar boyunca çeşitli adımlarla şekillenmiştir. 1991 yılında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’in "Kürt realitesini tanıyoruz" açıklamasıyla başlayan bu süreç, Türkiye’nin Kürt sorununu resmi olarak tanıma yolunda önemli bir dönemeç oldu. 1993 yılında Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın çabalarıyla ilk ateşkes ilan edildi. Özal, Kürt sorununun çözümü için cesur adımlar attı, ancak ani ölümü bu girişimlerin yarım kalmasına neden oldu.
1999 yılında, dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz, “Avrupa’nın yolu Diyarbakır’dan geçer” diyerek Kürt sorununun çözümünün Avrupa Birliği süreci için de hayati önem taşıdığını vurguladı. Bu dönemde Abdullah Öcalan’ın yakalanmasının ardından PKK tarafından tek taraflı ateşkes ilan edildi. Aynı yılın Ekim ayında, ilk Barış Grubu Kandil’den Türkiye’ye geldi ve bu adım, sürecin ilerlemesi açısından önemli bir dönemeç oldu. 2005 yılında dönemin başbakanı Erdoğan, Diyarbakır’da “Kürt sorunu benim sorunumdur” diyerek yeni bir sürecin kapılarını araladı. 2009 yılında Demokratik Açılım süreci başlatıldı, 2012 yılında ise "Çözüm Süreci" adıyla yeni bir dönem başladı.
2013 yılına gelindiğinde, Abdullah Öcalan’ın Newroz mesajıyla yeni bir ateşkes süreci başladı. Bu süreçte, ikinci Barış Grubu 2013 yılının Mayıs ayında Avrupa’dan Türkiye’ye geldi ve çözüm süreci resmen başladı. Bu dönemde devlet heyeti ile Kürt heyeti arasında İmralı’da yoğun görüşmeler gerçekleşti. Türkiye genelinde akil insanlar heyetleri oluşturularak, halkla yapılan görüşmelerle Kürt sorununun çözümü ve kalıcı barış hedeflendi.
Bu adımlar, 28 Şubat 2015’te ilan edilen Dolmabahçe Mutabakatı ile belirli bir aşamaya ulaştı. Ancak, bu mutabakatın ardından süreç resmi olarak sona erdirilmedi; bunun yerine, "buzdolabına kaldırıldı." O günden bu yana süreç hala "buzdolabında" tutuluyor ve Abdullah Öcalan ile olan görüşmeler kesilmiş durumda.
Bu durum, toplumda büyük bir kırılma ve umutsuzluk yarattı. Çözüm sürecinin yeniden başlamasını isteyen toplumun büyük bir kesimi, görüşmelere yeniden başlanmasını talep ediyor. Ancak bu süreç boyunca binlerce Kürt siyasetçi tutuklandı, sürgünler yaşandı, belediyelerine kayyım atandı ve birçok meslek grubu ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Umutsuzluk ve karamsarlık toplumun her kesiminde hissediliyor.
Tam bu karamsarlığın ortasında, Kürtler için yeniden bir umut ışığı doğdu: Amedspor. Geçen sezon 2. Lig’den 1. Lig’e yükselen Amedspor, Kürt halkı tarafından olumlu bir gelişme olarak karşılandı. Kastamonu takımı ve kentililer, bu başarıda büyük bir fedakarlık gösterdi. İlk mesajlar Amedspor’u dışlamak yerine dostluk mesajı verildi.
Milli takım ve Fenerbahçe’nin eski teknik direktörü Ersun Yanal’ın Amedspor’un başına geçmesi ve zaman zaman verdiği futbol dili mesajları, umutları yeşertmeye devam ediyor. Son olarak, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun Amed’e gelmesi, Amed halkı, yerel yöneticiler ve sivil toplum kuruluşları tarafından sıcak karşılandı. Esnaf ziyaretlerinin ardından bir yemekte bir araya gelen TFF Başkanı, Amed Belediye Eş Başkanları, Vali, Emniyet Müdürü, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) yetkilileri, Amedspor Başkanı ve STK temsilcileri aynı masada oturdu.
Bu masa, acaba Dolmabahçe Sarayı'ndaki çözüm sürecinin buzdolabından çıkarılmasına vesile olabilir mi? Gelecekteki gelişmeler bunu gösterecek, ancak Amedspor’un yarattığı sıcaklık, yıllardır dondurulmuş olan bu süreçteki buzları eritebilir. Dünya genelinde ve bölgede yaşanan savaşlar ve krizler herkesin üzerinde büyük bir baskı oluştururken, Türkiye bu krizlerden en çok etkilenen ülkelerden biri haline geldi. Siyasilere olan güvenin azaldığı, ekonomik ve sosyal krizlerin derinleştiği bir dönemde Kürt sorununun çözümü, Türkiye’nin demokratikleşmesi anlamına gelecektir.
Umut ediyorum ki Amed’deki bu sıcak masa, Dolmabahçe Mutabakatı’nın kalıcı hale gelmesine katkı sağlar. Çözüm için herkesin üzerine düşeni yapması, pozitif bir dil kullanarak bu tür görüşmeleri değerlendirmesi önemlidir. O akşam basının dışarıda tutulması doğru bir karar değildi; en azından basına ayrılan özel bir alanla birçok röportaj yapma imkanı sağlanabilirdi ve bu da görüşmenin sıcaklığını daha da artırabilirdi.
Yarınlara dair umudumuz, kalıcı barışın sağlanması, Kürt sorunu başta olmak üzere tüm sorunların büyük ölçekte çözülmesi; kimsenin inancını, kimliğini ve yaşam tarzını sorgulamadan, birbirimize saygı duyarak ortak ve yapıcı bir dilde konuşarak birlikte yaşama iradesiyle güçlenmesini diliyoruz.